Duygulanım (19. Bölüm)

Yazar:

Kategori:

Ana kavramlar

Hastanın/ danışanın birincil duygulanımı (primary affect), bizi genellikle seansın baskın temasına (dominant theme) götürür. Buna duygulanımsal baskınlık ilkesi (principle of affective dominance) denir.

Hastanın/ danışanın baskın duygulanımını anlamak, odak noktamızı ve müdahale yöntemimizi seçmenin en iyi yoludur.

Duygulanımlar şu şekilde olabilir: bilinçli ve bilinçdışı

Duygulanımlar kelimeler ve davranışlar yoluyla aktarılır

Destekleyici teknikler (supporting techniques), hastaların duygularını daha uyumlu bir şekilde yönetmelerine yardımcı olur.

Açığa çıkarıcı (uncovering interventions) müdahaleler, hastaların, bilinçdışı duygulanımlarının farkına varmalarına ve duygulanımları diğer bilinçdışı materyalleri anlamak için kullanmalarına yardımcı olur.

Duygulanım neden önemlidir?

Hayatta en çok hatırladıklarımız nelerdir? Üzüldüğümüz, sevindiğimiz, korktuğumuz zamanlar; bizi etkileyen ve his dolu anlar.

Duygusuz içgörü, renksiz bir gün batımı gibidir.

Duygulanım birincildir; bizi, geçmişte kalan, bilinçdışı deneyimlere hızlıca bağlar. Bunu, düşünceler tek başına yapamaz. Duygulanım, bir dinamik psikoterapistin pusulası, rehberi, rüzgar gülüdür. Psikoterapist, hastanın duygularına yakın durursa, kaybolduğunda bile bir sonraki adımını nereye atacağı konusunda bir fikre sahip olabilir.

Psikoterapide ele alınan pek çok bozukluk, anksiyete, depresyon, mani, öfke ve panik gibi duygulanım sorunlarıyla ilgilidir. Söz konusu duyguları ve hastanın onları nasıl yönettiğini belirlemek, hastanın tanısını koymanın, ego işlevlerini değerlendirmenin ve terapi müdahalelerini düzenlemenin merkezinde yer alır.

Hastanın duygulanımına yalnızca tanı koymak için değil, bilinçdışı deneyimini (unconscious experience) aydınlatmak ve duygulanım yönetimini (affect management) iyileştirmek için de odaklanılır.

Duygulanımlar, bilinçli veya bilinçdışı, sözlü veya sözsüz olabilir; açıkça ifade edilebilir veya bazı savunma mekanizmalarıyla engellenebilir. Psikodinamik psikoterapistler, bunların hepsine kulak vermeye ve onları, aşağıdaki hedefler için ele almaya çalışırlar:

Hasta için herhangi bir anda neyin en önemli olduğunu anlamak için: Bir psikoterapi seansında, hasta her şey hakkında konuşabilir. Anlattıklarının hangilerinin hasta için en önemli olduğunu belirlemenin en iyi yolu, duygulanımla en yakından bağlantılı unsurları dinlemektir. Örneğin, bir hasta, seansta, işi hakkında neredeyse monoton bir şekilde 20 dakika konuşabilir. Ancak, işten ayrılacak bir arkadaşından bahsederken -tam o anda- ağlamaklı hale gelebilir. Bu durumda, hastanın, arkadaşı ile duygulanımı -üzüntü gibi- arasında bir ilişki olup olmadığını merak edebilir ve bunu konu edinebiliriz.

Hastaların, hislerini (feelings) daha iyi anlamalarına yardım etmek için: Kendimizi anlamak için hislerimizi anlamamız gerekir. Hastaların, hislerini anlamakla ilgili, şunlara benzer farklı sorunları olabilir:

Hisleri fark etmekte zorluk: Duygularının farkında olmayan hastalar hayatlarının birçok alanında sorun yaşayabilirler. Hislerimizin farkında olmamak, seçim yapma yeteneğimizi etkileyebilir; diğer insanlarla bağlantı kurma yeteneğimizi engelleyebilir ve hayattan zevk alma yeteneğimizi azaltabilir.

Hisleri tanımlamakta ve ifade etmekte zorluk: Bazı hastalar, hislerini tanımlamakta ve ifade etmekte zorlanabilirler. Tanımlayamadığımız hisleri deneyimlemek oldukça korkutucu olabilir. Ayrıca öfke, korku, kıskançlık, rekabet ve utanç gibi bazı duyguların tanımlanması ve kabul edilmesi özellikle zor olabilir. Duygularımızı tanımlayabilmek, bizde bir kontrol algısı yaratır; onları ifade edebilmek, başkalarıyla iletişim kurmamıza yardımcı olur.

Hisler ve deneyimler arasında bağlantı kurmakta zorluk: Bazıları için hisler, bir anda ortaya çıkmış gibi görünebilir. Kişinin, duygularını tanımlamayı ve isimlendirmeyi öğrenmesinde olduğu gibi, duygulanım ve deneyim arasında bağlantı kurmak da muazzam bir rahatlama yaratabilir. Bu şekilde, çaresizliğin yerini bir kontrol algısı (sense of control) alabilir. Hastalar, hislerini ve onları tetikleyen faktörleri birbirine bağlayarak şunları elde edebilirler: Başkalarıyla daha net iletişim kurma, dünyadan ihtiyaç duyduklarını alma ve nihayetinde, başkalarına nasıl hissettirdiklerine dair içgörü.

Hastaların duygulanımları yönetmesine yardımcı olmak için: Hisler, bazı hastaları istila eder veya boğar. Hemen hemen tüm hastaların bu konuda biraz yardıma ihtiyacı vardır, ancak bazı hastalar için bu, psikoterapinin odak noktası olabilir. Psikoterapistin, hastanın duygulanımının yoğunluğunu tölere etme, sakin kalma ve hisleri kelimelere dökmeye yardımcı olma becerisi, duygulanımlarını yönetmeleri için sağlıklı bir model sunar ve güçlü bir “kapsayıcı” işlev görür. Şunlar da işe yarayabilir: Hastaların, duygulanımlarını yönetmelerini öğrenmeleri veya bunlara karşı kullandıkları savunma mekanizmalarını öğrenmeleri.

Teknik (technique): Duygulanımla çalışma yöntemleri

Dinamik psikoterapide duygulanım ele alınırken hangi teknikler kullanılabilir?

Dinleme (listening)

Kendinizi ormanda bir patika arayan bir yürüyüşçü olarak düşünüyorsanız, duygulanım patikayı işaret eder. Etki ile başlarsanız, genellikle oturumdaki baskın temalara doğru ilerlenirsiniz. Bu bazen duygulanımsal baskınlık ilkesi (principle of affective dominance) olarak adlandırılır [5-6]. Bu nedenle seans sırasında hastayı dinlemeye başladığımızda ilk işimiz baskın duygulanımı belirlemektir. Baskın duygulanım bilinçdışı olabileceğinden, bu her zaman o kadar kolay değildir. Peki bunu nasıl yapacağız? Hastayı dinlerken, baskın duygulanımı belirlemek için kılavuz görevi görebilecek bazı soruları kendinize sorabilirsiniz:

  • Hasta ne hissediyor? / What is the patient feeling? Hasta konuşmasını dinlerken kendinize şu soruyu sorun. Çoğu zaman, hasta konuştukları şeyle bağlantılı olarak duygularını doğrudan ifade eder ve duygulanımı bellidir. Örneğin, 35 yaşında, iki çocuklu bekar bir anne, oturumuna ağlayarak geliyor çünkü yeşil kart alma çabasında bir kez daha engelleniyor. Duygulanımı belli. Üzgün ve hüsrana uğramış durumda ve bunu hem sözcükleri hem de davranışlarıyla sergiliyor.
  • Hislerin yokluğu” söz konusu olabilir mi?Is there an absence of feelings? Diğer zamanlarda, hasta önemli görünen, ancak herhangi bir duygu ifade etmeyen bir şey hakkında konuşuyor. Örneğin, bir hasta size kız arkadaşının ondan yeni ayrıldığını söylerken hiçbir duygu göstermiyorsa, duyguların yokluğunu yaşarsınız. Genel olarak, duyguların yokluğu, acı veren bir duygunun savunulmakta olduğunun bir ipucu olabilir. Hastaya ve belirli koşullara bağlı olarak, bu konuda daha fazla soru sormayı veya hastanın savunmasına saygı duymayı ve destekleyici bir şekilde anı atlamayı seçebilirsiniz. Ayrıca, duyguların yokluğunun depresyon gibi bir duygudurum bozukluğunun belirtisi olabileceğini unutmayın.
  • Duygulanımlar hastanın tarif ettiğiyle uyumlu mu? / Do the affects match what the patient is describing? Do the affects match what the patient is describing? Hastanın ifade ettiği duygunun söylediklerinin içeriğiyle uyuşup uyuşmadığını kendinize sorun. 16. Bölüm’de tartıştığımız gibi, uyumsuzlukları dinlemek, duygulanımı dinlemenin kritik bir parçasıdır. Örneğin 65 yaşında emekli bir berber size borsada az önce para kaybettiğini söylerken kıkırdar. Hastanın duygulanımı tarif ettiği deneyimle uyuşmuyor, bu da bunun daha fazla keşfedilmesi gereken bir şey olduğunu gösteriyor.
  • Duygulanım bir seans sırasında değişiyor mu ve eğer öyleyse, neden? / Does the affect change during the course of a session, and if so, why? Bazen hastalar seansın başında tereddütlü ve endişeli olurlar ve konuşmaya başladıklarında daha fazla gevşerler. Diğer zamanlarda, hastalar söylediğiniz bir şeye sinirleniyor, kendilerini nasıl hissettiklerini değiştiren bir düşünceye sahip oluyorlar veya zaman sona erdiğinde kapanıyorlar. Örneğin, genç bir hasta size heyecanla ilişkisini anlatmaya başlar ve sonra tatile gitmek üzere olduğunuzu hatırladıkça daha da sakinleşir. Hastanın duygularını ifade etme yeteneği, uzakta olduğunuzla ilgili hisleri nedeniyle azalmıştır.
  • Hastanın seanstaki davranışları bir duygulanıma işaret ediyor mu? / Does the patient’s behavior in the session indicate an affect? Hastalar duygularını doğrudan kelimelerle ifade etmiyorlarsa, duygularını davranışlarıyla ifade ediyor olabilirler. Davranışlar, örneğin, katı bir şekilde oturmak, kıpırdamak, yumuşak bir şekilde konuşmak, sandalyeye vurmak, kıkırdamak veya ağlamak gibi ince veya açık olabilir. Kendinize duygu yüklü davranışın içerikle tutarlı olup olmadığını sorun. Hastanın bekleme alanında nasıl göründüğünü ve odaya nasıl geldiğini düşünmek de hastanın baskın duygulanımı konusunda çok iyi ipuçları olabilir. Örneğin bekleme alanında başı elleri arasında oturan ya da ofise sıçrayarak gelen bir hasta duygulanım durumunu net bir şekilde iletmektedir.
  • Hastanın terapi dışındaki davranışları bir duygulanım gösteriyor mu? / Does the patient’s behavior outside of therapy suggest an affect? Hastanın terapi dışındaki davranışı, doğrudan sözlü olarak ifade edilmeyen bir duygulanım önerebilir. Örneğin, yeni evli 32 yaşında bir hukuk öğrencisi, annesiyle hafta sonu planları hakkında bir konuşma yaptığını ve konuşmanın “önemli bir şey” olmadığını, ancak daha sonra eve gittiğini ve bir kutu Oreo yediğini bildirdi. Bu durumda, hastanın ofis dışındaki davranışları size nasıl hissettiğine dair iyi bir ipucu verir.
  • Duygunun kalitesi nedir? Hastanın duygulanımı aşırı mı yoksa yüzeysel mi? / What is the quality of the affect? Is the patient’s affect excessive or superficial? Bazen hastalar, belirli bir durumda beklediğimizden daha fazla duygu ifade ediyor gibi görünmektedir. Bir kağıttan kötü not aldığında ne kadar ağlamak uygundur? Bu soruların doğru cevapları yoktur, ancak klinik deneyim kazandıkça, yetersiz veya aşırı tepki hakkında merak etme konusunda kendinize daha fazla güven duyacaksınız. Yüzeysel bir duygulanım örneği, dördüncü tüp bebek denemesinden sonra karısı üçüncü kez düşük yapmış 40 yaşındaki bir erkek hasta olabilir ve sakince, ”Sanırım çizime geri dönmeliyiz. tahta.” Bu durumda, bebek sahibi olmak konusunda ne hissettiğini ve bu hayal kırıklıkları konusunda neden bu kadar duygusuz olduğunu merak edebilirsiniz.
  • Hasta duygulanımını nasıl yönetiyor? Hasta hissettiklerinden bunalmış görünüyor mu? How does the patient manage his/her affect? Does the patient seem overwhelmed by what he/she is feeling? Bazı hastalar, güçlü duyguları yönetmek için ego gücüne ve savunma yapısına sahip değildir ve kendilerini yatıştırmanın, rahatsızlıklarından kaçınmanın veya rahatsızlıklarını yönetmenin bir yolu olarak yoğun duygu durumlarına yenik düşer veya kendi kendini yenen davranışlarda bulunur. Bazı insanlar yoğun duygulanımları alışveriş çılgınlığı, aşırı içme, cinsel davranışlar ve hatta intihar düşünceleri ile yönetir. Hastaların duygularını yönetemediklerini gösteren ipuçları olarak bu ve diğer davranışları dinleyin.

Refleksiyon (reflecting)

Daha sonra, nasıl müdahale edileceğini düşünmek için seçme (choosing) ve hazır olma (readiness) ilkelerine dönüyoruz. Kendinize baskın duygunun yüzeye yakın olup olmadığını sorun ve karşıaktarımınızı kontrol edin. Tedavinin aşamasını, terapötik ittifakı ve hastanın ego işlevini düşünün. Yol gösterici ilkelerden biri, duygunun neredeyse her zaman başlamak için iyi bir yer olduğudur. İfade edilen bir duyguyla empati kurmak veya henüz gelişmemiş birini etiketlemek, neredeyse her zaman rahatlama sağlayan, destek sağlayan ve daha derin materyale giden yolu işaret eden yardımcı, güvenli bir yaklaşımdır.

Hangi duyguyu seçeyim? / Which affect do I choose?

İnsanlar karmaşıktır ve izole duyguları ifade etmezler. Hangi duyguya odaklanacağımızı nasıl bilebiliriz? Düşünmeye başladığımızda, hangi duygulanım ya da duygulanımların hastanın zihninin yüzeyine en yakın olduğunu düşünürüz. En çok hangi etkiden bahsedilir? Hangi duygu hastanın davranışını açıklar? Baskın duygulanım, hastanın en önemli olduğunu söylediği duygulanım olabilir veya olmayabilir. Bizim işimiz, yukarıdaki “dinleme” bölümünde sıralanan soru ve ipuçlarını kullanarak bilinçli olup olmadığını anlamaktır.

Yüzeysel duygulanımı seçme / Choosing the surface affect

Bazen en iyi seçim, hastaya en çok baskı yapan duygudur (feel). Örneğin 30 yaşında bir kadın hasta size eşiyle birlikte hamile kalmaya çalıştığını söylediği için açıkça endişeli. Yeni yumurtladığını bildiğini, ancak gebe kalıp kalmadıklarını bilmek için çok erken olduğunu söylüyor. Endişesine rağmen, hamile olmadığını bilseydi en azından o gece gideceği partide içebileceğini söylüyor. Bu durumda yüzeysel etki, hastanın olası hamileliği ile ilgili kaygısıdır. Bununla birlikte, onun içki içmeyle ilgili yorumu size, anne olma konusundaki kararsızlık ve belirli zevklerden vazgeçme gibi başka, daha derin etkilerin mevcut olabileceğini düşündürüyor. Bununla birlikte, hastanın kaygısı göz önüne alındığında, cesaretin en iyi yanı, ifade edilen duygulanımla kalmak ve hastanın kaygısıyla empati kurmak, şöyle bir şey söylemektir: “Bu belirsizlik durumu çok zor. Bu duygu hakkında daha fazla şey söyleyebilir misiniz?” Bu yöntem özellikle yeni hastalar, kaygıdan bunalan hastalar veya duygularını kendi başlarına tanımlamakta güçlük çeken hastalar için yararlıdır [5].

Bilinçdışı ya da kendisine karşı savunma geliştirilen bir duygulanımı seçme / Choosing an unconscious affect or an affect which is being defended against

Ancak bazen daha iyi seçim, daha derin, gizli duygudur. İyi bir ittifakınız olan yerleşik bir hastayla, savunulan duygulara odaklanmak son derece yardımcı olabilir.

Karşıaktarımınız genellikle gizli duyguları belirlemede en iyi rehberinizdir. Örneğin, uzun yıllardır sizinle tedavi gören ve iyi bir birlikteliğiniz olan bir hastanız, çok istediği bir iş için geri çevrildiğini söyleyince neşeli göründüğünü varsayalım. İş arama ve görüşme sürecinin tüm detaylarını duyduktan sonra, onun için kök saldığınızı ve size reddedildiğini anlatırken moralinizin bozulduğunu anlıyorsunuz. Onun savunduğu duyguyu yaşadığınızı düşünüyorsunuz ve diyorsunuz ki:
Bu işi ne kadar istediğini biliyorum ama bu konuyu konuşurken neredeyse neşeli görünüyorsun. Belki de hayal kırıklığına uğramayı düşünmek çok zordur.

Bu, hastanın kendisi hakkında daha fazla şey öğrenmesine ve bu darbeyle daha etkili bir şekilde başa çıkmak için duygularını kullanmasına yardımcı olur.

Müdahale etme (intervening)

Temel müdahaleler (basic interventions)

Psikoeğitim (psychoeducation), yönlendirme (direction), sorular (questions) ve empati (empathy), hastanın duygulanımlara odaklanmasına yardımcı olmak için gereklidir. Genellikle oturumlarda yorumlayıcı (interpretively) veya destekleyici (upportively) olarak çalışmaya yönelik basamaklardır. Annesiyle hafta sonu planlarını tartıştıktan sonra bir kutu Oreo yiyen hastaya dönelim. İlk önce biraz psikoeğitim vererek müdahale edebilir ve aşırı yemesini anlamanın bir yolunun, olaydan hemen önce neler hissetmiş olabileceğini düşünmek olduğunu bilmesini sağlayacak bir soru sorabilirsiniz.

Bunu ifade etmenin bir yolu şu sorular olabilir: Bazı insanlar için aşırı yemek yeme genellikle rahatsız edici duygularla başa çıkmanın bir yoludur. Oreoları yemeye başlamadan hemen önce ne hissediyordun? veya Annenle konuştuktan sonra ne hissettin?

Hasta, Anneler Günü için kayınvalidesine gideceğini annesine söylemek zorunda kaldığı için kendini suçlu hissettiğini belirtiyorsa, “Zor olmuş olmalı” diyerek empati kurabilirsiniz. Empatinizi ifade etmek ilginizi iletir ve siz hastaları anlamak ve onların zor, utanç dolu duyguları tartışmalarına yardımcı olur.

Destekleyici müdahaleler (supporting interventions)

Amacımız şu olduğunda destekleyici müdahaleleri seçiyoruz:
• hastayı veya terapötik ilişkiyi tehdit eden dayanılmaz duygulanımları azaltmak (veya içermek); ve/veya
• hastanın duygulanımları yönetme ve düzenleme becerisini geliştirmek

Hepimiz zaman zaman duygularımız tarafından boğuluruz. Temel olarak sağlıklı insanlar, ya başkalarından uygun yardım ve rahatlık arayarak ya da kendilerini yatıştırmanın ve sakinleştirmenin başka yollarını bularak bu duyguları yönetebilir ve üretken bir şekilde çalışmaya devam edebilirler. Bununla birlikte, bazı insanlar yoğun etkileri kendi başlarına yönetemezler. Duyguları onları bunaltıyor, günlük işleyişini bozuyor ve diğer ego işlevlerini zayıflatıyor. Ek olarak, güçlü duyguları yönetmek için sıklıkla (içmek, uyuşturucu kullanmak, aşırı yemek yeme, kendini kesmek ve güvenli olmayan cinsel faaliyetlerde bulunmak gibi) kendilerine zarar veren faaliyetlere güvenirler. Bozulmuş etki regülasyonu akut veya kronik olabilir. Nedenleri, psikiyatrik bozukluklardan (duygudurum bozuklukları, kişilik bozuklukları ve madde kötüye kullanım bozuklukları gibi) çeşitli stresli yaşam durumlarına (travma ve tıbbi durumlar gibi) kadar değişir. Örneğin, temelde iyi duygu düzenlemesi olan bir kadın, hormonal etkiler, uyku yoksunluğu ve yeni ebeveynliğin taleplerinin bir kombinasyonundan dolayı doğum sonrası dramatik ruh hali değişimleri geliştirebilir.

Hastalar yoğun duygulara yenik düştüklerinde, ne hissettiklerini keşfetmeye çalışmak onlar için imkansız değilse de zordur [7, 8]. Duygulanımı düzenleme (regulating affect), kaygıyı içerme (containing anxiety) ve kendini yatıştırma (self-soothing) kapasitesi, kendini gözlemleme (self-observation) ve yansıtma (reflection) için gerekli bir temeldir. Bu kapasiteler yeterince geliştirilinceye kadar, aşırı duygulanım (overwhelming affect) üzerine odaklanmak muhtemelen kaygıyı artıracak ve işlevselliği daha da bozacaktır [9].

Bu durumlarda, dayanılmaz duygulanımları azaltmak ve kontrol altına almak (lessen and contain intolerable emotions) ve etkileri tolere etme ve yönetme kapasitesini geliştirmek (improve the capacity to tolerate and manage affects) için çeşitli destekleyici müdahaleler kullanırız.

Duyguları yatıştırma veya kontrol altına alma (Lessening or containing affect)

Bebekler duygusal sıkıntıları kendi başlarına yönetmek için donanımsız doğarlar. Ezici etkilerini modüle etmek için duygusal olarak uyumlu, destekleyici bakıcıların yardımına güvenirler. Bakıcılar bunu empatik anlayışlarını ve bebeğin sıkıntısını tolere etme ve tahammül etme yeteneklerini iletmek için hem sözlü hem de sözlü olmayan tepkileri kullanarak yaparlar [1, 10]. Benzer şekilde hastalarımız çok üzgün olduklarında ve kendi duygulanımlarını yönetemeyecek durumda olduklarında, onların duygulanımlarını azaltıp kontrol altına almalarına yardımcı olmak için müdahale ederiz.

  • Duyguyu azaltmak, hastanın aşırı güçlü veya yoğun duygularını doğrudan ve anında azaltmak için duyguları adlandırma, besleme, yatıştırma, güven verme, empati kurma veya doğrulama (naming emotions, nurturing, soothing, reassuring, empathizing, or validating) gibi müdahaleleri kullanmayı içerir.
  • Duygulanım içerme, terapistlerin hastalarına duyguları tarafından ezilmelerine yardımcı olma yollarını ifade eder [11]. Bunların bir kısmı, terapistlerin hastalarının güçlü duygularını hoşgördüğü ve kabul ettiği tutma ortamının (holding environment) bir işlevi olarak sözsüz olarak iletilir (bkz. Bölüm 3). Duygu içerme, çeşitli tedarik müdahaleleri kullanılarak da gerçekleştirilir. Bunlar, hastaların yoğun duyguları karşısında sakin kalma (remaining calm), tamamlanmamış ve tehdit edici deneyimlerine kelimeler koyma (putting words), ilgi ve anlayış gösterme (demonstrating interest and understanding), yorumlama (interpreting up) ve aşırı duyguları destekleyici bir şekilde atlamayı (supportively bypassing) içerir.

Etkiyi azaltmak veya kontrol altına almak için kullanabileceğimiz destekleyici müdahale örnekleri şunlardır:

Hasta: Evden ayrıldığında aklım çıldırdı. Gidip en iyi takımlarını aldım ve makasla kestim (kontrolsüz bir şekilde hıçkırmaya başlar). deliriyor muyum?
Terapist: Hayır, delirdiğini düşünmüyorum. Duyduğuma göre seni gerçekten incitmiş. Sanırım o anda takım elbiselerini kesmek, onu incitmeyi düşünmenin tek yoluydu – her ne kadar kontrolü kaybetmek seni korkutmuş gibi görünse de. (güven verme, empati kurma, yeniden çerçeveleme, duyguları adlandırma)
Hasta: Sadece düşünürken titriyorum – ben de televizyonunu çöpe atmak istedim ama son anda yapamadım.
Terapist: Ne kadar üzgün olduğun düşünülürse, bunun hakkında konuşabiliyor olman harika. Belki de bu kadar kızgın hissetmenin ortasında bir dereceye kadar kendi kendini kontrol edebildiğini bilerek biraz rahatlayabilirsin. Geçen ay, Rick’in seni gerçekten hayal kırıklığına uğrattığı ve aşırıya kaçmak gibi hissettiğin ama dizginleri eline alıp burada bunun hakkında konuşmaya geldiğin zamanı düşünüyorum, ki bu harikaydı. (övgü, yatıştırıcı, suçluluğu azaltan, pekiştiren, hastaya kapasitesini hatırlatan) Sabırlı (Gözlerini kurutarak) Bugün bana çok faydası oldu. Terapist: Kendinizi aynı eski şeyleri yaparken görmek cesaret kırıcıdır. Ama biliyorsun ki Roma bir günde inşa edilmedi. Bir şeylere tepki verdiğimiz bazı otomatik yolları değiştirmek zaman alır. Bir daha böyle hissettiğinde, belki deneyebilirsin … (doğrulama, iyimserlik ve umut sunma)
Hasta: … sert bir içki mi? (gülümser)
Terapist: (gülümser) Sanırım bu bazı insanlar için işe yarıyor ama birçok insan için alkol sadece kapağı açıyor ve onları daha agresif yapıyor. Ama öfke kontrolü üzerine önerebileceğim güzel bir kitap var. Öfkeyi kontrol etmek için pek çok faydalı ipucu anlatıyorlar. (yatıştırıcı, bilgilendirici, öneren)
Hasta: Sadece bunun hakkında konuşurken daha iyi hissediyorum – daha sakin. Belki her seferinde biraz daha kolaylaşıyor.

Bu örnekte terapist, hastanın güçlü duygularını tolere ederek, yargılamadan dinleyerek ve çeşitli destekleyici müdahaleler kullanarak duygulanımı azaltarak/kapsayarak hastanın sakinleşmesine yardımcı olur.

Duyguları tolere etme ve yönetme kapasitesini geliştirmek (Improving the capacity to tolerate and manage affect)

Bazen hastalarımızın duygularını azaltmak ve kontrol altına almak bizim için gerekli olsa da, güçlü etkileri kendi başlarına yönetme becerilerini geliştirmelerine de yardımcı olmak istiyoruz. Bölüm 18’den, yardımcı müdahalelerin hastanın var olan ancak bocalayan ego işlevlerini güçlendirmeyi amaçladığını hatırlayın. Burada, hastaların duygusal sıkıntılarını bağımsız olarak yönetmelerini sağlama nihai hedefiyle zayıflamış duygulanım düzenlemesine yardımcı oluyoruz.

Hasta: Uyuyamadım. Aklım dakikada bir milyon mil gidiyordu. Çaresiz hissettim, kendimi sakinleştirmek için kendimi kesmek zorunda kaldım. Kanı gördüğümde iyi hissettim. Sonunda rahatlayabildim.
Terapist: Bu davranışın senin için bir başa çıkma yolu olduğunun farkındayım… ama umuyorum ki birlikte, duygularınızı yönetmenin kendine daha az zarar veren başka yollarını bulabiliriz. (ilgi ve anlayış gösterme, açıkça katılma, ortak hedef belirleme) (demonstrating interest and understanding, explicitly joining, joint goal setting)
Hasta: Bunu yapmaya çalışıyorum – kendimi bir şekilde yanlış yola girdiğimi görebiliyorum – ama sonra tekrar kesiyorum.
Terapist: Bu konuda bir fikriniz olması harika – ve bunu kendi başınıza yapmanın zor olabileceği doğru. Neden birlikte üzerinde çalışmayı denemiyoruz? Davranışı hemen değiştiremezseniz cesaretiniz kırılmasın. Eski alışkanlıkları kırmak zor ama yapılabilir. Bu kesme dürtüsünü durdurmak için çalışan herhangi bir şey buldunuz mu? (övgü, açıkça katılma, cesaretlendirme, iyimserlik sunma, alternatif hareket yollarını birlikte keşfetme) (praise, explicitly joining, encouraging, offering optimism, jointly exploring alternative ways of acting)
Hasta: Gruptan bir kız bana rehberli imgeleme yapmayı öğretti – ve bundan hoşlanıyorum – bunu geçmişte yaptım – bir nevi zihnimde bir sahneye kaymaya çalıştı – ama bazen dürtü çok güçlü oluyor.
Terapist: Bu, başlamak için harika bir yer ve bunu seanslarımızda uygulayabiliriz. (övgü, bir proje üzerinde ortak çalışma) (praise, jointly working on a project)

Destekleyici müdahaleler aynı zamanda ortaya çıkarma işini de kolaylaştırabilir. Örneğin, hastalarımızın duygularını daha uyumlu bir şekilde yönetmelerine yardımcı olmak, genellikle duygusal tetikleyicileri ortaya çıkarmayı içerir:
Genellikle kızgın veya üzerinizde yük hissettiğinizde ve bir ödülü hak ettiğinizi hissettiğinizde içmeye meyilli olursunuz.
veya
Partneriniz şehir dışındayken ve kendinizi terk edilmiş ve yalnız hissettiğinizde eski erkek arkadaşlarınızı arama eğilimindesiniz.
Bunlar daha sonra terapinin konuları haline gelebilir.

Açığa çıkarıcı müdahaleler (uncovering interventions)

Amacımız şu olduğunda açığa çıkarıcı müdahaleleri kullanırız:
• hastaların bilinçsiz etkilerin farkına varmalarına yardımcı olmak ve
• diğer bilinçsiz materyalleri anlamak için duygulanımları kullanın.

Yüzleştirme (confrontation)

Yorumlayıcı bir müdahale oluşturmanın ilk adımı, hastanın dikkatini duygularına çeken yüzleşmedir. Şunlar için baskın duyguyla yüzleşiriz:
• hastaları duygularına odaklamak ve
• hastaları kendi etkileri hakkında konuşmaya teşvik etmek.

Örnek
38 yaşında yeni evli bir avukat, karısı duygusal olarak mesafeli olduğunu söylediği için psikoterapiye başvuruyor. Ailesine Şükran Günü’nde evde olamayacağını çünkü o ve karısının bu yıl tatili ailesiyle birlikte geçirmeye karar verdiğini söyledi. Bu kararı anne ve babasına telefonla söylediğini söylüyor ki bu zor oldu. Telefon görüşmesinden sonra, önemli bir müşteri toplantısını kaçırarak işten erken ayrıldı.

Dinlediğinizde, “zor” kelimesinin belirsizliği sizi şaşırtıyor. Kendi düşüncenizde, ebeveynleri hakkındaki suçluluk duygularının onun işini bırakmasına neden olup olmadığını merak ediyorsunuz. Amacınız onun zihninde neler olup bittiği hakkında daha fazla bilgi edinmek olduğundan, hastanızın dikkatine eksik duyguyu çağırarak yüzleşmeye karar verirsiniz.
Diyorsun:
Aramanın zor olduğunu söyledin, ama ne hissettiğin konusunda hala net değilim. İşi atlamanıza ve önemli bir toplantıyı kaçırmanıza neden olduysa, bu güçlü bir duygu olmalı.

Açıklama (clarification)
Açıklama, ilgili örnekleri birbirine bağlayarak kalıpları vurgular. Açıklamaları, yorumlara doğru ilerlemek ve bilinçsiz bir şeyin işlediği durumunu güçlendirmek için kullanırız. Bu teknik, hastanın deneyiminin daha derin bir katmanına girmemize ve bir yorum yapma olasılığını açmamıza yardımcı olacaktır. Avukat örneğinden devam edecek olursak, kayınvalidesiyle birlikte Şükran Günü’nün “iyi” olduğunu söylediğini düşünelim. Bir kez daha, onun duygu yüklü bir durumu tarif etmek için çok sıradan bir kelime seçtiğini yansıtıyorsunuz. Bu noktada, şöyle bir açıklama sunabilirsiniz:

Biliyorsun, anne babana seslenmenin ”zor” olduğunu söylerken ”iyi” gibi bir kelime kullandın. Anladığım kadarıyla, gerçekten dolu olan durumları anlatırken böyle kelimeler kullanıyorsun. çok duygu.

Bu, hastayı bu belirsiz sözcükleri nasıl kullandığını ve duygulanımlardan kaçınmasının ne anlama gelebileceğini düşünmeye davet eder.

Yorum (interpretation)

Hastanın neden güçlü duygulardan kaçındığına dair bir şeyler anladığınızı düşündüğünüzde, bir yorumlamaya girişebilirsiniz. Belki de açıklamanıza yanıt olarak hasta şöyle der:

Bu kelimeleri kullanmak, annemin yaptığı gibi sürekli çığlık atmaktan iyidir. Buna dayanamıyorum.

O zaman yorumunuz şöyle olabilir:

Bu yüzden sanırım kendinizi annenizden ayırmak için bu çok belirsiz kelimeleri kullanarak kendinizi duygularınızdan neredeyse soyutlamayı seçiyorsunuz.

Yorumlayıcı süreç, hastanın duygusal kopukluğu için bilinçsiz bir motivasyonun ortaya çıkarılmasına yardımcı oldu. Terapi devam ettikçe, kendini ailesinden ayırmak için duygularıyla olan ilişkisini kullanma yöntemi üzerinde çalışırken, bu birçok kez tekrarlanacaktır.

Artık psikodinamik psikoterapinin bir başka önemli yönü olan aktarıma geçmeye hazırız.

Referanslar

Okuduğunuz metin Psikodinamik Psikoterapi: Klinik El Kitabı‘nın on dokuzuncu bölümünün yer yer düzenlenmiş bir çevirisidir.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir