Öğrenmeye Devam Etme (31. Bölüm)

Okuyacağınız metin Psychodynamic Psychotherapy: A Clinical Manual [Psikodinamik Psikoterapi: Klinik Bir Manuel]’in 31. bölümünün çevirisidir. Tüm bölümler için şuraya bakınız.

Bu noktaya geldiğinizde, psikodinamik psikoterapi hakkında çok şey öğrenmiş oldunuz. Hastaları değerlendirmeyi ve tedaviye başlamayı; hastaların söylediklerini dinlemeyi, duyduklarınızı yansıtmayı ve bilinçdışı anlamları açığa çıkarmak ya da zayıflamış benlik işlevlerini desteklemek amacıyla müdahalede bulunmayı; ve bu araçları öz-değeri, başkalarıyla ilişkileri ve karakteristik uyum biçimlerini geliştirmek gibi önemli terapötik hedeflere ulaşmak için kullanmayı öğrendiniz. Artık bu becerilerinizi kliniklerinize, ofislerinize, yatan hasta birimlerinize ya da çalıştığınız her yere taşıyarak psikodinamik psikoterapist olma sürecinizi sürdürebilirsiniz. Bu işi yapmak, her gün yeni bir şey öğrenmek anlamına gelir. Her hasta yeni zorluklar getirir; her tedavi bize yeni şeyler öğretir. Sonuçta, süpervizörlerimizden, hastalarımızdan ve kendimizden öğreniriz.

Süpervizörlerimizden öğrenmek

Bu kılavuzu okuyarak edindiğin bilgileri tamamlamanızın en iyi yolu, kendi hastalarınızla psikodinamik psikoterapi yürütmektir. Bunu yaparken süpervizyon, size büyük ölçüde yardımcı olacaktır. Süpervizörlerin pek çok türü vardır. Eğitim sürecindekilere genellikle bir ya da birden fazla süpervizör atanır. Bu süpervizörlerin bazıları deneyimli psikoterapistler olabilir, ancak psikodinamik psikoterapi konusunda uzman olup olmamaları değişebilir. Mezunlar bazen özel süpervizyon arayabilir ya da vakalarını meslektaşlarına sunabilirler. Süpervizyon, psikodinamik psikoterapi öğrenimini birkaç açıdan geliştirir. Birincisi, deneyim kazandırır. Kendi deneyiminizi biriktirene kadar süpervizörünüzün uzmanlığından yararlanabilirsiniz. İkincisi, vakanın başka biriyle tartışılması, vakaya dair düşünmeyi derinleştirir. Bu, sizden daha deneyimli biriyle ya da bir veya birkaç meslektaşınızla yapılabilir. Bir vakaya çok yakın olduğunuzda, karşıaktarımınızı her zaman doğru değerlendiremeyebilirsiniz; bu nedenle, güvendiğiniz hocalarınız veya meslektaşlarınızla konuşmak son derece değerli olabilir. Eğitiminiz tamamlandıktan sonra bile, özellikle zorlayıcı vakalarda yardım almak için süpervizyon aramak, kendinizi her zaman rahat hissetmeniz gereken bir şey olmalıdır.

Çalışmanızı süpervizörlerinizle paylaşmanın birçok yolu vardır. Vakanın genel hatlarıyla tartışılması faydalıdır; ancak oturumdan alınan bazı birebir [kelimesi kelimesine] materyalleri birlikte incelemek de önemlidir. Bu, duyduklarınızı nasıl analiz ettiğinizi, nasıl düşündüğünüzü ve hangi müdahaleleri seçtiğinizi değerlendirme olanağı sağlar. Bunun için notlardan (hastayla birlikteyken ya da oturumdan hemen sonra alınmış olabilir), video ya da ses kayıtlarından yararlanabilirsiniz. Siz ve süpervizörünüz, içinde bulunduğunuz duruma en uygun yöntemin hangisi olduğuna birlikte karar verebilirsiniz.

Çalışmanızı hangi biçimde paylaşırsanız paylaşın, öğrenme sürecinde etkin (proaktif) bir rol almak, süpervizyon deneyiminizden en yüksek verimi almanıza yardımcı olur. Ne yazık ki, öğrenenler çoğu zaman süpervizörlerinin onlara “ne yapacaklarını söylemek için” orada olduğunu düşünürler. Ancak, destekleyici müdahalelerdeki “sağlama ve yardım etme” modeline benzer biçimde, süpervizör zaman zaman önerilerde bulunabilir, fakat genellikle işbirliğine dayalı bir model daha faydalıdır. Eğer siz bir süpervizörseniz, öğrenme deneyimi için açık ve net hedefler belirleyerek bu işbirliğini teşvik edebilirsiniz. Bu noktada, bu kitapta sunulan çeşitli modeller size yardımcı olabilir:

  • Değerlendirme açısından: Problem → Kişi → Amaçlar → Kaynaklar modeli.
  • Teknik açısından: dinleme/refleksiyon/müdahale etme modeli, seçim ve hazır oluş ilkeleri ile açığa çıkarıcı ve destekleyici müdahaleler kavramı.

Eğer süpervizyon alan bir konumdaysanız, bu kılavuzda öğrendiklerinizin bir kısmını süpervizörlerinizle paylaşmayı deneyin; onlara şu tür sorular yöneltebilirsiniz:

  • Hasta bunu söylediğinde siz ne duydunuz?
  • Bunu nasıl değerlendirirdiniz?
  • Ne söyleyeceğinizi nasıl seçerdiniz?
  • Benim söylediklerim hakkında ne düşündünüz?
  • Orada ne söyleyeceğimi bilemedim – o ana birlikte odaklanabilir miyiz?
  • Bunu ne tür bir müdahale olarak adlandırırsınız?

İşte bir terapist ile süpervizörü arasındaki oturumdan bir bölüm:

Terapist 40 yaşında bir kadındır ve iki yıldır 28 yaşındaki bir erkek hastayı haftada iki kez yapılan psikodinamik psikoterapiyle tedavi etmektedir. Son birkaç haftadır, bu hastanın seansları için sabırsızlanmamaktadır.

Terapist: İlginç, genellikle bu hastayla çalışmaktan gerçekten keyif alırım ama son birkaç haftadır kendimi öyle hissetmiyorum. Geçen hafta bir defasında “Aman hayır, bugün Pazartesi – Bay A. geliyor” diye düşündüm. Ama bunun neden olduğunu tam olarak bilmiyorum.

Süpervizör: Bu konuşmak için harika bir konu. Hastanın yaşamında ya da terapide olup bitenlerle ilgili bir şey hissediyor musunuz?

Terapist: Hayır – işin garip yanı da bu. Aslında terapide daha derin çalışıyor ve daha bağlantılı hissediyor. Bu, üzerinde çalıştığımız şeydi.

Süpervizör: Neler olduğunu görebilmemiz için biraz süreç dinleyelim. O şekilde hissettiğiniz seanslardan birinden bazı bölümleri okuyabilir misiniz?

Terapist: Tabii — işte dünkü seanstan bir bölüm:

  • Hasta: Artık bu sürece kendimi iyice kaptırıyorum – Her seansı dört gözle bekliyorum – Neredeyse her gün gelebilmeyi diliyorum. Bir rüya gördüm, bekleme odanızda uyuyordum – sanki oradaki küçük nişte bir yatak vardı.
  • Terapist: Rüya hakkında biraz daha anlatabilir misiniz?
  • Hasta: Gerçekten sıcaktı, rahattı – sanki siz beni yatıracaktınız.

Süpervizör: Burada biraz duralım – bu materyalde ne duyuyorsunuz ve buna nasıl yanıt verdiniz?

Terapist: Şey, bir rüya var — “yatırılmak” çocuklukla ilişkili görünüyor, dolayısıyla bunun benim onunla annesi gibi ilgilenmemi arzuladığı bilinçdışı bir fanteziyle ilgisi olabilir. Ama biliyoruz ki annesi oldukça ihmalkârdı. Seans sırasında yüzeydeki duygulanımı heyecandı – bana bu kadar yakınlaşmaktan dolayı heyecanlı gibiydi.

Süpervizör: Ben de bunu duyuyorum – hastanız neredeyse nefes nefese size sizden çok şey istediğini söylüyor – mecazi olarak “sizinle yaşamaya” hazır, ve siz belki de bundan biraz geri çekiliyorsunuz.

Terapist: Bildiğin gibi benim iki çocuğum var – bir tane daha istemiyorum! Yani elbette o gerçekten başka bir çocuk olmaz ama belki de ben öyle hissediyorumdur.

Süpervizör: Kesinlikle – sanırım onunla son dönemde yaşadığınız zorlukların bir kısmına ulaşıyoruz ve aynı zamanda hasta hakkında da çok şey öğreniyoruz.

Burada süpervizör, terapistin kendi karşıaktarımı hakkında daha fazla şey öğrenmesine yardımcı olabilmiştir. Terapistin duygularını açık bir biçimde tartışabilme becerisi, bu sürecin temelini oluşturmuştur. Dikkat edilirse, dinleme–refleksiyon–müdahale etme yöntemi süpervizyonda da işe yarayabilir.

Derslerinizde ya da bu kılavuzdan öğrendiklerinizi süpervizörünüzle paylaşmanız, onunla “hemfikir” olmanızı sağlayacaktır hem de süpervizyon deneyimini zenginleştirecektir.

Hastalardan öğrenmek

Eski bir deyiş vardır: “Hastalarınız en iyi süpervizörlerinizdir.” Pek çok bakımdan bu doğrudur. Her hasta, size insanlar, onların uyum biçimleri, güçlü ve zayıf yönleri hakkında yeni şeyler öğretir. Her terapötik ilişki, hastalara en çok nasıl yardımcı olabileceğinizi anlamanız için etkileşim biçimlerinizi öğretir. Eğer odağınızı fazlasıyla derin bir noktaya yöneltirseniz, hastalarınız bir şekilde savunmaya geçerek buna tepki verirler — buna dikkat ederseniz, an be an kendinizi kolayca yeniden dengeleyebilirsiniz. İşte bir örnek:

Hasta: Geçen seansın sonunda sinirlendim çünkü seansa geç başladınız ve bana fazladan süre vermediniz.

Terapist: Bu durum, annenizin kardeşinize daha fazla odaklanıp sizi yoksun hissettirdiği biçimi hatırlatmış olmalı.

Hasta: Ne olursa olsun, ben sizden bahsediyorum — annem geçen seans burada değildi, siz vardınız.

Terapist: Haklısınız — ve bunu dile getirebilmiş olmanıza sevindim. O anda yaşadığınız duyguyu biraz daha anlatabilir misiniz?

Bu hasta, terapist için mükemmel bir “süpervizör” olmuştur; çünkü duygulanım aktarım içindeydi, ancak terapist genetik bir yorum üzerinde yoğunlaştı. Bu tür bir durumda savunmaya geçmenin zamanı değildir — eğer hastayı dikkatle dinlerseniz, onun için gerçekten neyin önemli hissettirdiğine yeniden odaklanabilirsiniz.

Kendinizden öğrenmek

Sonuçta, kendinizi anlamak, psikodinamik bir psikoterapist olarak çalışmanızda sahip olacağınız en önemli araç olacaktır. Seanslar sırasında kendi duygularınızın ve hastalarınıza verdiğiniz tepkilerin farkında olma düzeyiniz, onlara yardımcı olma becerinizle doğrudan ilişkilidir. Psikodinamik psikoterapi uygulamaya başlamadan önce belli bir özfarkındalık sürecini “tamamlamış” olmanız gerekmez; tıpkı hastalarınızdan sürekli bir şeyler öğrenmeye devam edeceğiniz gibi, terapistlik kariyeriniz boyunca da hem kendinizden hem de kendiniz hakkında öğrenmeyi sürdüreceksiniz. Bununla birlikte, ister eğitiminizin başında ister sürecin herhangi bir aşamasında olun, kendinizden öğrenme kapasitenizi geliştirmek için kişisel bir psikoterapiye katılmak faydalı olabilir. Bazı terapistler bunu rutin bir uygulama olarak görürken, bazıları ise terapist olarak olgunlaştıkça karşılaştıkları belirli güçlükler üzerine kendi terapilerine yönelmektedirler. Bazı eğitim programları -örneğin psikanalist yetiştiren birçok program- eğitim sürecinin bir parçası olarak kişisel terapiyi veya kişisel psikanalizi zorunlu kılar. Kişisel terapinin yararlı olabileceğine dair ipuçları arasında, çoğu ya da tüm hastalarınıza karşı güçlü olumsuz ya da olumlu duygular beslemeniz, işinizle bağlantılı aşırı kaygı veya depresyon yaşamanız ya da sınırları aşma eğilimi göstermeniz sayılabilir. Tıpkı hastalarınıza yapacağınız gibi, terapistler de size gizlilik esasına dayalı bir terapi sunacaklardır ve bu süreç büyük olasılıkla hem işinizi hem yaşamınızı zenginleştirecektir.

Kişisel terapi olsun ya da olmasın, sürekli özdüşünüm (self-reflection) temeldir. Hepimiz meşgulüz, ancak çalışmamız üzerine düşünmek için zaman ayırmaya değer. Bu, yalnızca seanslar arasında değil, seansın ortasında da geçerlidir — çoğu zaman bir şey “söylemeye” bu kadar hevesliyken, hastayla birlikte olduğumuz anda neler olup bittiğini düşünmeye yeterince zaman ayırmayız. Oysa bu tür düşünme anları çok değerlidir; bu anlar sizi yetkin bir terapist olmaktan çıkarıp üstün bir psikodinamik psikoterapist olmaya götürür.

Sonuç

İnsanlar, zamanın başlangıcından beri anlam arayışı içindedir. Psikodinamik psikoterapi, bireylerin kendi içlerinde var olan fakat farkındalık dışında kalan anlamı bulmalarına yardımcı olur. Bu arayış, insanların yaşamlarını nasıl anlamlandırdıklarıyla daima ilişkili olacak ve her zaman geçerliliğini koruyacaktır. Psikodinamik psikoterapist olarak yolculuğunu sürdürürken, başkalarından, hastalarından ve kendinden öğrenmeye devam et.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir