Anahtar kavramlar
Kendiliğin gelişimi hakkındaki teoriler aynı zamanda sorunları ve örüntüleri kendiliğin gelişimiyle ilişkilendirebileceğimiz (LINK), gelişimle ilgili fikirleri organize etme işlevi görür.
Gelişimle ilgili düzenleyici bir fikir olan kendilik psikolojisi (self psychology), ilk bakımverenlerin çocuğun kendilik gelişimi için gerekli olan işlevleri yerine getirdiğini öne sürer. Kendiliknesnesi işlevleri (selfobject functions) olarak adlandırılan bu işlevler çocuk tarafından kendiliğin bir parçası olarak deneyimlenir. Söz konusu işlevler şunlardır:
- Aynalama (Mirroring) – bakıcının çocuğun yeteneklerini ve içsel durumlarını yansıtma konusundaki empatik becerisi
- İdealleştirme (Idealization) – bakıcının çocuk tarafından idealleştirilme becerisi
Sorunları ve örüntüleri, özellikle bir azınlık grubunun üyesi olmakla ilgili olduklarında, yaşam boyunca ortaya çıkan kendilik gelişimiyle (self-development) de ilişkilendirebiliriz.
Sorunları ve örüntüleri kendiliğin gelişimiyle ilişkilendirmek, özellikle
- Benlik saygısı regülasyonu (Self-esteem regulation)
- Empati ve haset (Empathy and envy)
ile ilgili sorunları olan hastalar için formülasyonlar oluştururken faydalıdır.
Yüzyıllar boyunca filozoflar kendiliğin (self) nasıl tanımlanacağı sorusu üzerine kafa yormuşlardır. Kendiliği, bir kişinin zaman içinde nispeten istikrarlı olan ve kişiyi benzersiz kılan temel nitelikleri olarak düşünüyoruz (Auchincloss ve Samberg, 2012). Eğer
- Kim olduğumuza, kendimiz hakkında ne hissettiğimize, hoşlandığımız, hoşlanmadığımız şeyler, yeteneklerimiz ve sınırlılıklarımıza dair tutarlı bir fikir, ve
- Olumlu ve olumsuz niteliklerimizin kabulü ve başkalarından gelen olumsuzluklar veya eleştiriler de dahil olmak üzere çeşitli bağlamlarda kendimiz hakkında iyi hisleri sürdürme kapasitesi ile karakterize edilen, genel olarak olumlu bir benlik saygısı algısına sahipsek,
o zaman diğer tüm alanlardaki işlevimiz (örneğin ilişkiler, uyum sağlama, biliş, değerler, iş/oyun vb.) muhtemelen bizim için daha faydalı ve tatmin edici olacaktır.
Kendilik hakkındaki fikirlerdeki kültürel farklılıklar
Kendiliğin gelişimi hakkındaki fikirlerle bağlantı kurarken, kendilik hakkındaki psikanalitik teorilerin, içinde geliştikleri kültürel bağlamdan (yani yirminci yüzyılın ortalarından sonlarına kadar Batı Avrupa ve Amerikan kültürü) etkilendiğini dikkate almak önemlidir (Frie, 2013). Örneğin, bu kültür, kendiliği aileye veya daha büyük bir sosyal gruba daha bağımlı olarak görebilen diğer kültürlerden özerk ve bağımsız olarak kendilik kavramına daha yüksek bir değer verebilir (Markus ve Kitayama, 1991, 2010). Hastalarımızla işbirliği içinde formüle ettiğimizde, tutarlı ve özgün bir kendiliği neyin oluşturduğuna ilişkin bu kültürel farklılıkları dikkate almamız bizim için yararlı olacaktır.
Kendilik gelişimiyle ilgili modellerin temelleri
Kendilik psikolojisi
1960’larda ve 1970’lerde Chicago’da çalışan psikanalist Heinz Kohut, ortaya çıkan benlik algısına odaklanan ve kendilik psikolojisi (self psychology) olarak bilinen bir psikolojik gelişim modeli geliştirdi. Nesne ilişkileri teorisinde olduğu gibi, kendilik psikolojisi de erken dönem ilişkilerin gelişim üzerindeki etkisine, özellikle de ebeveynliğin tutarlı ve hayati bir benlik duygusunun gelişimini destekleme biçimine odaklanır. Bu öncelikle çocuğun yakın çevresi, özellikle de ilk bakımverenleri hakkında bir teoridir. Bu modelin merkezinde kendiliğin gelişiminin empatik bakım vermeye bağlı olduğu yatmaktadır. Empatik bakımverenler, çocuklarının ne düşündüğünü ve hissettiğini doğru bir şekilde algılayabilir, bu düşünce ve hisleri anladıklarını gösterebilir ve duygusal olarak uyumlu ve gelişimsel olarak uygun bir şekilde yanıt verebilirler. Buna aynalama (mirroring) denir. Bu teori ayrıca çocukların kendilerini güçlü, iyi ve güvende hissetmeleri için bakımverenlerini idealleştirmeleri (idealize) gerektiğini öne sürüyor. Kendilik psikolojisi, aynalama ve idealleştirmenin yanı sıra, çocuklukta büyüklenmeciliğin (grandiosity) sağlıklı benlik saygısı gelişimi için gerekli olduğunu ve bakımverenler tarafından buna izin verilmesi ve bunun teşvik edilmesi gerektiğini öne sürmektedir (Kohut, 1971, 1978; Mitchell ve Black, 1995). Büyüklenme güçlü, özel ya da güzel olma gibi yoğun duyguları içerir. Empatik bakıcılar bu duyguları kabul ederler ve çocuğun yaşına uygun yollarla çocuğa geri yansıtırlar.
Kendiliknesneleri
Kohut kendiliknesnesi (selfobject) terimini (Kohut, 1971, 1978; Mitchell ve Black, 1995) küçük çocukların kendilerinden tamamen ayrı olmayarak deneyimledikleri kritik bakımveren işlevlerini tanımlamak için icat etti. Çocuklar, bu örnekte olduğu gibi, benlik saygılarını ve duygusal durumlarını düzenlemek için ebeveynleri veya diğer bakımverenler gibi kendilik nesnelerini kullanırlar:
3 yaşında bir kız çocuğu annesiyle evcilik oynuyor. Kendisi anneyi oynarken annesine küçük kız rolünü oynamasını söyler ve annesine yapması ve söylemesi gereken her şeyi çok net bir şekilde anlatıyor. Anne neşeyle uyum sağlayorr ve “bebek” rolüyle “anneye” ne kadar hoş ve güzel olduğunu anlatıyor. Annesinin sesini taklit eden küçük kız, “Ben dünyanın en iyi annesiyim” diyor.
Bu örnekte anne, kızının yaşına uygun olan onunla oynama, onu idealleştirme ve kontrol etme isteklerine empatik bir şekilde yanıt veriyor. Küçük kızın “en iyi” olduğunu düşündüğü annesiyle özdeşleşmesi, kendisini güçlü ve kuvvetli hissetmesini sağlar ve kendi benlik algısını oluşturmasına yardımcı olur. Ayrıca annenin, kızına duyduğu gururu aynalaması, küçük kızın benlik saygısının gelişmesine yardımcı olur.
Aksine, meşgul veya dikkati dağılmış, zihinsel sağlık sorunlarıyla mücadele eden veya küçük çocuklarının duygusal durumları ve ihtiyaçları ile psikolojik olarak empati kuramayan bakımverenlerle büyüyen çocuklar, sağlıklı bir benlik saygısı geliştirmede sorun yaşayabilir. Kendi benlik saygısı eksikliği olan ebeveynler, çocuklarının kendilerini idealleştirmesini teşvik etmekte veya tolere etmekte zorluk yaşayabilir, bu da çocuğun gelişen benlik algısına müdahale edebilir. Bu, bakımverenlerle olan erken dönem ilişkilerindeki problemlerden veya daha geniş çevredeki problemlerden (örneğin travmatik stres, sistemik baskı veya ayrımcılık) dolayı ortaya çıkabilir.
Benzer şekilde, sınırlılıklarını anlamalarına yardımcı olmayan bakımverenleri olan çocuklar, hayatın sıradan sapanlarına ve oklarına karşı aşırı derecede savunmasız olan, gerçekçi olmayan derecede büyüklenmeci bir benlik algısına sahip olacak şekilde büyüyebilirler. Şu örneği düşünün:
5 yaşında bir erkek çocuk koşarak eve girer ve kendisinin bir ebelemece oyununda kötüleri yenen bir süper kahraman olduğunu bağırır. Bir masaya çarpar ve çiçeklerle dolu bir vazoyu yere düşürür, her yere su ve çömlek parçaları sıçrar. Babası odaya hücum ederek bağırır: “Yaptığın pisliğe bak! Neden nereye gittiğine dikkat edemiyorsun? Süper kahramansın ya sen; eğer özel güçlerin varsa, o vazoyu tekrar bir araya getirdiğini göreyim! Ben de öyle düşünmüştüm; bunu yapamazsın.”
Burada baba, ne oğlunun neşeli, güçlü ve özel hissetme ihtiyacına (bir süper kahraman rolü oynayarak) ne de gelişimsel olarak sık görülen bir olay olan kazara bir şeyi devirmeye empatik bir şekilde yanıt veriyor. Oğluna kızıyor ve ona aşağılayıcı davranıyor, özel güçleri olmadığı için onunla dalga geçiyor. Eğer baba oğluna genellikle bu şekilde davranırsa, çocuğun kendini yeterince güçlü ve kuvvetli hissedememe riskiyle karşı karşıya kalabileceğini varsayabiliriz.
Bazen aynalama çocuğun becerilerini abartır. Örneğin:
9 yaşında bir kız okul müzikaline katılmaya çalışır. Daha önce hiç sahneye çıkmamış ya da şan ya da oyunculuk dersleri almamış olmasına rağmen ebeveynleri ona şöyle diyor: “Sen okuldaki en iyi şarkıcı ve oyuncusun ve eğer seni başrole almazlarsa aptallar demektir.” Birkaç yıldır şarkı söyleme ve oyunculuk eğitimi alan sınıf arkadaşlarından biri başrolü alıyor. Kız ağlayarak ailesine her şeyin ne kadar adaletsiz olduğunu anlatıyor. Anne ve babası, “Oyunu bırakmalısın, o yönetmen beceriksiz. Şikayet için müdürü arayacağız.”
Burada ebeveynler kızlarına gerçekçi olmayan beklentiler aktarırlar. Kız bunları karşılamadığında, deneyim ve pratiğin başarıda oynadığı rolü anlamasına yardımcı olmak yerine yönetmeni suçluyorlar. Bu şekilde becerilerini ve sınırlılıklarını daha gerçekçi bir şekilde değerlendirme becerisini engellerler. Bu kızın, hayal kırıklıkları karşısında parçalanıp öfkeye ve suçun dışsallaştırılmasına yol açabilecek, sahte bir şekilde yükseltilmiş bir benlik algısı geliştirme riski altında olduğunu varsayabiliriz.
Bu örneklerin her biri münferit olaylardır; en empatik ve sabırlı bakımverenler bile zaman zaman hayal kırıklığına uğrayabilir veya öfkelerini kontrol etmekte zorlanabilirler. Bu gibi durumların, yalnızca bakımverenlerin çocuklarıyla etkileşime girdiği sık ve tipik yolları temsil etmesi halinde yaygın ve kalıcı etkilere sahip olması muhtemeldir. Aslında kendilik psikolojisi, tüm bakımverenlerin bir noktada çocuklarına empatik tepki vermede başarısız olacaklarını ve bu başarısızlığın aslında gelişim için gerekli olduğunu ileri sürer. Bu empatik başarısızlık (empathic failure), yaşına uygun ve abartılı olmayan bir şekilde gerçekleştiğinde, çocuklar bakımverenlerinin kendiliknesnesi işlevini içselleştirmeyi öğrenirler. Bu onların benlik saygılarını artırmayı öğrenmeleri ve becerilerini ve sınırlılıklarını gerçekçi bir şekilde değerlendirmelerine yardımcı olmak açısından önemlidir.
Winnicott
Kendiliğe ilişkin psikodinamik teorilere önemli katkıda bulunan bir diğer kişi ise İngiliz çocuk doktoru ve psikanalist Donald Winnicott’tur. Kohut gibi Winnicott da bebeğin deneyimini aynalamada ve bebeğin güvenlik duygusunu ve geçici olarak tümgüçlülüğü deneyimlemesini sağlayan bir “kucaklama ortamı (holding environment)” sağlamada birincil bakımverenin rolünün önemini vurguladı (Winnicott, 1960). Aynı zamanda özgün ya da gerçek bir kendiliğin (true self) gelişiminde oyunun ve yaratıcılığın rolüyle de ilgileniyordu (Winnicott, 1971).
Bu gerçek kendilik, bireyin doğuştan gelen potansiyelini, kişisel süreklilik duygusunu ve iç gerçekliğini yansıtır. Winnicott, sahte kendiliği (false self), aşağıdaki örnekte gösterildiği gibi, başkalarının taleplerine ve yansıtmalarına uymaya dayalı olarak tanımladı (Winnicott, 1965):
Üniversitedeki ilk yılında 18 yaşında cisgender (trans olmayan) eşcinsel bir kadın olan Tobi, kampüsteki bir LGBTQ+ öğrenci grubuna katılır. Birkaç yakın arkadaş edinir, bazı akrabalarıyla ve çocukluk akranlarıyla karşılaşır ve farklı şekilde giyinmeye ve saçlarını farklı şekillendirmeye başlar. Dönemin sonu yaklaşırken, tatil için eve dönme kaygısıyla danışmanlık merkezinde terapiye başvurur. Terapistine şunları söyler: “Annem ve ben her zaman çok yakındık ama onun yanında gerçek kendim olabileceğimi hiç hissetmedim. Her zaman benim kız gibi görünmemi ve davranmamı istiyordu ve bir erkek arkadaşımın olması konusunda takıntılıydı. Sanırım her zaman buna uydum çünkü onun sevgisini ve onayını istedim.
Cinselliğini benimsemeyi öğrenen Tobi, benlik algısının ne ölçüde annesinin arzularıyla şekillendiğini fark eder.
Kendilik gelişimi ve yaşanmış deneyimler
Benlik saygısının gelişiminin doğuştan gelen özelliklere (örneğin dayanıklılık ve iyimserlik), ilk bakımverenlerle ilişkilere ve yaşanmış deneyimlere bağlı olduğu düşünülmektedir. Topluluk ortamı (örneğin okul, akran grubu veya mahalle) ve genel olarak toplum, benlik algısının ve benlik saygısının gelişmesine katkıda bulunur. Cinsellik, ırk ve etnik köken, göçmenlik ve engellilik durumu gibi faktörler kendiliğin gelişimini etkileyebilir. Örneğin, baskın grup tarafından beğenilmeyen veya ayrımcılığa uğrayan bir azınlık grubunun üyesi olmak, benlik saygısını olumsuz yönde etkileyebilirken (Akhtar, 2014; Eng ve Han, 2000; Stoute, 2019) daha büyük bir topluluğa veya gruba üye olma veya bunlarla özdeşleşme duyguları benlik saygısını güçlendirebilir (Aberson ve diğerleri, 2000; Cameron, 2004; Layton, 2006; Moualeu, 2019; Woo ve diğerleri, 2019).
Sorunları ve örüntüleri kendiliğin gelişimiyle ilişkilendirmek
Kendiliğin gelişimiyle bağlantı kurmak, benlik saygısıyla ilgili sorunları anlamaya çalışırken çok faydalıdır. Ayrıca başkalarına karşı empati veya haset sorunlarından kaynaklanan kişilerarası ilişkilerdeki zorluk, gelişimle ilgili bu düşünceden yararlanılarak iyi anlaşılabilir.
Benlik saygısı regülasyonu
Düşük benlik saygısı
Düşük benlik saygısı, kendilik psikolojisi kullanılarak faydalı bir şekilde anlaşılabilir. İlk bakımverenleri becerilerini (yani aynalama) tanımayan ve kabul etmeyen yetişkinler, kapasitelerini hafife alabilir ve kendilerini iyi hissetmekte zorluk yaşayabilirler. Bu tür kişiler terapiye, eleştiriye karşı son derece duyarlı olmak, kolayca suçlandığını veya saldırıya uğradığını hissetmek veya kendilerini kınama eğilimi göstermek gibi, başarısızlık ve başkalarıyla etkileşimlerinde zorlukla ilgili sorunlarla başvurabilirler. Ayrıca sıklıkla utanmaya özellikle eğilimlidirler. Örneğin Teresa’yı düşünün:
Teresa, kronik düşük dereceli depresyon ve düşük benlik saygısı duyguları nedeniyle terapi arayan 35 yaşında Guatemalalı Amerikalı bir kadındır. Bekar, yalnız yaşıyor, çok az arkadaşı var ve bir üniversitede yönetici olarak çalışıyor; bunun tatmin edici olmayan bir iş olduğunu söylüyor. Teresa, göçmenlik avukatı olmak istediğini ancak devlet üniversitesinden sonra eğitimine devam edecek özgüvene sahip olmadığını söylüyor. Şöyle açıklıyor: “Fikirlerinden bu kadar emin olan ve tartışmaktan korkmayan hukuk öğrencileriyle asla rekabet edemezdim.” Sosyal hayatını anlatırken şöyle diyor: “O kadar ilgi çekici ya da dışa dönük biri değilim, bu yüzden sanırım insanlar benimle çıkmak ya da benimle takılmak istemiyorlar.” Terapist, Teresa’nın ne kadar özeleştiri yaptığını nazikçe belirttiğinde, “Sadece olduğu gibi söylüyorum” diyor. Teresa’nın ebeveynleri, o doğmadan kısa bir süre önce Guatemala’daki iç savaşın şiddetinden kaçarak Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti; daimi ikamet statüsünü almadan önce yıllarca kaçak göçmen olarak kaldılar. Teresa’nın çocukluğunda restoranlarda çalışan annesinin sıklıkla üzgün, ağlamaklı ve gergin olduğunu, kabuslar ve kronik baş ağrıları çektiğini anlatıyor. Bir lise psikolojik danışmanı Teresa’nın ebeveynlerine mükemmel notlarının onu mükemmel bir üniversiteye sokabileceğini önerdiğinde Teresa’nın annesi şöyle dedi: “Kafasını bunlarla doldurma. Ona evde ihtiyacım var.”
Teresa’nın benlik saygısı ile ilgili zorlukları; şiddet, göç ve kaçak göçmen olma gibi birçok travmayı deneyimlemiş olan ve muhtemelen küçük kızlarını aynalayamayan ve onun potansiyelini takdir edemeyen ebeveynlerle hayatının erken dönemlerinde yaşadığı deneyimler ile bağlantılı olabilir. Kendilik psikolojisini kullanarak, Teresa’nın, becerilerini küçümsemesinin ve güven eksikliğinin, en azından kısmen, travmatik stresin ebeveynleri ve onlar aracılığıyla kendisi üzerindeki yankılanan etkisiyle ilişkili olduğunu formüle edebiliriz.
Aşırı şişirilmiş, ama kırılgan, benlik saygısı
Tartıştığımız gibi, aynalama çocuğun becerilerini küçümser veya abartırsa sorunlu olabilir. İlk bakımverenlerin becerilerini abarttığı kişiler, dışarıdan aşırı şişirilmiş ama içsel olarak son derece kırılgan olan sahte bir kendilik duygusuna sahip olabilirler. Bu insanlar, tıpkı bakımverenleri gibi, becerilerini abarttıkları ve daha sonra hedeflerine ulaşamamanın yarattığı hayal kırıklığını tolere etmekte zorlandıkları için yardım isteyebilirler. Aşırı özgüvenli veya kibirli görünseler de, benlik saygısı tehditleri karşısında hızla endişelenebilir, öfkelenebilir veya yıkılabilirler. Bu tür sorunları olan hastalar, benlik saygılarını artırmak için başkalarını arayabilir ve bu nedenle ilişkileri genellikle yüzeysel ve manipülatif görünebilir. O kadar çok şey başaramadıklarında veya inandıkları kadar iyi performans gösteremedikleri zaman cesaretleri kolayca kırılabilir. Bu Leo’nun başına gelmiş olabilir:
33 yaşında Beyaz bir adam olan Leo, gazeteci olarak çalışıyor. Kısa bir süre önce asistan bir meslektaşına verilen önemli bir görev nedeniyle kendisinden vazgeçildi. Leo, “kalp çarpıntısı” şikayetiyle başvurduğu dahiliye uzmanı tarafından tedaviye yönlendirildi. Herhangi bir kalp anormalliğine rastlanmadı. Leo çoğu zaman kaygılı ve öfkeli hissettiğini belirtiyor. Şirketten ayrılmayı düşündüğünü çünkü editörlerin “belli ki bu adamın benden daha iyi olduğunu düşünen aptallar” olduğunu söylüyor. “O benim gibi gazetecilik okuluna gitmedi ve kalıplardan çıkıp kendi yolunu yazamıyor.” Ailesi “inanılmaz derecede iyi bağlantılara sahip” bir başka gazeteci olan arkadaşlarından birinin kendisine prestijli bir gazetede iş bulacağını umuyor. Leo terapiste şöyle diyor: “Dahiliyecim şehirdeki en iyi doktorlardan biri; ben sadece en iyisine giderim -yani eğer o seni tavsiye ettiyse, o zaman sen en iyi doktorlardan birisin.”
Terapist, Leo’nun yaşam öyküsünü öğrendiğinde Leo’nun, babasının memleketinde zengin ve etkili bir iş adamı olduğu ve tek çocuk olduğunu öğrenir. Annesini “sosyeteye girmeye çalışan” biri olarak tanımlıyor ve her iki ebeveynin de onun akademik ve atletik başarılarına çok odaklandığını, iyi performans gösterdiğinde onu övdüğünü, başarısız olduğunda ise küçümsediğini söylüyor. Kendilik psikolojisini kullanarak ebeveynlerinin başarıya aşırı vurgu yapmasının Leo’nun kendisi hakkında gerçekçi bir algı ve sağlıklı bir benlik saygısı duygusu geliştirmesini engellediğini formüle edebiliriz. Bunun yerine, yüzeysel başarı göstergelerine aşırı derecede bağımlı olan ve benlik saygısı tehditlerine karşı son derece savunmasız, kırılgan bir benlik algısı geliştirdi. Benlik algısı, çeşitli baskın gruplara üyeliğiyle ilgili olarak hayatı boyunca kendi beklentilerinden de etkilenebilir (bkz. Bölüm 20).
Empati ve haset ile ilgili sorunlar
Güçlü bir benlik algısı oluşturamayan çocuklar, empati kapasitesini geliştirmekte zorluk yaşayabilirler. Yetişkinler olarak genellikle kendi kırılgan benlik algılarını korumakla meşgul olurlar ve başkalarının ihtiyaçlarına, deneyimlerine veya bakış açılarına uyum sağlayamazlar. Bu kronik olabilir veya yalnızca stres dönemlerinde (örn. tıbbi hastalık veya duygusal sıkıntı) ortaya çıkabilir. Daha önce tartıştığımız gibi (bkz. Bölüm 6 ve 7), bu ötekilerle ilişkilerde sorunlara yol açabilir. Clara’yı düşünün:
Clara, 30 yaşında, 1 yaşında bir kızı olan bir kadındır. “Çocuk sahibi olmak hayatımı mahvetti” şikayetiyle terapiye geliyor. Clara artık dinlenmeye, egzersiz yapmaya ya da sosyalleşmeye vakti olmadığını söylüyor. Çoğu zaman kızına karşı öfkeli ve sinirli hissediyor, kendisinin “fazla muhtaç” ve “şımarık” olduğunu düşünüyor. Clara, çocuklu arkadaşlarının nasıl onlarla oturup oynayacak kadar sabırlı olduğunu anlamıyor. Clara kendi annesini “gerçekten narsist” olarak tanımlıyor ve annesinin ona nadiren fazla ilgi gösterdiğini veya onunla gurur duyduğunu belirtiyor.
Kendilik psikolojisi, yetersiz aynalamayla büyüyen Clara’nın, çocuğu da dahil olmak üzere başkalarının ihtiyaçları hakkında düşünme becerisini sınırlayan hassas, kırılgan bir benlik algısı geliştirdiğini öne sürebilir. Kendi çocuğuna empatik aynalama sunma ihtiyacı -kendisinin almadığı bir şey- onun için özellikle zorlayıcı olabilir.
Haset, benliğin gelişimiyle ilgili fikirler kullanılarak da iyi anlaşılabilir. Kendileri hakkında dengeli ancak genel olarak olumlu bir algıya sahip olan insanlar, başkalarının kendilerinde eksik olan şeylere sahip olduğu fikrine tahammül edebilirler. Bununla birlikte, benlik saygısını korumakta zorlanan insanlar genellikle başkalarının sahip olduğu şeyler (sahip oldukları şeyler, beceriler veya ilişkiler) tarafından tehdit edilir. Haset (bkz. Bölüm 6) saldırgan ve yıkıcı olabilir ve başkalarıyla ilişki kurmayı zorlaştırabilir. Örneğin Shintaro’yu düşünün:
24 yaşında bir yüksek lisans öğrencisi olan Shintaro, yüksek lisans eğitimi için Japonya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti ve bir temel bilim laboratuarında çalışıyor. Yoğun çalışmasına rağmen araştırmaları yavaş ilerliyor ve laboratuvar toplantılarında pek heyecan yaratmıyor. Meslektaşının deneyleri önemli bir keşifle sonuçlandığında, meslektaşının sonuçlarıyla herkesin önünde alay eder ve meslektaşının “kendi fikirleri olmadığı, tüm işi akıl hocasının yaptığı” yönünde dedikodular çıkarır. Topluluğundaki çocukların çoğu iki ebeveynli evlerde büyürken, babası 5 yaşındayken aileden ayrılan Shintaro, bekar bir anne tarafından büyütüldü. Shintaro’nun okuldaki diğer çocuklar tarafından bu konuda alay edilmesi utanç vericiydi. Shintaro, babasını uzun yıllardır görmese de babasının yeniden evlendiğini ve yeni karısı ve iki çocuğuyla birlikte yaşadığının farkındaydı. Onu ergenlik çağında gördüğünde babası yeni ailesiyle övündü ve Shintaro’ya “nasıl davranacağı konusunda üvey kardeşlerinden ipucu alması” gerektiğini söyledi.
Babası tarafından terk edilen ve daha sonra babasının yeni çocuklarıyla olumsuz bir şekilde karşılaştırılan Shintaro, muhtemelen olumlu bir benlik algısını pekiştirmekte zorlandı. Kendi toplumunda bekar bir anne tarafından büyütüldüğü için utanıyordu. Babasının yanındaki yerini gasp eden yeni çocuklara karşı neredeyse dayanılmaz bir haset beslediğini düşünmek mantıklıdır. Artık bir yetişkin olarak “laboratuvar kardeşinin” başarısına da aynı şekilde tahammül edemiyor ve hasedi onu, meslektaşının başarısını yok etme çabasıyla saldırgan olmaya yöneltiyor.
Örnek bir formülasyon – kendilik gelişimi ile bağlantı kurmak (LINK)
Sunu
Evan, lisede müzik öğretmeni olarak çalışan 35 yaşında beyaz cisgender bir eşcinsel erkektir. İşyerinde çoğu zaman endişelidir ve sanki her zaman öğrencileri için “performans sergiliyor”muş gibi hisseder. Öğrencilerden ve öğretim üyelerinden iyi değerlendirmeler alıyor ancak kendini yeterince iyi, akıllı veya komik hissetmemekle mücadele ediyor. Öğretmenliğin “asil” bir meslek olduğuna inansa da, daha yüksek maaşlı, daha prestijli bir meslek sahibi olmayı diliyor ve bunu yapan arkadaşlarına ve tanıdıklarına şiddetle imreniyor. Boş zamanlarında gitar çalıyor ve bir pop grubu kurup ünlü olma gibi gizli fanteziler besliyor.
Sorun ve örüntüleri TANIMLAMA (DESCRIBE)
Evan’da sık sık kaygı belirtileri ve kronik olarak düşük benlik saygısı ve başkalarına karşı haset duyguları görülüyor. İşinin değerine olan inancına ve işini iyi yaptığına dair kanıtlara rağmen iş yerinde doyum yaşayamıyor.
Yaşam öyküsünü İNCELEME (REVIEW)
Evan, kendisi 2 yaşındayken ebeveynleri boşanan üç çocuğun en küçüğüdür. Askerde olan babasını sık sık depresyonda olan, annesini ise sinirli ve meşgul biri olarak tanımlıyor. Çocukken sık sık yalnız hissettiğini hatırlıyor. Ablaları seçkin öğrencilerdi ve çok popülerlerdi ve her zaman onların gölgesinde yaşadığını hissediyordu. Annesi, okulda ya da sporda başarılı olduğunda onu coşkuyla övüyordu ama o, “bir kişi olarak benim kim olduğumla pek ilgilenmediğini” düşünüyordu. Çocukken, Evan’ın spora ve diğer daha tipik erkeksi faaliyetlere daha fazla zaman ayırmasını isteyen babasıyla çok fazla zaman geçirmedi. Şarkı söyleyerek ya da şakalar yaparak onu “neşelendirmeye” çalıştığını, babasının bunları ya görmezden geldiğini ya da “olumsuz bir şekilde” tepki verdiğini hatırlıyor. Ayrıca 6 yaşındayken babasına müzisyen olmak istediğini söylediğinde babasının “Hayatını boşa harcama, sen de benim gibi orduya katılmayı düşünmelisin” dediğini hatırlıyor.
Öyküyü ve sorunları/örüntüleri kendiliğin gelişimine BAĞLAMA (LINK)
Kendilik psikolojisini kullanarak Evan’ın çocuklukta yeterli kendiliknesnelerine sahip olmadığını varsayabiliriz; ebeveynleri ona empatik olarak uyum sağlayamamıştı ve o da onları idealize edemiyordu. Sonuç olarak, güçlü bir benlik algısını geliştiremedi. Babasını idealleştirme ya da canlandırma çabaları işten çıkarılma ya da yanıt alamama ile karşılandı. Hiçbir ebeveynin onun müziğe veya performansa olan ilgisini yansıtamayacağını hissetti. Babası da, geleneksel olarak erkeksi uğraşlarla ilgilenmediği için onu küçümsemişti. Ablaları tarafından geride bırakıldığını hissediyordu ve annesi onun iç dünyasıyla ilgilenmiyor gibi görünüyordu ve yalnızca kendisinin değer verdiği başarıları aşırı derecede övüyordu. Bir yetişkin olarak kendisinden ve yaptığı işten gereken zevki ve gururu alamaz, başkalarına nasıl göründüğü konusunda kronik olarak kaygı duyar ve ulaşılması zor hedeflerle ilgili fantezilere sığınır.
Kendiliğin gelişimi ile ilişkilendirmek tedaviyi yönlendirir
Sorunları ve örüntüleri kendiliğin gelişimiyle ilişkilendirmek, terapistin terapötik stratejisinin hastanın kendilik algısını daha da geliştirmesine yardımcı olmak olması gerektiğini önerir. Kendilik psikolojisinde bunun terapötik ilişkinin kendisi yoluyla gerçekleştiği düşünülmektedir. Hastalar terapistin kendiliknesnesi işlevlerine hizmet etmesini, yani kendilik algılarını dengelemesine, onarmasına veya canlandırmasına yardımcı olmasını beklerler. Bu tür hastalar terapistlere ayrı, bağımsız insanlar olarak değil, üzerinde kontrol sahibi olmayı bekledikleri kendilerinin bir uzantısı olarak davranma eğilimindedir. Bu, çocuklukta hiçbir zaman tam olarak veya en iyi şekilde tamamlanmamış bir gelişim sürecinin yeniden etkinleştirildiğine işaret eder. Esasen, bu hastalar terapisti, deneyimlerini, zihinsel durumlarını ve büyüklenmeci benlik algısını idealleştirmeye yönelik karşılanmamış gelişimsel ihtiyaçlarını karşılamak ve bunların onaylanmasını ve doğrulanmasını sağlamak için kullanırlar. Terapisti tamamen güçlü, özel veya mükemmel olarak deneyimlemek isterler ve buna ihtiyaç duyarlar. Kendilik psikolojisi perspektifinden bakıldığında, bu tür bir idealleştirme bir savunma olarak değil, daha ziyade sağlam olmayan bir benlik algısını desteklemeye yardımcı olmayı amaçlayan tedavinin önemli bir aşaması olarak görülür.
Terapist bu aktarımları erkenden yorumlamak yerine onların gelişmesini sağlar. Bu kendiliknesnesi aktarımlarının (selfobject transferences) etkisi altında hasta anlaşıldığını ve canlandığını hissedebilir ve terapistle birlik olma veya terapisti kontrol etme duygularını deneyimleyebilir. Ancak kaçınılmaz olarak terapist her zaman hastanın istediği gibi tepki vermeyecektir ve bu empatik başarısızlıklar (emphatic failures) hastanın hüsrana uğramasına veya öfkelenmesine neden olabilir. Eğer empatik başarısızlık uygun şekilde zamanlanmışsa ve çok yoğun değilse, terapist bunu belirtebilir ve hastayla tartışabilir; hasta daha sonra terapisti ayrı, kusurlu ama yine de iyi ve şefkatli bir kişi olarak görmeye başlayabilir. Umarız hastalar bundan sonra ihtiyaç duydukları ve terapistin onlar için yapmasını istedikleri şeyleri kendilerine sunmaya başlayabilirler: özel olma ve güç duygularını teyit etmek, onları rahatlatmak ve deneyimlerini doğrulamak. İşte bir örnek:
Fred, elektrikçi olarak çalışan ve hafta sonu triatletçisi olan 55 yaşında bir adamdır. Seanslarını erkek terapistine atletik hünerlerini anlatarak, yarışların son anlarında diğerlerini geçerek, kaç yaşında olduğunu söyleyerek genç rakipleri “şok ederek” ve kadın yarışçıların ona “gelmesini” sağlayarak geçiriyor. Terapisti, “öğrenme güçlüğünün” kardeşleri gibi prestijli bir üniversiteye gitmesini engellemesi nedeniyle ebeveynlerinin “hayal kırıklığına uğradığını” bildiren Fred’in, yeteneklerini yeni, idealleştirilmiş bir erkeğe göstermesi gerektiğini varsayarak dinliyor. Fred bir triatlonu kazandıktan sonra terapistin “bu konuda pek heyecanlı görünmemesine” kızıyor. Birkaç seans boyunca terapistine, kendisiyle ilgilendiğini “düşünmesine” rağmen artık yanıldığını anladığını anlatıyor. Terapist, Fred’in içinde ne kadar hayal kırıklığına uğradığını kabul ediyor. Bir sonraki büyük galibiyetinin ardından Fred, terapistin ona umduğu türden heyecanlı bir tepki vermese de ilgilendiğini ve dikkatli olduğunu fark eder. Zamanla Fred, terapistin hayali tepkisi olmadan da kendisi hakkında yeterince iyi hissedebildiğini fark eder.
Terapistin hastaya istikrarlı, empatik uyumu ve algılanan empatik başarısızlığı yorumlaması, Fred’in arzuladığı aynalama işlevini içselleştirmesine yardımcı olur. Bu, Fred’in başkalarının sürekli tebrikleri olmadan benlik algısını yavaş yavaş canlandırmasına ve etrafındaki insanlardan daha ölçülü bir beklentiye sahip olmasına yardımcı olur. Bu teknik, insanların benlik saygısı tehditleri karşısında daha dirençli, daha sağlıklı bir benlik algısı geliştirmelerine yardımcı olur.
Önerilen aktivite
Bireysel olarak veya sınıf ortamında yapılabilir
Bu insanların zorluklarını kendiliğin gelişimindeki sorunlara nasıl bağlayabilirsiniz?
Victor işyerinde büyük bir ikramiye alır ve kocası Douglas’la kutlamak için eve bir şişe şarapla gelir. Ancak Douglas’ın elleri çocuklarla dolu ve uzun bir gün geçirmiş; haberi şöyle karşılıyor: “Harika tatlım, markete koşup biraz daha süt alabilir misin?” Victor daha sonra bunalıma girer ve kendisine aşık olduğunu düşündüğü yönetici asistanını baştan çıkarma fantezileri kurar.
Liliana iş arkadaşlarını akşam yemeğine davet eder. Haftalar öncesinden menüsünü enine boyuna düşünür; herkes yemeği sabırsızlıkla bekler. Geldiklerinde Liliana dağınıktır ve tavuk ve sebzeden oluşan oldukça basit bir akşam yemeği hazırlar. İnsanlar erken ayrıldığında ve iltifat edilmediğinde öfkelenir.
Yorum
Kocasından hemen övgü alamayınca, Victor’un morali bozulur ve asistanı tarafından beğenilme fantezileri kurar. Bu onun bir kendiliknesnesinden aynalama ihtiyacının devam ettiğini ve bu olmadan kendilik saygısını koruyamayacağını göstermektedir.
Liliana yemek pişirme ve eğlendirme becerilerini yanlış algılıyor ve daha sonra başkaları onun kendi öz değerlendirmesini paylaşmadığında sinirleniyor. Bu onun çocukluğunda sorunlu bir aynalama deneyimi yaşadığını gösteriyor; belki de becerileri, onu gerçekte olduğundan daha becerikli görmek isteyen ebeveynler tarafından olduğundan fazla görülüyordu.
Referanslar
- Aberson, C. L., Healy, M., & Romero, V. (2000). In-group bias and self-esteem: A meta-analysis. Personality and Social Psychology Review, 4, 157–173.
- Akhtar, S. (2014). The mental pain of minorities. British Journal of Psychotherapy, 30(2), 136–153. https://doi.org/10.1111/bjp.12081
- Auchincloss, E. L., & Samberg, E. (2012). Psychoanalytic terms and concepts. Yale University Press.
- Cameron, J. E. (2004). A three-factor model of social identity. Self and Identity, 3(3), 239–262. https://doi.org/10.1080/13576500444000047
- Eng, D. L., & Han, S. (2000). A dialogue on racial melancholia. Psychoanalytic Dialogues, 10(4), 667–700. https://doi.org/10.1080/10481881009348576
- Frie, R. (2013). The self in context and culture. International Journal of Psychoanalytic Self Psychology, 8(4), 505–513. https://doi.org/10.1080/15551024.2013.825953
- Kohut, H. (1971). The analysis of the self. International University Press.
- Kohut, H. (1978). The disorders of the self and their treatment: An outline. The International Journal of Psychoanalysis, 59, 413–425.
- Layton, L. (2006). Racial identities, racial enactments, and normative unconscious processes. The Psychoanalytic Quarterly, 75(1), 237–269. https://doi.org/10.1002/j.2167-4086.2006. tb00039.x
- Markus, H. R., & Kitayama, S. (1991). Culture and the self: Implications for cognition, emotion, and motivation. Psychological Review, 98(2), 224–253. https://doi.org/10.1037/0033-295x.98.2.224
- Markus, H. R., & Kitayama, S. (2010). Cultures and selves. Perspectives on Psychological Science, 5(4), 420–430. https://doi.org/10.1177/1745691610375557
- Mitchell, S. A., & Black, M. J. (1995). Freud and beyond. Basic Books.
- Moualeu, N. (2019). Does racial identity explain the buffering impact of racial socialization on discrimination? Graduate Theses and Dissertations. 17062. Iowa State University.
- Stoute, B. J. (2019). Racial socialization and thwarted mentalization: Psychoanalytic reflections from the lived experience of James Baldwin’s America. The American Imago, 76(3), 335–357. https://doi.org/10.1353/aim.2019.0025
- Winnicott, D. W. (1960). The theory of the parent-infant relationship. International Journal of Psychoanalysis, 41, 585–595.
- Winnicott, D. W. (1965). The maturational processes and the facilitating environment: Studies in the theory of emotional development. International Universities Press.
- Winnicott, D. W. (1971). Playing and reality. Tavistock Publications.
- Woo, B., Fan, W., Tran, T. V., & Takeuchi, D. T. (2019). The role of racial/ethnic identity in the association between racial discrimination and psychiatric disorders: A buffer or exacerbator? SSM—Population Health, 7, 100378. https://doi.org/10.1016/j.ssmph.2019.100378