Nancy McWilliams, Rutgers Üniversitesi’nde emekli bir konuk profesör, öğretmen, danışman ve klinik terapiyle ilgili çeşitli çalışmaların saygın yazarıdır. Psikanalitik Tanı (1994) ve Psikanalitik Psikoterapi (2004) gibi eserlerin de yer aldığı yazıları 20 dile çevrildi. McWilliams, 1969’da psikanaliz gördükten sonra hayatını psikanalitik psikoterapiye adamaya karar verdi.
Bu yıl Schizofrenidagene’nin son gününde Katarsis, McWilliams’la bir araya gelerek kişilik sorunları, psikoterapinin kadınlaştırılması ve psikanalizin katartik güçleri hakkındaki görüşlerini tartıştı.
– Hoş geldiniz, Nancy McWilliams.
– Teşekkür ederim, burada olmak benim için bir zevk.
– Bugün gördüğünüz hastaların, kariyerinizin önceki dönemlerine kıyasla farklı kişilik sorunlarıyla mücadele edip etmediğini sorarak başlamak isterim.
– İnsanların artık daha önceye kıyasla daha derin narsisistik sorunlarla mücadele ettiğini görüyorum. 1960’lara kadar narsisizm üzerine bir literatürümüz bile yoktu. Daha önce, daha az sayıda hasta, kim olduklarını bilmeme veya kendi önemleri konusunda sürekli güvenceye ihtiyaç duymakla ilgili semptomlar gösteriyordu. Ayrıca sınır düzeyindeki insan sayısının da artması, travma ve ihmalin günümüzde daha büyük sorunlar olduğunu gösteriyor. Günümüzde insanlar tutarlı bir kimlik ve özsaygı duygusu bulmakta gerçekten zorlanıyorlar.
– Sizce bu değişimi daha fazla narsisizm ve duygusal istikrarsızlığa iten şey neydi?
– Genel olarak, günümüz insanları için önemli olduklarını hissetmenin ne kadar zor olduğu çıkarımını yapabiliriz. İnsanlar, evrimleştiğimiz geleneksel toplumlardan ziyade bu uçsuz bucaksız ve genişleyen küresel toplulukla kendilerini karşılaştırıyorlar. Bugünlerde gelişmek daha zor. Daha çok dünyayı yok ettiğimize dair bir his var.
– Bu konu veya zorluklar tedavi odasında nasıl gündeme getiriliyor?
– Birçok genç bunu oldukça açık bir şekilde ifade edecektir. Hatta dünyanın hayali, saf bir durumuna duyulan nostalji anlamına gelen ‘solastalgia’ diye bir terim bile var. Bence bu, bir zamanlar bu masum, mükemmel yerin var olduğunu anlatan Cennet Bahçesi (The Garden of Eden) fantezisinin bir çeşidi. Çoğu zaman insanlar, bir fark yaratmak için neler yapabilecekleri konusunda gerçekçi olabilmek adına belirli türden sınırlamaları kabul etme sürecinden geçmek zorunda kalırlar. Bir terapist olarak insanların değiştirilemeyecek şeyler için üzülmelerine ve neyin değişebileceğini bulmalarına yardımcı olmak benim işim.
“İNSANLAR, EVRİMLEŞTİĞİMİZ GELENEKSEL TOPLUMLARDAN ZİYADE BU UÇSUZ BUCAKSIZ VE GENİŞLEYEN KÜRESEL TOPLULUKLA KENDİLERİNİ KARŞILAŞTIRIYORLAR.’’
Bir Mesleğin Kadınlaştırılması
– Kariyeriniz boyunca terapistlik mesleğinin tipik kişiliği değişti mi?
– İlginç bir soru. Psikoterapi kadınlaşıyor. Bir alan kadınlaştığında, onu sırf kendisi için seven, gerçekten insanlara yardım etmek isteyen, o alana derinden meraklı insanları kendine çeker. Bu yüzden kadın mesleği haline geliyor. Bu çok şaşırtıcı olmayabilir çünkü geleneksel olarak kadınlıkla ilişkilendirilen değerler, bu mesleği içsel olarak aydınlatır; ancak bu durum beni aynı zamanda endişelendiriyor.
– Kadınlaştırma eğilimi sizi neden endişelendiriyor?
– Çünkü meslekler feminenleştiğinde statülerini kaybetme eğilimindedirler. Hemşirelerimiz bir zamanlar erkekti ve daha iyi muamele görüyorlardı. Sekreterler bir zamanlar erkekti ve onlara daha iyi davranılıyordu. Mesleğimizin çok fazla erkek kaybetmesinden endişeleniyorum. Daha az idealize edilmiş bir meslek olmanın avantajlarından biri, bu alanın, onu kendi kişisel hırsları için kullanan çok fazla narsist insanı çekmemesidir.
Psikanalizin Etkisi
Dr. McWilliams’a kendi yazma stilini ve psikanalizin bir yazar olarak McWilliams’ı nasıl etkilediğini sorarak devam ettim.
– Hem Sigmund Freud’un hem de çok kişisel ve jargonsuz yazan Theodore Reich’ın yazım tarzlarından etkilendim. Bir alan olarak psikanaliz, her türden gereksiz derecede karmaşık bir dil yaratmanın yükünü taşıyor. Freud gibi yazmak amacımın bir parçasıydı. Klinik dili sıradan insan deneyimine benzer hale getirdi. Eğer teorik bir prensibi açıklamaya çalışıyorsanız, bir hikaye anlatmalısınız. Ancak böyle onu hayata geçirebilirsiniz. Farklı kişilik dinamiklerini de bu şekilde öğretmeye ve göstermeye çalışıyorum.
– Psikanaliz psikolojinin diğer alanlarını nasıl etkiliyor?
– Diğer klinik yönelimlerin psikanalizin ilgilendiği fenomeni eninde sonunda yeniden keşfetmesi ama buna farklı bir şey demesi bana ilginç geliyor. Yeni metaforlar kullanıyorlar. Bir bakıma aynı insan hayvanına bakıyorsak hepimizin aynı şeyi keşfetmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bir yandan bunun eski şarabı yeni şişelere dökmeye benzediğini düşünüyorum.
Deneyimden Öğrenmek
– Daha önce 1969 yılında psikanalize girdiğinizi ve bunun sizin için dönüştürücü bir deneyim olduğunu söylemiştiniz.
– Evet bu doğru.
«… ANNE OLSAYDIM ÖLÜRDÜM.»
– Vedalaşmadan önce merak ettim, psikanalize girmek sizin için neden bu kadar önemliydi?
– 1950’li ve 1960’lı yıllarda çok az kadın annelik ile önemli bir kariyer arasında denge kurmayı başardı. Eskiden çok hırslıydım ve o zamanlar adını bile koyamadığımız cinsiyetçilik konusunda da oldukça bilinçliydim. Hem kariyer sahibi olmanın hem de anne olmanın imkansız olduğunu hissettim, her şeyi rasyonelleştirdim. Ama sonra, bizden öncekilerin yaptığı gibi psikanalize girdim ve rüyalarım üzerinde çalışıp serbest çağrışımlarımı takip ederken, sonunda rasyonelleştirmemin, anne olursam öleceğime dair derin bir bilinçdışı inancı koruduğunu keşfettim.
– Gerçekten öleceğinize mi inanıyordunuz?
– Biyolojik annemi dokuz yaşındayken kanserden kaybetmiştim ve sevgili üvey annem de ben üniversitedeyken aynı şekilde kanserden ölmüştü. Yani iki annemi kanserden kaybetmiştim ve ilkel zihnin hâlâ sahip olduğu bilinçdışı mantıkla, eğer anne olursan öleceğine inanıyordum. Sonunda bunun bilincine vardığımda bunun ne kadar mantıksız olduğunu fark ettim ve her iki rolü bir araya getirebileceğim yolları düşünmeye başladım. Eğer tahlilimi yaptırmasaydım belki de hiç çocuğum olmayacaktı. Kızlarım benim hayatımın en büyük zevkiydi, şimdi de torunlarım.
– Psikanalize, bunu mesleki nedenlerden ve bizden öncekilerin yaptığı bu olduğu için yapacağımı düşünerek girdim, ancak daha sonra bana ve onlara özellikle yardımcı olan şeyin analiz olduğunu fark ettim. Bundan sonra tutumumu değiştirdim ve mümkün olduğu kadar derinlemesine çalışmak istediğim şeyin bu olduğuna karar verdim.
Çevirmen: Enise ÜREK
Kaynak
katarsisuib.no/personality-transformations-an-interview-with-dr-nancy-williams