Uyum sağlamak (8)

Yazar:

Kategori:

Anahtar kavramlar

Her gün, strese adapte olmalıyız/uyum sağlamalıyız. Stres içsel (ör. suçluluk) veya dışsal (ör. reddedilme) olabilir.

Strese uyum sağlamak için kullandığımız bilinçdışı süreçlere bazen savunma mekanizmaları (defense mechanisms) da denir çünkü bunlar bizi iç ve dış stresten korumaya yardımcı olur.

Tüm savunma mekanizmaları yaşamın bir noktasında adaptif nitelikteydi.

Savunma mekanizmalarının karakteristik örüntüleri aşağıdakilere göre değişir:

  • Mevcut fayda ve maliyet (Current benefit and cost)
  • Duygusallık [duyarlılık] (Emotionality)
  • Esneklik ve çeşitlilik (Flexibility and range)

Travma, ayrımcılık ve dezavantaj savunma mekanizmalarının gelişimini etkiler.

İlkel (primitive), olgunlaşmamış (immature) ve uyumsuz/uyum bozucu (maladaptive) gibi terimler, insanoğlunun strese uyum sağlamak için ihtiyaç duyduğu birçok yolu dikkate almayabilir.

Hayat durağan değildir. Her gün, hem dışarıdan hem de içimizden olağan işleyişimizi tehdit eden farklı miktarlarda uyarılarla karşı karşıya kalırız. Başarının, aşkın ya da neşenin heyecanı gibi bu uyarılmaların bir kısmı memnuniyetle karşılanır; kötü haber, kayıp veya kaygı gibi bazıları ise hoş karşılanmaz. Bunaltıcı uyaranlara bazen stres (stress) denir çünkü hayatlarımızı yaşama şeklimizi zorlar (Koolhass ve diğerleri, 2011). Bu nedenle hepimizin hem içsel (internal) hem de dışsal uyaranlara (external stimulation) uyum sağlama veya onları yönetme yollarına ihtiyacı vardır (Bellak, 1989; Bellak & Goldsmith, 1984; Bellak & Meyers, 1975; Vaillant, 1977, 1992).

Alanı tanımlamak: uyum sağlamak

Adapte etmek (adapting), ayarlamak/düzeltmek/uydurmak demektir. Günlük olarak uyum sağlamamız gereken birçok iç ve dış uyarım (stimulation) türü mevcuttur.

İçsel uyarım (internal stimulation) şunları içerir:

  • Düşünceler ve fanteziler
  • Duygular ve anksiyete
  • Ağrı ve diğer fiziksel duyumlar

Dışsal uyarım (external stimulation) şunları içerir:

  • Başkalarıyla ilişkiler
  • Ekonomik ve işle ilgili baskılar
  • Travma ve diğer çevresel olaylar
  • Ayrımcılık, dezavantaj ve sistemik baskı

Herkesin uyarıma tahammül etme eşiği vardır. Bazı insanlar yüksek düzeyde duygulanım, anksiyete ve çevresel stresi tolere edebilirken, diğerleri çok daha düşük seviyelerde zorluk yaşayabilirler. Tüm insanların kendi parmak izleri olduğu gibi, çoğu yetişkinin de iç ve dış stres faktörlerine uyum sağlamanın kendine özgü, karakteristik yolları vardır (Freud, 1894/1962; Pine, 1990; Perry ve diğerleri, 2009).

Strese tepki verdiğimizde (respond), ona uyum sağladığımızda (adapt) veya onu yönettiğimizde (manage) aşırı uyarım miktarını, işlevimizi sürdürmemizi sağlayacak bir seviyede tutmaya çalışırız. Bunu, duyguları engellemek, uyaranları filtrelemek, bir şeyleri unutmak veya dikkatimizi başka bir yere odaklamak gibi çeşitli yollarla yaparız. Bazen, bunları amaçlı, bilerek yaparız; örneğin kendi kendimize “Şu anda bununla uğraşamam. Bunu daha sonra düşüneceğim.” dediğimizde. Ancak genellikle, bunu yaptığımızı bilmeden stresle uğraşırız. Strese karşı bilinçsizce uyum sağlama yollarını savunma mekanizmaları (defense mechanisms) olarak adlandırıyoruz (Gabbard, 2005; Kernberg, 1976; Vaillant, 1977). Savunmalar, kendimizi bir teknenin güvertesinde dik tuttuğumuzda denge duygumuzun işleyişi gibi çalışır; farkında olmadan otomatik ve sürekli olarak küçük ayarlamalar yapar. Tıpkı denge sistemimizin teknenin küçük hareketlerini otomatik olarak algılayıp bizi dik tutmak için kasları harekete geçirmesi gibi, zihnimiz de endişe ve duygusal tonumuzdaki küçük değişiklikleri algılar ve dengede kalmamızı sağlamak için savunmaları harekete geçirir.

Uyum ve erken yaşam stresi

Tüm savunma mekanizmaları yaşamın bir noktasında adaptif (adaptive) nitelikteydi. Bununla birlikte, yüksek stresli ortamlara yanıt vermek için yaşamın erken dönemlerinde ortaya çıkan savunmalar, o dönemde uyum sağlayıcı olabilir ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde sorunlara neden olabilir. Bu ikilemin nörobiyolojisini anlamaya başlıyoruz. Fare modellerini kullanarak, erken yaşam stresinin (ELS), nöronların çoğalmasında azalma, dendritik dönüşümde artış, sinaptik yoğunlukta azalma ve beyin hacminde azalma dahil olmak üzere çeşitli nörogelişimsel etkilere sahip olduğu gösterilmiştir (Bath ve diğerleri, 2016). Bu etkilerin birçoğu beyin (yani nöronal) olgunlaşmasını hızlandırmaya hizmet eder. Bir hipoteze göre, hızlandırılmış beyin olgunlaşması, stres dolu bir ortamda adaptif olabilir çünkü organizmanın şunları yapmasına olanak tanır:

  • daha genç bir yaşta bağımsız olarak fornksiyon görebilmek/çalışabilmek
  • hayatta kalmak için gereken yüksek uyarılma durumunu sürdürmek

Ancak bu olgunlaşma, önemli beyin bölgelerinin gelişmesi pahasına gerçekleşebilir. Bu fikre “stres hızlanma hipotezi (stress acceleration hypothesis)” adı verilmiştir (Callaghan ve Tottenham, 2016, s. 76). Bu bulgular, ELS’ye maruz kalmanın savunma mekanizmalarının kapsamını ve esnekliğini etkileyebileceğini ve yetişkinlikte sorunlu olduğu tespit edilen başa çıkma stratejilerinin, yaşamın erken dönemlerinde hayatta kalmak için önemli olabileceğini düşündürmektedir.

Uyum kalıplarını açıklamaya yönelik değişkenler

Savunma mekanizmalarını aşağıdaki değişkenleri kullanarak tanımlayabiliriz:

  • Mevcut fayda ve maliyetler
  • Duygusallık
  • Esneklik ve çeşitlilik

Mevcut fayda ve maliyet

Savunmaları tanımlamanın bir yolu, bir yandan işlevleri korurken, diğer yandan insanların stresle başa çıkmalarına yardımcı olma yönündeki mevcut yeteneklerini dikkate almaktır. Bunu savunmanın şu anki faydası olarak düşünebiliriz. Daha fazla cari/güncel faydaya ve daha az cari/güncel maliyete sahip savunmalar işlevi korur veya geliştirirken, daha az cari faydaya ve daha fazla cari maliyete sahip savunmalar işlevi engeller. (Bkz. Tablo 8.1) (Caligor ve diğerleri, 2007; Kernberg ve diğerleri, 1989; Perry ve Bond, 2005). Örneğin, eğer birisi bir arkadaşına kızgınsa, arkadaşının davranışını rasyonelleştirmek (rationalizing) ilişkinin sürdürülmesine yardımcı olurken, arkadaşın değerini düşürmek (devaluing) ilişkiyi tehdit eder. Faydası daha az olan savunmalar acı veren duygunun farkındalığını azaltır ancak maliyeti o kadar yüksek olur ki işlevi bozar. Potansiyel olarak yüksek maliyetli savunmaların diğer örnekleri, anlamlı ilişkiler kurabilme pahasına güçlü karşıt duyguları ele almak için bölmenin (splitting) kullanılması veya gerçeklikle bağlantı kurabilme pahasına ezici derecede kötü duygulardan kaçmak için çözülmenin (dissociating) kullanılmasıdır (Herman, 1992).

Belirli bir durumda faydası yüksek maliyeti düşük olan bir savunmanın başka bir durumda aynı şekilde iş görmeyeceğini unutmayın. Örneğin, savaş zamanında, hayatta kalmak için paniği savuşturmaya hizmet edecek inkarı (denial) kullanmak faydalı olabilir, ancak tıbbi bir durumun reddedilmesi anlamına gelen inkar ise hayat kurtarıcı müdahaleye ulaşmayı engelleyebilir. Ayrıca şunu unutmayın: İnsan belirli bir durumda strese elinden geldiğince uyum sağlar ve daha da az faydalı savunmalar, kişinin hayatının bir noktasında ihtiyaç duyulduğu için gelişir. Yetişkinlikte problemli görünen savunmalar muhtemelen yaşamın erken dönemlerinde hayatta kalma mekanizmaları olarak gelişmiştir.

Fayda, maliyet ve dezavantaj sistemleri

Psikiyatrist William Grier ve Price Cobbs, Black Rage adlı kitaplarında “Siyah [eksik] bir adam için (For a [B]lack man)” diye yazmışlardı:

. . Amerika’da hayatta kalmak büyük ölçüde ‘sağlıklı’ bir kültürel paranoyanın gelişmesine bağlıdır. Her Beyaz ([W]hite) adamın güdülerine karşı yüksek derecede şüphe duymalı ve aynı zamanda bu şüphenin onun gerçeklik kavrayışını zedelemesine asla izin vermemelidir (Grier & Cobbs, 1968/1992, s. 161).

Grier ve Cobbs, toplumun hiyerarşileri nedeniyle dezavantajlı durumda olanlarımız için, bir miktar paranoyak olmamanın paranoyak olmaktan daha yüksek bir maliyeti olduğunu öne sürüyor. Bu nedenle, insanların kullandığı savunmaları tanımlarken, bunların her koşulda tüm insanlar için aynı maliyete sahip olduğunu varsaymamalıyız. İlkel (primitive), olgunlaşmamış (immature) veya uyumsuz (maladaptive) gibi terimler, insanların travmadan, dezavantajlardan, ayrımcılıktan ve sistemik baskıdan kurtulmak için tepki vermesi gereken sayısız yolu dikkate almazlarsa yargılayıcı olabilir.

Duygusallık

İnsanlar yaşadıkları ve gösterdikleri duygu miktarına göre farklılık gösterir. Bu farklılıklar, duygusallık, ailesel özellikler ve bireysel mizaçtaki kültürel farklılıklarla ilgili olabilir. Aslında mizaç genel olarak “duygusal tepkisellikte erken ortaya çıkan/görünen varyasyon” olarak tanımlanmaktadır (Rettew ve McKee, 2005). Bu farklılıklar, insanların strese uyum sağlama biçimlerinin değişken duyarlılığında yansımıştır -yani savunmalarında.

Bazı savunmalar stresli duyguları (feeling) bazıları ise stresli düşünceleri (thought) farkındalıktan uzak tutarak çalışır. Örneğin, bir kişi boşanmanın duygusal acısını farkındalıktan uzak tutarak “Boşanmak için iyi bir zaman; emlak değerleri yüksektir” (rasyonalizasyon (rationalization)) derken bir başkası boşanma duygusunu baş ağrısı ve mide ağrısı (somatizasyon (somatization)) olarak deneyimleyebilir.

Duyguları farkındalık dışı bırakan savunmaları kullanma eğiliminde olan kişilerin bazen takıntılı (obsessive) savunma tarzına sahip oldukları söylenirken düşünceleri farkındalık dışı tutan savunmaları kullanma eğiliminde olan kişilerin bazen histerik (hysterical) savunma tarzına sahip oldukları söylenir (Shapiro, 1973).

Esneklik ve çeşitlilik

Bir stresle başa çıkma stratejisi ne kadar iyi olursa olsun her durumda işe yaramaz. Sonuç olarak, insanların çeşitli stratejileri kullanabilecek kadar esnek (flexible) olmaları gerekir. Savunma esnekliği olmayan insanlar genellikle kontrolcü, zor veya kırılgan görünürler. Her zaman bir tartışmayı kazanmak zorunda olan her zaman şaka yaparak stresi yöneten kişiyi düşünün -veya şakanın yeri olmasa bile. Ayrıca belirli bir savunma, yaşamın belirli bir döneminde işe yarayabilirken, aynı strateji daha sonra engel teşkil edebilir.

Tablo 8.1 Savunma mekanizmaları

SavunmaTanım
Eyleme-koyma
(Acting out)
Kabul edilemez düşünce veya duyguları (özellikle terapide ortaya çıkanları) eylemlerde ifade etmek
(Zor bir terapi seansından sonra bir galon dondurma yemek)
Alturizm/Diğerkamlık(Özgecilik
(Altruism)
Acı veren duyguları başkaları için bir şeyler yapmaya dönüştürmek
(Ebeveynin ölümünden sonra kanser hastalarına ve ailelerine destek sağlamak amacıyla bir vakıf kurmanın rahatlığı)
İnkar
(Denial)
Kabul edilemez duygu ve düşünceleri reddetmek.
(Cildinde gözle görülür bir büyüme olmasına rağmen sağlığının mükemmel olduğunu iddia etmek)
Yer-değiştirme
(Displacement)
Duyguları veya dürtüleri diğer insanlara veya faaliyetlere yönlendirmek
(Bir kişiye gerçekten kızdığında diğerine öfkeyle patlamak)
Dissosiyasyon
(Dissosiation)
Kabul edilemez düşünce ve duyguların mevcut gerçeklikle bağlantısını kesmek
(İş yerinde patron tarafından bağırıldığına dair hiçbir anım yok)
Aşırı duygusallık
(Excessive emotionality)
İlgili duygunun farkında olurken bir düşünceyi unutmak.
(Düğününü planlarken, evlenip evlenmeme konusundaki kararsızlık nedeniyle sinirli olmak)
Dışsallaştırma
(Externalization)
İç çatışmaların veya deneyimlerin dış koşullardan kaynaklandığını algılamak.
(Kişinin özgüven sorunu nedeniyle iş arkadaşını suçlaması)
Mizah/Şaka
(Humor)
Rahatsız edici düşünce veya duyguları şaka olarak ifade etmek
(Kovulduktan sonra “Bu bana çizgi roman okumak için daha fazla zaman verecek” derken gülüyor)
İdealleştirme ve değersizleştirme
(Idealization and
devaluation)
Başkalarına aşırı derecede olumlu veya olumsuz duygular atfetmek.
(İlk seansta terapiste şunu söylüyorum: “Sen kesinlikle şehirdeki en iyi terapistsin. Aptal olan son terapistimden çok daha iyisin.”)
Özdeşleşme
(Identification)
Kıskançlık ya da rekabetçi duygularla başa çıkabilmek için başka bir insan gibi olmaya çalışmak.
(Yavaş yavaş daha popüler bir oda arkadaşı gibi giyinmeye başlıyorum.)
Düşünselleştirme (Intellectualization)Acı verici veya rahatsız edici duyguları aşırı düşünmeyle değiştirmek.
(Hastalıkla ilgili kapsamlı araştırma verilerine odaklanarak kanser tanısıyla ilgilenmek.)
Duygulanım yalıtımı
(Isolation of affect)
İlgili düşüncenin bilincinde kalırken bir duyguyu unutmak.
(Bir partner tarafından terk edildikten sonra hiçbir duygu hissetmemek.)
Yansıtma/Projeksiyon
(Projection)
Kabul edilemez niteliklerin veya duyguların kendinin dışından kaynaklandığını algılamak.
(Aslında çok kızdığı bir arkadaşından gelen düşmanlık duygusu.)
Yansıtmalı özdeşleşme
(Projective identification)
Bir düşünceyi veya duyguyu başka bir kişiye yansıtmak, ardından o kişiyle etkileşime girerek onun yansıtılan duyguyu deneyimlemesini sağlamak.
(Kişinin keyfinin kaçtığı biriyle randevusuna geç gelmesi.)
Rasyonalizasyon
(Rationalization)
Kabul edilemez davranış veya duyguları mantıklı bir şekilde açıklamak.
(“Bu işi hiç sevmediğim için” kovulduğumdan dolayı rahatladığımı ifade ediyorum.)
Karşıt-tepki oluşturma
(Reaction formation)
Kabul edilemez bir duyguyu tam tersi olarak deneyimleyerek tersine çevirmek.
(Yatıştırılması zor olan yeni yürümeye başlayan bir çocuğa aşırı korumacı davranmak.)
Regresyon
(Regression)
Stresli olaylar veya duygularla başa çıkmak için daha önceki gelişim dönemlerine ait başa çıkma stratejilerini kullanmak.
(Sınav haftasında iyi yemek yememek veya çamaşır yıkamamak.)
Bastırma
(Repression)
Rahatsız edici düşünceleri, duyguları ve fantezileri bilinçli farkındalıktan uzak tutmak.
(Hoş olmayan bir seanstan sonra terapi randevusunu unutmak.)
Cinselleştirme
(Sexualization)
Rahatsız edici düşünce veya duyguları çapkınlık veya aşırı cinsel davranışlar olarak ifade etmek.
(Bir iş görüşmesine giderken aşırı açık kıyafetler giymek.)
Bedenselleştirme
(Somatization)
Rahatsız edici duygu veya düşüncelerin fiziksel belirtiler olarak yaşanması.
(İş yerinde kötü bir eleştiri aldıktan sonra baş ağrısı yaşamak ve izin almak.)
Bölme
(Splitting)
İyiyi korumak için iyi ve kötü duyguları ayrı tutmak.
(Kişinin annesinin tamamen iyi, kız kardeşinin ise tamamen kötü olduğunu deneyimlemesi.)
Yüceltme
(Sublimation)
Kabul edilemez dürtüleri daha yararlı biçimlere dönüştürmek.
(Üzgün olduğunda güzel ama kederli sahneler resmediyor.)
Baskılama
(Supression)
Zor düşüncelere veya duygulara odaklanmamaya bilinçli olarak karar vermek.
(Kiranın nasıl ödeneceğini bulmak için tatil sonrasına kadar beklemeye karar vermek.)
Kendiliğe-kaşı döndürme
(Turning against the self)
Başka birine karşı kabul edilemez duygular yaşamak yerine kendini suçlamak.
(Duygusal istismara uğradıktan sonra kendimi kötü biri gibi hissetmek.)
Yapıp-bozma
(Undoing)
Kabul edilemez düşünce, duygu veya davranışları karşıt davranışlarla “düzeltmek”.
(Vergide hile yaptıktan sonra hayır kurumuna para vermek.)
Not. Gabbard’dan (2005) uyarlanmıştır.


Uyum Sağlama (adapte olma) Biçimlerini Öğrenmek: açılış soruları, ardından hikayeler

Hastalarımızın uyum sağlama tarzları hakkında bilgi edinmemize yardımcı olabilecek bazı sorular:

Kaygı ve güçlü duygulara genel olarak nasıl tepki verirsiniz? Aileniz, arkadaşlarınız veya hayatınızdaki diğer insanlar da aynı fikirde mi? Bana bunun yakın zamanda gerçekleştiği bir zamanı anlatın.

Strese hayatınızdaki diğer insanlarla benzer şekilde tepki verdiğinizi mi düşünüyorsunuz? Özellikle ailenizde/sosyal çevrenizde/toplumunuzdakiler?

Her zaman aynı şekilde tepki verdiğinizi mi düşünüyorsunuz, yoksa koşullara göre farklı stratejiler kullandığınızı düşünüyor musunuz?

Strese tepki verme şeklinizden memnun musunuz? Sizce ne işe yarıyor? Sizce ne daha yararlı olabilir?

Hastanızın uyum sağlama tarzını bağlamsallaştırmanıza yardımcı olmak için kendinize sorabileceğiniz bazı sorular şunlardır:

Bu kişinin travmatik erken yaşam deneyimleri var mıydı? Bu kişinin daha sonraki yaşamında strese uyum sağlama şeklini etkileyen bir travma oldu mu?

Bu kişi bir veya daha fazla dezavantajlı gruba mı ait? Yaşam deneyimlerinin bu yönü strese uyum sağlama şekillerini nasıl etkiledi?

Bu kişinin savunma mekanizması kişilerarası ilişkilerine engel oluyor mu?

Eğer olaylara alternatif bakış açıları sunarsanız, kişi esnek mi yoksa bakış açısını değiştiremiyor mu?

Karşınızdaki kişi sizinle konuşurken duygu dolu kelimeler kullanıyor mu?

Kişi acı veren ya da heyecan veren bir şeyden bahsederken bile söyledikleri kuru ya da duygusuz görünüyor mu?

Acı veren bir şeyden bahsederken kişi duygularını gösteriyor mu? Duygulara bir açıklama/mazeret sunuyorlar mı?

Hastanın dramatik hikâye anlatımına kendinizi kaptırdığınızı mı hissediyorsunuz? Yoksa kendinizi sıkılmış ve karşınızdakinin söylediklerinden kopuk mu hissediyorsunuz?

Uyum Sağlamayı Tanımlamak

Uyum sağlama patternlerini nasıl TANIMLAYACAĞIMIZI düşünürken Mira’yı ele alalım:

Mira çocukluğundan beri şiddetli düzeyde romatoid artrit hastasıydı. Çocukluğu boyunca baston kullanma ihtiyacı duyması sebebiyle alay edilen kadın, şimdi engelli çocuklar için her yıl milyonlarca dolar toplayan ve ona büyük memnuniyet veren bir vakfı yönetiyor. Yakın zamanda vakıfta yapılan bir yönetim kurulu toplantısında çok üzüldükten sonra terapiye başvurdu ve şunu söyledi: “Çok önemli bir işim var ve 57 yaşındayım; stresli bir durumla karşılaştığımda ağlamayı ve üzülmeyi bırakmalıyım.” İlk seansına geldiğinde bastonunu şemsiye standına koyuyor ve (göz kırparak) ekliyor: “Her tür baston kabul edilebilir mi?”

Mira’nın uyum sağlama şeklini şu şekilde TANIMLAYABİLİRİZ:

Mira’nın stresle başa çıkma yeteneği büyük bir güçtür. Çocukluğundan beri kronik olarak romatoid artrit hastası olan kadının savunması genel olarak ona yüksek fayda ve düşük maliyet (high benefit and low cost) sağlıyor gibi görünüyor. Örneğin, engelli çocuklara yönelik bir vakıf yürütmek yüceltmeyi (sublimation) temsil ediyor gibi görünüyor ve terapiste yaptığı şakacı yorum, mizahı (humor) acıyı saptırmak için kullandığını düşündürüyor. Yüksek düzeyde stresli durumlarda ise, duygularını belirginleştirme (emphasize emotions) eğiliminde olan savunmalarını kullanarak ağlayabiliyor ve dramatikleşebiliyor. Başa çıkma stratejileri yelpazesi oldukça esnek (flexible) görünüyor. Örneğin, yabancılara karşı mizah kullansa da, fiziksel engeli nedeniyle dezavantajlı duruma düşmesinden duyduğu öfkeyi savunuculukla da ele alıyor.

UYUM SAĞLAMAYI Tanımlayan Değişkenler

Savunma mekanizmaları aşağıdakileri içerir:

• Mevcut fayda ve maliyet

• Duygusallık

• Esneklik ve kapsam

Önerilen etkinlik

Jim’in uyum sağlama kalıplarını nasıl tanımlarsınız?

İki yıl sonra 65 yaşında emekli olması planlanan satış yöneticisi Jim’e prostat kanseri olduğu söylendi. Baş ağrısı ve diş ağrılarından şikayet etmeye başlıyor, ayrıca sürekli olarak doktorlara ve dişçilere gidip geliyor. Sinirli ve tanıdığı herkese ne kadar korktuğunu anlatıyor. Aralıksız telefon görüşmeleri arkadaşlarının ondan uzak durmaya başlamasına neden olmaya başlamış. Kocası, yaklaşmakta olan tedavisini aklından uzaklaştırmak için, uzun yıllardır yapmak istediği yemek masasının tamirini ona yaptırmaya çalışmış, ancak o yeniden odaklanamamış. Kocası, yıllar önce oğulları uyuşturucu sorunu yaşadığında kendisinin de tam olarak böyle davrandığını söyleyerek ona giderek daha fazla sinirleniyor.

Yorum

Jim’in birincil savunması somatizasyondur (somatization). Onu tıbbi ve diş bakımını aşırı kullanmaya yönlendiren ve ilişkilerini tehdit eden bu savunma stratejisinin maliyeti yüksek, faydası ise düşük görünüyor. Mevcut kriz sırasında başa çıkma stratejilerini değiştirememesi ve mevcut mekanizmaları ile yıllar önce kullandığı mekanizmalar arasındaki benzerlik, stresle başa çıkma kalıplarının oldukça esnek olmadığını (inflexible) ve sınırlı bir etki alanına (limited range) sahip olduğunu gösteriyor.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir