İlişkiler (7)

Yazar:

Kategori:

Anahtar kavramlar

İlişkilere (relation) sahip olma kapasitesi, insanların gelişme ve işlev görme şeklinin merkezinde yer alır.

Bir kişinin ilişki örüntülerini (pattern of relationship) aşağıdaki değişkenlere göre tanımlayabiliriz:

  • Güven (Trust)
  • Kendilik/benlik ve öteki duygusu (Sense of self and other)
  • Güvenlik (Security)
  • Yakınlık (Intimacy)
  • Karşılıklılık/mütekabiliyet (Mutuality)

Çoğumuz için ailemizle, arkadaşlarımızla, önemli kişilerle ve meslektaşlarımızla olan ilişkiler bize hayatımızın en ödüllendirici deneyimlerinden bazılarını sağlar. Ancak ilişkiler aynı zamanda hayal kırıklığı, acı ve kafa karışıklığının da kaynağı olabilir. Örneğin, bir ilişki isteyen ancak her zaman müsait olmayan insanlardan hoşlanan birini veya yöneticileri kendinden soğutarak terfi şansını sürekli olarak tehlikeye atan birini düşünün. Yetişkin olduğumuzda, bizi az ya da çok tatmin edecek belirli örüntülere (pattern) göre ilişkiler kurma eğiliminde oluruz. Bu örüntüleri tanımlayabilmek, insanların nasıl işlev gördüğünü anlamanın merkezinde yer alır (Fairbairn, 1952; Mitchell, 1988).

Alanın tanımlanması: ilişkiler

İlişkiler hayatımızdaki insanlarla gerçekleştirdiğimiz etkileşimlerdir. Erken çocukluktaki ebeveyn-çocuk ilişkileri, daha sonraki çocukluktaki akran arkadaşlıkları ve ergenlik ve yetişkinlikteki romantik ve cinsel ilişkiler dahil olmak üzere çeşitli türde ilişkiler mevcuttur. İlişkiler geçici veya uzun vadeli, derin veya yüzeysel olabilir. Bazı insanların çok sayıda ilişkisi vardır, bazılarının ise yalnızca birkaç tane. Çoğu insan birçok farklı ilişki türüne sahip olma yeteneğine sahiptir.

İlişkilerle ilgili örüntüleri tanımlamaya yönelik değişkenler

Daha önce de belirtildiği gibi, bir kişinin başkalarıyla olan ilişki örüntülerini aşağıdaki değişkenleri kullanarak tanımlayabiliriz:

  • Güven
  • Kendilik/benlik ve öteki duygusu
  • Güvenlik
  • Yakınlık
  • Karşılıklılık/mütekabiliyet

Güven

Pek çok farklı güven türü mevcuttur (Smith, 2010). Kişinin yakın çevresinde, aile üyeleri gibi kişiler arasında güven vardır; kişinin yakın çevresindeki kişilerin (arkadaşlar ve kendini özdeşleştirdiği grup üyeleri gibi) güveni; ve toplumun diğer üyelerinin yaygın/genelleştirilmiş güveni (generalized trust) (Yamigishi, 2001) gibi. Bir kişi yakın çevresindekilere çok güvenebilir ama genel olarak insanlara güvenmeyebilir. Baskın olmayan gruplarda yer alan ve toplumun genelinde ayrımcılığa ve adil olmayan muameleye maruz kalanlarımız için bu durumun dikkate alınması özellikle önemlidir. Şu örneği düşünün:

Kendini eşcinsel olarak tanımlayan beyaz bir trans kadın, kendisini heteroseksüel olarak tanımlayan beyaz cisgender [toplumsal ve biyolojik cinsiyeti aynı olan] bir erkek olan bir terapistle görüşmek üzere yönlendirilir. İlk birkaç seansta, terapiste, hastası olarak trans bir kadın bulunup bulunmadığını sorar ve yüksek sesle heteroseksüel bir cisgender erkeğin onu anlayıp anlayamayacağını merak eder. Bir seansı kaçırır ve ardından kliniğin şefini arayarak eşcinsel bir terapiste yönlendirilip yönlendirilmediğini sorar. Süpervizyonda terapist, hastanın kendisine güvenmiyor gibi göründüğünü fark eder ve bu güven eksikliğinin, birincil bakıcısıyla olan erken ilişkisinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını düşünmeye başlar. Terapistin süpervizörü, terapistin erkek, cisgender ve heteroseksüel olması nedeniyle üç baskın gruba üyeliği temsil ettiğini düşünmesine yardımcı olur. Sonuç olarak, hastanın görünürdeki güvensizliği, erken dönem ilişkilerinden ziyade terapistin bu nitelikleriyle ilgili olabilir.

Bu örnekte,

Terapistin, hastanın kendisine karşı ihtiyatlı tavrına ilişkin deneyimi, hastanın güven konusunda genel zorluklar yaşadığını düşünmesine neden oldu. Formülasyondaki bu güvensizliği işbirlikçi bir şekilde anlamak için terapistin, hastanın yakın ve toplumsal çevresindeki güven deneyimini keşfetmesi ve toplumdaki insanlarla olan deneyimini genel olarak dikkate alması gerekecektir.

Başkalarına güven yaşam boyunca gelişir. İlk yıllarda, hem mizacın hem de bakıcılarla erken ilişkilerin birleşimi (Benedek, 1959; Erikson, 1993; Winnicott, 1958) güvenin gelişimi için önemlidir (bkz. Bölüm 10). Yaşam boyunca kişinin kendisine ve sevdiği kişiye başkaları ve genel olarak toplum tarafından nasıl davranıldığına ilişkin deneyimi, genel güvenin gelişimini etkileyecektir (Smith, 2010).

Başkalarına güvenme yeteneği, bir aile üyesiyle, sevgiliyle, eşle ya da meslektaşla anlamlı, karşılıklı olarak tatmin edici ilişkiler kurmak için gereklidir. Güven, insanların birbirlerine güvenmelerini, kendileriyle ilgilenileceğine inanmalarını ve ötekilerin ilişkilerinin tutarlılığına güvenmelerini sağlar. Güven eksikliği, sürekli başkalarından beklenen saldırganlık korkusuna, ihmal edilmişlik duygusu ve daimi yalnızlık hissine yol açar. Yaygın/genelleştirilmiş güvenin yokluğu/eksikliği veya insanlara karşı genel bir temkinlilik, şiddet mağdurları ve toplum tarafından adaletsiz muameleye maruz kalanlar için uyum sağlayıcı olabilir. Ayrıca çok fazla güvenmenin (örneğin, herkese güvenmek ya da tehlikeli ya da istismarcı kişilere güvenmek) zorluklara yol açabileceğini unutmamak da önemlidir.

Kendilik/benlik ve öteki duygusu

Kendini ve başkalarını üç boyutlu bir şekilde düşünebilmek, karşılıklı olarak tatmin edici ilişkilere sahip olmak için kritik öneme sahiptir. (Greenberg ve Mitchell, 1983; Klein, 1946). Üç boyutlu dediğimizde, insanların kendilerinin ve başkalarının aşağıdaki özelliklere sahip olduğunu düşünebilmelerini kastediyoruz:

  • hem kötü hem de iyi nitelikler
  • ayrı ve benzersiz duygular, inançlar, ihtiyaçlar veya motivasyonlar
  • geçmişten günümüze kendisi ve başkaları/ötekiler hakkında genel olarak tutarlı duygular

İş yerinde yöneticilerinden umdukları ikramiyeyi alamayan iki kişiyi düşünün. Biri yöneticiyi şöyle suçluyor: “Başlangıçta bu adamı seviyordum ama şimdi onun sadece kendi terfisini düşünen bir pislik olduğunu görüyorum.” Yönetici, departmandaki herkesin ikramiye kesintisi yapmak zorunda olduğunu açıkladığında bile, bu kişi yöneticiye kötü davranıyor, onu “zayıf” olarak nitelendiriyor ve işi bırakmayı düşünüyor. Bunun aksine, ikinci kişi yöneticiyle ikramiye hakkında konuşmak için randevu alır. Yönetici durumu açıkladığında bu kişi hayal kırıklığına uğrar ancak yöneticinin üst yönetimin baskısı altında olduğunu anlar. Her iki çalışan da yöneticileri karşısında hayal kırıklığına uğradı. Ancak biri hikayenin yalnızca bir tarafını ve yöneticinin yalnızca bir yönünü görebiliyordu, diğeri ise durumun karmaşıklığını takdir edebiliyordu. Birinci kişinin başkalarını kavramsallaştırma biçiminin bölme (splitting) (Auchincloss ve Samberg, 2012) yani insanları tamamen iyi ya da tamamen kötü olarak görmesi olduğu düşünülebilir. Bölme normalde küçük çocuklarda görülürken, eğer devam ederse, insanların başkaları hakkında üç boyutlu düşünmesini ve devam eden anlamlı ilişkiler kurmasını engelleyebilir. Önceki örnekte, birinci kişi aynı zamanda zihinselleştirme (mentalization), yani yöneticinin aklında neler olup bittiğini düşünme konusunda da zorluk yaşıyor. Zihinselleştirme kapasitesinin bozulması, kişinin kendine ve başkalarına ilişkin algısını ve dolayısıyla tatmin edici ilişkiler kurma yeteneğini sınırlayabilir (Fonagy, 1991, 2001).

Güvenlik

Güvenlik, güvende olma durumunu ifade eder; ilişkide güvenlik, başka bir kişiyle birlikte güvende hissetmeyi ifade eder (Bowlby, 1958; Mahler, 1972). Bu, aşağıdaki durumlarda bile ilişkinin devam edeceğine inanmak anlamına gelir:

  • fiziksel ayrılıklar
  • anlaşmazlıklar
  • olumsuz duygular

Gelişimde [gelişim psikolojisinde] buna genellikle güvenli bir bağlanmaya sahip olmak (secure attachment) denir (bkz. Bölüm 13 ve 24) (Slade, 2000). Daha güvenli ilişkilere sahip kişiler genellikle şunları yapabilir:

  • başkalarına ilişkin bir dizi ikircikli (ambivalent) duyguyu tolere etmek,
  • uzun süreli ilişkilerin bir varyetesine/çeşitliliğine sahip olmak, ve
  • başkalarını tanımak için zaman ayırarak ilişkileri daha yavaş kurmak (Slade, 2008)

Örneğin, partnerleriyle birlikte bir partiye giden iki kişiyi düşünün. Her iki durumda da, partner partinin çoğunu çok çekici bir kişiyle hararetli bir şekilde konuşarak geçiriyor. Partiden sonra birinci kişi, partnerini partide tanıştığı kişiyle ilişki yaşamak istemekle suçlarken, ikinci kişi kendini biraz dışlanmış hissediyor ancak bunun ilişkilerinin güvenliğini etkilemediğini fark ediyor. Birinci kişinin ilişkilerinde ikinciye göre daha az güvende olduğunu söyleyebiliriz. Bağlanmaların güvenliği kavramı farklı kültürler için farklı anlamlar taşıyabilmektedir; Bunu Bölüm 24’te daha derinlemesine ele alacağız.

Yakınlık

Yakınlık (intimacy), samimiyet ve aşinalık/alışkanlık anlamına gelir. İnsanlar kendileriyle ilgili duygular, kırılganlıklar, deneyimler, dilekler ve hayal kırıklıkları gibi şeyleri paylaşırlarsa birbirleriyle yakınlaşırlar. İnsanların genellikle başkalarıyla paylaştığı yakınlığın derecesi, onların ilişki kalıplarının/örüntülerinin önemli bir yönüdür (Stern, 1985). İlişki türüne bağlı olarak yakınlık farklı şekillerde ortaya çıkar. Aşıklar arasında cinsellik yakınlaşmanın önemli bir yolu olabilir; arkadaşlar arasında hikayelerin, umutların ve korkuların paylaşılması yakınlığı güçlendirebilir. En azından biraz yakınlık olmadan ilişkiler yüzeyseldir. Ancak yakınlık, özel düşünce ve duyguların paylaşılmasını içerdiğinden, birçok insanın endişeli ve savunmasız hissetmesine neden olur.

Bazı insanlar ya çok fazla ya da çok az paylaşımda bulunarak aşırı uçlara yönelirken, diğerleri yakınlık derecelerini daha iyi ayarlayabilirler. Örneğin, bir kişi otobüste yanında oturan kişiye hayat hikayesini anlatabilirken, bir başkası uzun süreli bir arkadaşına aile üyelerinden birinin zihinsel sağlık sorunu olduğundan bahsetmeyebilir.

Hastalar seks yapmaktan bahsederken sıklıkla yakınlık kelimesini kullanırlar; örneğin, “Dün gece kız arkadaşımla yakınlaştım.” Ancak iki kişinin seks yapıyor olması samimi oldukları anlamına gelmez. Örneğin, seksin onlar için, en iyi şekilde, gündelik veya eğlence amaçlı bir deneyim olarak tanımlanabileceği insanlar var. İlişkilerin yakın olduğunu söyleyebilmemiz için, kişilerin cinsel partnerleriyle duygularını ve özel düşüncelerini paylaşıp paylaşmadıklarını belirlemek önemlidir.

Karşılıklılık

Şu durumları düşünün: Taraflardan birinin sürekli kendinden bahsettiği, diğerinin ise dinlediği bir arkadaşlık; her ikisi de tam zamanlı çalışan ancak tüm ev işlerini taraflardan birinin yaptığı bir çift; ve isteksiz çocuklarını her yıl küçükler liginde oynamaya zorlayan, beyzbolu seven bir ebeveyn. Bu durumların her biri adaletsiz hissettiriyor çünkü sanki biri tamamen alırken öteki tamamen veriyor gibi görünüyor. Alıcıların empati kapasitesi sınırlıdır (bkz. Bölüm 6) ve bu nedenle başkalarının ihtiyaçlarını dikkate almazlar. Bu olmadan ilişkiler dengesiz ve karşılıklılıktan yoksun olur. Vericiler daha empatik olabilir ama aynı zamanda ilişkiyi dengeli kılan şeyin ne olduğu konusunda da bir şeyleri gözden kaçırıyorlar. Her iki taraf da alıp verebildiğinde ilişkiler karşılıklıdır (Beebe ve Lachman, 1988; Winnicott, 1989). Bu iki yönlü bir yoldur.

İlişki kalıplarındaki değişkenlik

“İdeal” bir ilişkinin iyi bir tanımı mevcut değildir. Klinik uygulamada, ideal olduğunu düşündüğümüz şeye uymasalar da işe yarayan çeşitli ilişkilerle karşılaşırız. Tüm işlev alanlarının olduğu gibi, insanların da güçlü oldukları ve zorluk yaşadıkları alanlar olabilir. Örneğin, bir kişi arkadaşlarıyla duygusal yakınlık kurabiliyorken, romantik partnerleriyle bunu yapamıyor olabilir. Başka bir kişinin partneriyle çok güvenli bir ilişkisi olabilir ancak cinsel yakınlığı olmayabilir. Son olarak, insanlar ilişkilerinin bazı yönlerinde güçlü yanlara sahipken diğer yönlerde zorluk yaşayabilirler. Örneğin, birlikte yaşayan ve birbirini önemseyen iki kişi güvenlik ve karşılıklılığa sahip olabilir, ancak birbirlerine özel hiçbir şey söylemedikleri için yakınlıktan yoksun olabilirler. İlişki kalıplarındaki bu değişkenliği yargılamadan açıklığa kavuşturmak [netleştirmek], bu kritik işlev alanının anlaşılmasına yardımcı olur.

İlişkilerle ilgili bilgi edinme: açılış soruları, ardından hikayeler

Hastalardan bize hayatlarındaki insanlar hakkında bilgi vermelerini istemek, bu önemli işlev alanı hakkında en fazla şeyi öğrenmemize yardımcı olacaktır. Bu kişilerin adlarını sorarak ve onlara bu adlarla hitap ederek, onlara hayat verebiliriz. Bu kişilerle ilgili hikayeler istemek, onlar ve hastalarımızın onlarla ilişkileri hakkında en fazla bilgiyi ortaya çıkaracaktır. İşte bunu nasıl kolaylaştırabileceğinize dair birkaç örnek:

Bana büyükanneniz hakkında daha fazla bilgi verebilir misiniz? Bana onunla olan ilişkinizde gerçekten hatırladığınız bir anı anlatın.

Yani Ted dünyada en çok güvendiğiniz kişidir. Bana gerçekten yardımınıza koştuğu bir zamanı anlatabilir misiniz?

Tedavi derinleştikçe hastalarımızın bizimle -terapist- ilişkilerini sormak onların bu alandaki örüntülerini de aydınlatacaktır.

Güven hakkında bilgi edinme

Kişilerarası güven

Kişilerarası güven hakkında bilgi edinmek için şunları sorarak başlayabilirsiniz:

Hayatınızda en çok kime güvenirsiniz? Bana bu kişiden ve onunla olan ilişkinizden bahsedin.

Acil bir durumda bu kişinin size yardım edeceğini düşünüyor musunuz?

Bu kişinin sizi gerçekten önemsediğini mi düşünüyorsunuz?

Size yardım edebileceğimi düşünüyor musunuz?

Yaygın güven

Yaygın güven hakkında bilgi edinmek için şunları sorarak başlayabilirsiniz:

Genel olarak insanların sizi kollayacağını mı düşünüyorsunuz?

Genel olarak insanların güvenilir olduğunu düşünüyor musunuz?

Başkalarının size adil davranacağını mı düşünüyorsunuz?

Kişinin kendilik ve ötekiler algısıyla ilgili bilgi edinme

Birinin kendilik ve ötekilerle ilgili algısını öğrenmek için şu soruyu sorarak başlayabilirsiniz:

Bana sizin için önemli olan birinden bahsedin. Nasıllar?

Eğer bu çok iki boyutlu (yüzeysel) bir cevaba yol açıyorsa, şunu sorarak devam edin:

Hep mi böyleler? Kulağa harika/korkunç geliyor ama herhangi bir kusuru/iyi özelliği var mı?

İnsanların kendilerini nasıl gördüklerini sormak yanıltıcı olabilir; “Bilmiyorum” ile yetinmeyin. Şunun gibi sorular faydalı olabilir:

Başkalarının sizi nasıl gördüğünü düşünüyorsunuz?

Başkalarının sizi temelde aynı kişi olarak mı yoksa zaman içinde çok değişken bir kişi olarak mı gördüğünü düşünüyorsunuz?

Ayrıca aşağıdaki gibi sorular sorarak bir kişinin zihinselleştirme kapasitesi hakkında fikir sahibi olmak isteyeceksiniz:

Bana bir yakınınızın sizinle aynı fikirde olmadığı bir zamanı anlatın. Sizce neden böyle hissettiler?

Güvenlikle ilgili bilgi edinme

Aşağıdaki sorular hastanızın ilişkilerdeki güvenlik kalıplarını tanımlamanıza yardımcı olacaktır:

Yalnız kaldığınızda nasıl hissediyorsunuz? Bu sizi gergin veya panik hissettiriyor mu?

Sevdikleriniz yanınızda olmadığında bile ilişkileriniz konusunda kendinize güvenebiliyor musunuz?

Sık sık yalnız kalacağınızdan endişeleniyor musunuz?

Yakın arkadaşlarınız var mı? Kaç yakın arkadaşınız var ve ne kadar süredir hayatınızdalar?

Eski arkadaşlarınızla iletişim halinde kalma eğiliminde misiniz?

Flört eder misiniz? Eğer öyleyse, ilişkileriniz genel olarak ne kadar sürüyor?

İlişkilere yavaş mı yoksa hızlı mı başlama eğilimindesiniz?

Yakın hissettiğiniz insanların sizi terk edeceğinden endişeleniyor musunuz?

Üzgün olduğunuzda başkaları sizi sakinleştirebilir mi?

Yakınlıkla ilgili bilgi edinme

Duygusal yakınlık hakkında bilgi edinmek için şunları sorarak başlayabilirsiniz:

Arkadaşlarınızın/partnerlerinizin onlarla birlikteliğinizi nasıl tanımlayacağını düşünüyorsunuz?

Kendinizi duygusal açıdan nispeten açık biri olarak tanımlar mısınız?

Bana, pek de gurur duymadığınız bir yönünüzü biriyle paylaştığınız bir zamanı anlatabilir misiniz?

Neredeyse her şeyi anlatabileceğinizi düşündüğünüz biri var mı?

İnsanlar yakınlaşmaya çalıştıklarında onları uzaklaştırma eğiliminde misiniz?

Genellikle bir ilişkinin erken dönemlerinde seksle daha mı çok ilgilenirsiniz? İlişki sonra mı gelir?

Seks sırasında partnerinize ne kadar yakın hissediyorsunuz?

Partnerinizle seks yapmak sizi ona daha yakın mı yoksa daha uzak mı hissettiriyor?

İlişkilerde karşılıklılıkla ilgili bilgi edinme

Karşılıklılık vermeyi ve almayı içerdiğinden, aşağıdaki gibi sorular sorabilirsiniz:

Eşinizin/arkadaşınızın/ebeveyninizin size ihtiyacınız olanı verdiğini düşünüyor musunuz?Değilse, eksik olan ne?

Partnerinizin/arkadaşınızın/ebeveyninizin sizden istediklerini [ihtiyaçları olanı] aldığını düşünüyor musunuz?

İlişkileri tanımlama

Şimdi ilişki kalıplarını nasıl tanımladığımıza bakalım:

30 yaşında bir erkek olan Jorge, “kadınlar konusunda” yardım istediğini söyleyerek anlatıyor. Birkaç randevuyu kaçırdığı için tedaviye başlamakta zorluk çekiyor ve ardından terapist ona kaçırılan seanslar için ücret aldığını hatırlatınca üzülüyor. Seanslar başladığında, ordudan ayrıldığından beri hem arkadaşlarıyla hem de sevgilileriyle çok az ilişkisi olduğunu bildirdi. “Çıktığım kadınlar ilk başta harika görünüyorlar; birlikte epeyce zaman geçiriyoruz ve sonra çok muhtaç hale geliyorlar.” Terapistten uzaklaşarak şöyle diyor: “Size şunu söylemeliyim ki, lisede kız arkadaşlarım vardı ama bir fahişeyle seks yapana kadar bakirdim.” Ailesi sorulduğunda şöyle diyor: “Annem ve babam harikalar -birbirlerinden nefret ediyorlar ve uzun zaman önce boşandılar- ama her hafta ikisiyle de konuşuyorum.” Yakın arkadaşları olmadığı için hafta sonlarının çoğunu yalnız başına, gitar çalarak ve kitap okuyarak geçiriyor.

Jorge’nin ilişkilerini şu şekilde TANIMLAYABİLİRİZ:

Jorge başkalarıyla olan ilişkilerinde önemli zorluklar yaşıyor gibi görünüyor. Özellikle hem arkadaşlarıyla hem de romantik partnerleriyle yakınlaşma konusunda zorluk yaşıyor. Yoğun aşık olma ve kız arkadaşlarının “muhtaçlıklarından” hızla rahatsız olma modeli, onun yüzeysel bir benlik/kendilik ve öteki duygusuna sahip olduğunu ve karşılıklılık kapasitesinden yoksun olduğunu gösteriyor. Terapistin ücretleri ve kaçırılan seanslar için ücret alma politikası hakkındaki erken şüphesi, güven konusunda zorluk yaşayabileceğini gösteriyor.

İlişkileri AÇIKLAMAK için değişkenler

  • Güven
  • Kendilik/benlik ve öteki duygusu
  • Güvenlik
  • Yakınlık
  • Karşılıklılık/mütekabiliyet

Önerilen etkinlik

AJ’in ilişki kalıplarını nasıl tanımlarsınız?

AJ, 40 yıllık partneri yakın zamanda ölen 68 yaşında bir trans erkektir. Onu “hayatımın aşkı” olarak tanımlıyor ve her bakımdan birbirlerine sahip çıktıklarını söylüyor ve ekliyor: “Neredeyse aynı kişiymişiz gibi.” Çocukları yoktu ve çok az arkadaşları vardı. Artık çok yalnızdır. Nasıl arkadaş edineceğini bilmediğini ve bazen günlerce kimseyi görmediğini söylüyor.

Yorum

Güçlü Yönler: AJ’nin ilişkisinin uzunluğu ve 40 yıllık partnerine hissettiği yakınlık (closeness), bu ilişkiye olan derin güvenini (trustve emniyetini (trustgösteriyor. Ayrıca ilişkiyi oldukça karşılıklı olarak tanımlıyor.

Zorluklar: AJ’in partneriyle ilişkisinin yoğunluğu olumlu olsa da kendisi için sorun yaratabilir. Kendilik ve öteki algısı, partneriyle o kadar bütünleşmişti ki, onsuz kendini kaybolmuş hissediyordu. AJ’in arkadaş edinmekte zorlanması yakınlaşma konusunda zorluk yaşayabileceğini gösteriyor.

Referanslar
  1. Auchincloss, E. L., & Samberg, E. (2012). Psychoanalytic terms and concepts. Yale University Press.
  2. Beebe, B., & Lachman, F. M. (1988). The contribution of mother-infant mutual influence to the origins of self and object representation. Psychoanalytic Psychology, 5, 305–337.
  3. Benedek, T. (1959). Parenthood as a developmental phase—A contribution to the libido theory. Journal of the American Psychoanalytic Association, 7, 389–417.
  4. Bowlby, J. (1958). The nature of the child’s tie to his mother. International Journal of
    Psychoanalysis, 39, 350–373.
  5. Erikson, E. (1993). Childhood and society. Basic Books.
  6. Fairbairn, W. R. D. (1952). Psychoanalytic studies of the personality. Tavistock Publications Limited.
  7. Fonagy, P. (1991). Thinking about thinking: Some clinical and theoretical considerations. International Journal of Psychoanalysis, 72, 639–656.
  8. Fonagy, P. (2001). Attachment theory and psychoanalysis. Other Press.
  9. Greenberg, J. R., & Mitchell, S. A. (1983). Object relations in psychoanalytic theory. Harvard University Press.
  10. Klein, M. (1946). Notes on some schizoid mechanisms. International Journal of Psychoanalysis, 27, 99–110.
  11. Mahler, M. S. (1972). On the first three subphases of the separation-individuation
    process. International Journal of Psychoanalysis, 53, 333–338.
  12. Mitchell, S. A. (1988). Relational concepts in psychoanalysis. Harvard University Press.
  13. Slade, A. (2000). The development and organization of attachment: Implications for
    psychoanalysis. Journal of the American Psychoanalytic Association, 48, 1147–1174. https://doi.org/10.1177/00030651000480042301
  14. Slade, A. (2008). Attachment theory and research: Implications for the theory and practice of individual psychotherapy with adults. In J. Cassidy & P. R. Shaver (Eds.), Handbook of attachment: Theory, research and clinical applications (pp. 762–782). Guilford Press.
  15. Smith, S. S. (2010). Race and trust. Annual Review of Sociology, 36, 453–475.
  16. Stern, D. N. (1985). The interpersonal world of the infant. Basic Books.
  17. Winnicott, D. W. (1958). The capacity to be alone. International Journal of Psychoanalysis, 39, 411–420.
  18. Winnicott, W. (1989). The mother-infant experience of mutuality. In D. W. Winnicott, C. Winnicott, R. Shepherd, et al. (Eds.), Psychoanalytic explorations (pp. 251–261). Harvard University Press.
  19. Yamigishi, T. (2001). Trust as a form of social intelligence. In K. S. Cook (Ed.), Trust in society (pp. 121–147). Russell Sage Foundation.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir