Benlik Algılarını ve Benlik Saygısını Düzenleme Yeteneğini Geliştirme (25. Bölüm)

Okuyacağınız metin Psychodynamic Psychotherapy: A Clinical Manual [Psikodinamik Psikoterapi: Klinik Bir Manuel]’in 25. bölümünün çevirisidir. Tüm bölümler için şuraya bakınız.

Temel kavramlar

Benlik algısı (self-perception), insanların dünyada nasıl işlev gördüğünü belirlemede önemli bir rol oynar.

Benlik algılarını geliştirme ve benlik saygısını/öz-değeri düzenleme (regulate self-esteem) becerisi, psikodinamik psikoterapinin temel amaçlarından biridir.

Benlik algıları bilinçdışı (unconscious) olabilir.

Daha gerçekçi (realistic) benlik algıları geliştirmek, insanlara şu konularda yardımcı olabilir:

• benlik saygısı düzenleme becerisini geliştirme

• yetenekleri (capability) ve sınırlılıkları (limitations) hakkında daha iyi bir anlayışa sahip olma

Destekleyici teknikler, daha zayıf ego işlevine sahip hastaların benlik duygularını/algılarını (sense of self) güçlendirmelerine ve benlik saygısı düzenlemesini geliştirmelerine yardımcı olabilir.

Açığa çıkarıcı teknikler, daha güçlü ego işlevine sahip hastalara, bilinçdışı benlik algılarını bilinçli hale getirerek yardımcı olabilir.

Süperego işleyişiyle (super-ego functioning) ilgili sorunlar benlik algısını bozabilir ve psikodinamik psikoterapide yeniden ele alınabilir.

sense of selfe

bir bireyin kimlik, benzersizlik ve kendini yönlendirme duygusu.

https://dictionary.apa.org/sense-of-self

Benlik saygımız (self-esteem) açısından yaşam bir savaş alanıdır. Her gün, benlik duygumuza (sense of self) -küçük ya da büyük- darbeler iner. Bizi görmezden gelen mağaza görevlileri, bizi eleştiren patronlar ve yaşlanan yüzlerimizi ya da şişkin karınlarımızı yansıtan aynalar, kendimizi iyi hissetme yetimizi sürekli zedeler. Benlik saygımızı yeniden yüzdürme -yani yaşam yolculuğumuz boyunca egolarımızı sarsan bu darbelere rağmen kendimizi yeniden toparlayabilme- becerisi, işlev görebilmenin merkezindedir. Bu, başlıca ego işlevlerimizden biridir. Kendimiz hakkında kötü hissedersek, ister kronik ister akut biçimde olsun, iyi işlev göremeyiz. Diğer ego işlevlerimiz zayıflar ve duygulanımları ve anksiyeteyi tolere etme, yeteneklerimiz ve zayıflıklarımız hakkında gerçekçi değerlendirmeler yapma, yargılarda bulunma, dürtülerimizi denetleme, rahatlama gibi becerilerimiz azalır -liste uzar gider. Bazı insanlar için bu kısa süreli bir durumken, diğerleri için kronik bir sorun halini alır. Aşağıdaki örnekleri göz önünde bulundurun:

Bay A., 30 yaşında, başarılı, sevilen ve genel olarak kendisi hakkında iyi hisseden bir mimardır. Bir toplantıda kendisine planlarının yetersiz olduğu ve yeniden yapılması gerektiği söylendi. Karnı bozulmaya başladı ve tuvalete gitmek için izin istedi. Oradayken aynaya baktı ve yaşlı göründüğünü düşündü. O akşam bir randevuya çıktı, iyi vakit geçirdi ancak kadının kendisiyle ilgilenmeyeceğinden endişelendi. Ertesi gün ise kendisini yeniden toparlamış, planları yeniden çizmiş ve arkadaşlarıyla bisiklet gezisinde iyi bir hafta sonu geçirmişti.

Bayan B., üç saygın kitap yayımlamış olan 50 yaşında bir yazardır. Editörü tarafından bir el yazması reddedildi. Telefon aramalarına dönmeyi reddetti ve evinde aşırı derecede içki içmeye başladı. Bir daha asla yazmayacağına karar verdi ve altı ay boyunca psikiyatrik yardım aramadığı bir depresyona sürüklendi.

Hem Bay A. hem de Bayan B., benlik saygılarını mesleklerinden almaktalar ve benlik duygularına darbeler almışlardır. Bu darbeler, kendini düzenleme (self regulate) yetilerini bozmuştur -her ikisinin de benlik algıları değişmiş, anksiyete ve duygulanımı düzenleme kapasiteleri sekteye uğramış ve davranışları düzensizleşmiştir. Ancak Bay A. kendisini hızla toparlamış -çalışmaya ve sosyalleşmeye devam etmiş ve ertesi gün eski hâline dönmüştür. Buna karşılık Bayan B., aylarca süren zayıflatıcı bir depresyonla işlevselliğin kaybetmiştir. Bir kişinin benlik saygısına (self-esteem) yönelik darbeye verdiği tepki iki temel faktöre bağlıdır:

  • darbenin şiddeti
  • kişinin benlik saygısını düzenleme kapasitesinin temeli

Örneğin, sağlıklı bir benlik duygusuna sahip bir kişi, büyük bir fiziksel hastalık, bir aşk ilişkisinde ihanete uğrama, işsiz kalma ya da göç etme gibi yıkıcı bir darbe karşısında ciddi işlev kaybı yaşayabilir. Öte yandan, kırılgan bir benlik duygusuna sahip bir kişi, incitici bir söz ya da kolayca iyileştirilebilecek bir fiziksel sorun gibi küçük bir darbeye tepki olarak dağılabilir.

Sağlam bir benlik duygusu (sense of self), yalnızca kişinin kendisi hakkında iyi hissedebilme becerisiyle değil, aynı zamanda kendi yeteneklerini ve sınırlılıklarını gerçekçi biçimde değerlendirebilme ve egoya alınan bir darbenin ardından kendini toparlayabilme becerisiyle de karakterize edilir [1]. İnsanların benlik algılarını ve öz-değer düzenleme kapasitelerini tam olarak nasıl geliştirdiklerini bilmesek de, bunun doğuştan gelen özellikler ile erken dönemdeki önemli bakımverenlerle kurulan etkileşimlerin -yani doğa ve yetiştirme süreçlerinin- bir bileşiminden kaynaklandığı açıktır [2]. Mizacı değiştiremeyiz, ancak insanlara yeni bir ilişki bağlamında -yani terapistle- benlik duygularını yeniden değerlendirme fırsatı sunabiliriz.

Süperego işlevi ve benlik algısı

Süperego işlevindeki (super-ego function) sorunlar da benlik algısındaki çarpıklıklara ve öz-değer düzenlemesinde zorluklara katkıda bulunabilir [3]. Bölüm 2 ve 4’te tartıştığımız üzere, süperego genel olarak kişinin vicdanına ve kendisi için belirlediği ideallere karşılık gelen işlevler kümesidir. Süperego işlevselliği, ya çok sert ya da çok gevşek olduğunda sorunlu hâle gelir. İşte iki örnek:

Bayan C., zamanı olmamasına rağmen Okul Aile Birliği tarafından düzenlenen her bağış kampanyasında gönüllü olmazsa suçluluk hissediyordu. Bunun sonucunda ise bitkin düşüyor ve kızgınlık duyuyordu.

Bayan C.’nin aşırı sert bir süperegosu vardır. Bu durum, eğer kendini fazlasıyla zorlamazsa tembel olduğu yönünde çarpıtılmış bir benlik algısına yol açmaktadır.

Bay D., ailesiyle tatillerini finanse etmek için iş hesabını kullandı ve Maliye Bakanlığı’nın “gerçek suçluları” yakalamakla çok meşgul olduğunu, bu yüzden kendi mali durumunu soruşturmaya vakit ayırmayacağını söyledi.

Bay D.’nin süperego işlevi fazlasıyla gevşektir -yalnızca yakalanma ihtimali olduğunu düşündüğünde “doğru şeyi” yapmakla ilgilenmektedir. Psikodinamik psikoterapi, sert süperegolara sahip kişilerin kendilerine karşı daha az “acımasız” olmalarına ve böylece daha gerçekçi bir benlik algısına sahip olmalarına yardımcı olma konusunda oldukça etkili olabilir. Ancak psikodinamik psikoterapi teknikleri, zayıf süperego işlevini güçlendirme noktasında genellikle daha az etkilidir.

Amaç

Bölüm 2’de tartıştığımız üzere, insanların kendileri hakkında düşünmenin ve öz-değerlerini düzenlemenin yeni yollarını geliştirmelerine yardımcı olmak, psikodinamik psikoterapinin temel amaçlarından biridir. Bunu, kişinin ego işlevselliği düzeyine bağlı olarak, ağırlıklı biçimde destekleyici ya da açığa çıkarıcı tekniklerle yaparız. Umudumuz, bunun hastalarımızın öz-değerlerini daha uyumlu bir şekilde düzenlemelerini ve yaşamlarının birçok alanında -iş yaşamları, sosyal yaşamları ve duygusal yaşamları dâhil- işlevselliklerini geliştirmelerini sağlamasıdır. İzleyen bölümlerde şu konulara değineceğiz:

  • benlik algısı ve benlik saygısı/öz-değer (self esteem) düzenlemesiyle ilgili sorunların nasıl tanınacağı
  • bu sorunların iyileştirilmesine yönelik terapötik stratejiler

Sorunu tanıma

Tanım gereği, benlik algısı ve benlik saygısı düzenlemesinde zorluk yaşayan kişilerin egoları kırılgandır. Ancak bu sorunu yaşayan bazı kişiler, olumsuz benlik imgelerini abartılı, grandiyöz ve gerçekdışı benlik algılarıyla desteklerken, diğerlerinde benlik saygısı yetersizliği daha açık biçimde görülür. Şu örnekleri göz önünde bulundurun:

Bayan E., kendisini mağazadaki en iyi satış elemanı -hatta sahiplerinden bile daha iyi- olarak görüyordu. Yıl sonunda ılımlı bir değerlendirme aldığında, iki hafta boyunca işe gelmedi, meslektaşlarına öfkeli e-postalar yazdı ve aralıklı olarak intihar düşüncelerine kapıldı.

Bay F. ise toplantılarda nadiren söz alıyordu çünkü kendi görüşünü başkalarınınkinden daha az değerli görüyordu. Yıl sonunda ılımlı bir değerlendirme aldığında haftalarca depresif ve sosyal olarak geri çekilmiş bir durumda kaldı, ancak bunu zaten performansı hakkında bildiklerinin bir kanıtı olarak düşündü.

Her iki kişi de benlik saygısına gelen darbeyi uyumsuz yollarla düzenlemeye çalışmaktadır. Ancak biri grandiyöziteyi kullanırken, diğeri depresyona gömülmektedir. Bu nedenle çarpıtılmış benlik algılarına dair kanıt ararken hem grandiyöziteye hem de açık biçimde düşük öz-değere dikkat etmemiz gerekir. Öfke, depresyon, sosyal geri çekilme, duygusal öz-cezalandırma ve dürtüsel davranışlar, insanların benliklerini korumaya çalışırken kullandıkları yaygın ama uyumsuz yollardır. Başkası üzerinde “üstünlük taslamak” -terapist dâhil- benlik saygısına alınan bir darbe karşısında kişiye geçici olarak biraz daha iyi hissettirebilir; aşağıdaki psikodinamik psikoterapi hastasından alınan örnekte olduğu gibi:

Patronum tam bir ahmak. Bölümde neredeyse herkesi terfi ettirdi, bir tek beni ettirmedi. Yetenek gözünün önüne gelse bile fark edemezdi. Bu arada, yine peçeteniz bitmiş. Bu gerçekten profesyonellik dışı -ofisinizi şimdikinden daha iyi durumda tutmak için gerçekten çaba göstermelisiniz.

Bu hasta, terapistini eleştirerek benlik duygusunu geçici olarak yükseltmektedir. Bunun karşıt ucunda ise, terapistin ve başkalarının aşırı idealleştirilmesi de öz-değer düzenlemesinde sorunların göstergesi olabilir.

Ayrıca hastalarımızın kendi yetenekleri ve sınırlılıklarına ilişkin gerçekçi bir benlik duygusuna sahip olup olmadıklarını da anlamak isteriz. Çarpıtılmış bir benlik duygusuna sahip olmak, ciddi ego zayıflığına yol açabilir ve kişinin olumlu öz-değeri sürdürebilmek için duygusal açıdan maliyetli bir “yapay imaj”ı (false front) devam ettirmesini gerektirebilir. İşte bunun nasıl görünebileceğine dair birkaç örnek:

Bay G., üniversiteden mezun olmamış ve yönetici olarak sınırlı becerilere sahip olmasına rağmen ailesinin şirketinde üst düzey yönetici olarak çalışıyordu. Babası öldüğünde şirketi kötü yönetti ve ardından ortaya çıkan mali felaketten personelini sorumlu tuttu. Çalışanlarının çoğunun hoşnutsuz hale gelerek işten ayrılmasına rağmen, Bay G. şirketin sorunlarına dair hiçbir sorumluluk kabul edemedi. Giderek daha hırçın, öfkeli ve sosyal olarak yalıtılmış bir hale geldi.

Bayan H., “iyi sahne teklifleri alamamak” bağlamında depresif bir duygudurum ile başvuran, 60 yaşında bekar bir kadındır. Kendini 40 yıldır bir gospel şarkıcısı olarak tanıttığını ve 20’li yaşlarında bir kez “plak çıkardığını” anlatmıştır. O zamandan beri bir kayıt sözleşmesinin peşinde koşmaktadır. Acı bir ifadeyle, “Birçok kişi ilgileniyordu, ama artık yetenek aramıyorlar -seksapelite arıyorlar” demektedir. Bir okul sonrası programda şan eğitmeni olarak çalışma teklifi almıştır, fakat bunu “Bu eskimişler içindir” diyerek reddetmiştir. Yıllardır halka açık bir yerde şarkı söylememektedir ve mali iflasın eşiğindedir, ancak iflas başvurusunda bulunmayı reddetmektedir.

Bay I., reklamcılıktaki işinde moralsiz hissetmektedir. Pek çok yaratıcı fikri vardır, ancak bunları paylaşmakla ilgili fazla bir korku yaşadığı için destekleyici, ikincil bir role itilmiştir.

Bu hastalarda, kendi yeteneklerini ve sınırlılıklarını gerçekçi biçimde değerlendirememe, yaşamlarının her alanını -iş yaşamlarını, sosyal yaşamlarını ve duygusal yaşamlarını- olumsuz etkilemiştir. Buna kulak vermek, benlik algısındaki çarpıklıkları ve öz-değer yönetimindeki güçlükleri fark etmemize yardımcı olur. Bu sorunları taramaya yardımcı olmak için sorulabilecek bazı sorular şunlardır:

  • Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
  • Başkalarının sizi nasıl tanımlayacağını düşünüyorsunuz?
  • Sizce başkaları sizi kendine güvenli olarak mı, yoksa güvensiz olarak mı tanımlar?
  • Güçlü ve zayıf yönlerinizi bir başkasına nasıl tanımlardınız?
  • Benlik saygınızı gerçekten sarsan bir şey en son ne zaman başınıza geldi? Bunu nasıl karşıladınız?
  • Ebeveynlerinizin size destek olduğunu (ya da olduklarını) düşünüyor musunuz? Bunu nasıl gösterdiler? [4]

Çarpıtılmış benlik algıları, çoğu zaman beden imgesinin, zekânın, sevilirliğin ya da iş performansının çarpıtılmış değerlendirmesini içerebilir. Bu alanlardan herhangi birine ilişkin bir anlatı, kişinin kendisini nasıl gördüğüne dair bilgi edinmek için kullanılabilir.

Terapötik stratejiler

İnsanların kendilerine dair algılarını daha gerçekçi hale getirmelerine nasıl yardımcı olabiliriz? Varsayımlarımız şunlardır:

• Bilinçdışı benlik algıları, insanların kendi yetenekleri ve sınırlılıkları hakkında gerçekçi düşünmek için nesnel verileri kullanmalarını engeller.

Örnek

Bayan J., parlak bir öğrencidir; ancak kendisine daima kardeşleri arasında “en düşük zekâya” sahip olduğunu söyleyen babasını idealleştirmektedir. Bunun doğru olduğuna inanmakta ve bu nedenle akademide asla gerçekten başarılı olamayacağını düşünmektedir. Üniversitede en iyi tez ödülünü aldığında bile, bu durumu kendi yeteneklerine dair algısını yeniden değerlendirmesine yardımcı olacak şekilde kullanamamaktadır.

  • Gerçekdışı benlik algıları, insanların benlik saygılarına darbe aldıklarında kendilerini toparlamalarını zorlaştırır.

Örnek

Bay K.’ye her zaman olağanüstü bir sporcu olduğu söylenmiştir. Biraz kısa boylu olmasına rağmen lise futbol takımında çok başarılı olmuştur. Üniversite takımına seçilemediğinde bunun diğer öğrencilerin daha nitelikli olmasından kaynaklandığını kabul edememiştir. Bunun yerine antrenöre öfkelenmiş ve ırksal nedenlerle haksız yere dışlandığına emin olmuştur.

İnsanların çarpıtılmış benlik algılarının farkına varmalarını sağlamak, kendilerini daha doğru değerlendirmelerine ve benlik saygılarını daha kolay düzenlemelerine yardımcı olabilir. Benlik duygumuzun genellikle yaşamın erken dönemlerinde geliştiğini düşündüğümüzden, benlik algılarımızın yeniden ele alınması, gelişimin yeniden etkinleştirilmesinin (reactivating development) bir yolu olarak kabul edilebilir. Bunu hem destekleyici hem de açığa çıkarıcı stratejilerle ele alabiliriz.

Destekleyici stratejiler

Benlik saygısı/ö-değer yönetimi (self-esteem management), sıklıkla desteğe ihtiyaç duyan bir ego işlevidir. Hastaların bunu kendi başlarına yapamayacaklarını ya da çarpıtılmış algılarını keşfetme çabalarına tahammül edemeyeceklerini düşündüğümüzde, öz-değeri doğrudan desteklemeyi seçeriz. Hem sağlayıcı hem de yardımcı müdahaleler bu noktada yararlıdır. Örneğin, çok düşük öz-değere sahip hastaların düzenli olarak övgü (praise) ve cesaretlendirme (encouragement) gibi teşvik edici türden müdahalelere ihtiyaçları olabilir. Aşırı sert süperegolara sahip hastalar ise suçluluğu azaltmaya (reduce guilt) ve yanlış algıları düzeltmeye (correct misperceptions) yönelik yorumlardan fayda görebilirler. Hastalar bu çalışmanın bir kısmını kendi başlarına yapabiliyorlarsa, terapist ile hastanın düşünce kalıplarını yeniden değerlendirmesine olanak tanıyan, gerçeklik sınaması (reality testing) gibi işbirlikçi müdahaleler (collaborative interventions) yeni benlik algılarının gelişimini destekler. İşte hem sağlayıcı hem de yardımcı müdahaleleri kullanan bir örnek:

Bay L., kariyerinden memnun olmadığını söyleyerek psikoterapiye başvuran 28 yaşında bir yazardır. Bay L., bir dergide kadrolu yazar olarak çalışmasını “her zaman umut ettiğim hayal işi” olarak adlandırsa da, kendisini “sahtekâr” gibi hissettiren “korkunç” bir duyguyla boğuşmaktadır. “Aslında, bana bu işi babam buldu,” diye açıklar; “O aramasa, özgeçmişime bakmaları bile mümkün değildi.” Patronu, görevlerini zamanında bitirmesi için sürekli “başının etini yemektedir”; Bay L., “Gerçekten üstüme geliyor,” demektedir. Bay L., derin öz-kuşku ile patronunun kendisine daha fazla denetim için zaman ayırmadığına dair öfke arasında gidip gelmektedir -“Sanki başarısız olmamı istiyor.” Bilgisayarının başında kendini felç olmuş gibi hissetmekte, geceleri ise yalnızca “sakinleşmek ve uyuyabilmek” için esrar içmektedir. Son zamanlarda barlara gitmeye başlamıştır, çünkü “Evde oturup boş bir ekrana bakmaya dayanamıyorum -bu, ‘Eziksin’ diye yanıp sönen neon bir tabela gibi.” diyor.

İşte bir ön değerlendirme seansından süreç örneği:

Bay L Ben tam bir beceriksizim -yazamıyorum. Sürekli ekrana bakıyorum ve hiçbir şey çıkmıyor. Asla iyi bir yazar olamayacağım.

Terapist Hiç kendinizi iyi hissettiğiniz bir şey yazmadığınızı mı söylüyorsunuz? (yüzleştirme)

Bay L Hayır -bazı iyi şeyler yazdım- ama bu adam gerçekten peşimde.

Terapist Editörünüzün davranışını düşünmenin başka bir yolu olabileceğini düşünüyor musunuz? (ortak gerçeklik testi)

Bay L Hayır dedim -yazamıyorum ve o da beni kovacak.

Terapist Acaba yazmakta zorlanmanıza katkıda bulunabilecek bazı şeyleri düşünmek yardımcı olur mu? (ortak sorgulama)

Bay L Uyku problemi çok büyük. Bitkinim.

Terapist Bahse girerim öylesinizdir -aslında depresyonda olup olamayacağınızı merak ediyorum- depresyon uyumayı, çalışmayı ve konsantre olmayı zorlaştırabilir. Depresyonun tedavi edilmesi size çok yardımcı olabilir. Ayrıca esrar kullanımı meselesi de var -bu da konsantre olma becerini zayıflatabilir. (empati, onaylama, psikoeğitim)

Bay L Bunları hiç birlikte düşünmemiştim. Ne önerirsiniz?

Terapist Depresyonunu tedavi etmenin ve esrarı bırakmanın yazma becerinizde büyük bir fark yaratacağını düşünüyorum. Birçok yazar ayrıca bir partnerle çalışır ya da teslim tarihleriyle başa çıkmak için bir yazar grubuna katılır. Yeniden yazmaya başlayabilirseniz, işiniz ve kendiniz hakkında daha iyi hissetmeye başlayacağınızı düşünüyorum. (iyimserlik sunma, psikoeğitim, öneride bulunma)

Bay L Kulağa iyi geliyor -kesinlikle denemeye değer.

Terapist, benlik saygısı sorununu duymaktadır -hasta kendisini “tam bir beceriksiz” olarak sunmakta ve asla bir şey olamayacağını dile getirmektedir. Ancak terapist, hikâyede bundan fazlası olabileceğinden şüphelenmektedir -Bay L.’nin yalnızca babasının bağlantılarının gücüyle saygın bir dergideki mevcut işini almış olması akla yatkın görünmemektedir. Terapist, bu çarpıtmayla yüzleştirmeye ve hastanın patronunun kendisini sabote etmeye çalıştığı yönündeki iddiasını gerçeklik testine tabi tutmaya karar verir. Bununla birlikte, hasta bu müdahalelerden hiçbirini kullanarak olası bilinçdışı malzeme hakkında düşünmeye başlayamaz. Bunun üzerine terapist yön değiştirir ve bu noktada hastanın yazma becerisini etkileyebilecek bazı zorlukları ele almak için empati ve psikoeğitim kullanır. Bu yaklaşım, hastayı sürece katar ve onun mevcut benlik saygısı sorununu iyileştirmenin yolları üzerine düşünmesine yardımcı olur.

Açığa çıkarıcı stratejiler

Hastalarımızın çarpıtılmış benlik algılarının daha fazla farkına varmalarına yardımcı olmak için tüm açığa çıkarıcı tekniklerimizi kullanabiliriz. Bu, onların daha gerçekçi bir benlik duygusu geliştirmelerine yardımcı olabilir. İşte bazı örnekler:

Savunmaları yorumlama

Bay M., kariyerinden memnun olmadığını söyleyerek psikoterapiye başvuran 28 yaşında bir yazardır. Bir dergide kadrolu yazar olarak çalışan Bay M., editörüyle birlikte birkaç başarılı makale kaleme almıştır. İş arkadaşları, bu makaleleri neredeyse tamamen kendisinin yazdığının farkındadır ve onu kendi başına bir makale yazması için cesaretlendirmektedirler. Ancak bunu denediğinde yoğun öz-kuşku ve yazar tıkanması yaşamaktadır. Dikkat çekici olan, Bay M.’nin eskiden başarılı bir aktör olan babasının, erken dönem zaferlerine dair bitmek bilmeyen hikâyeler anlatmasına rağmen, oğlunun öykülerini okumaya pek vakit ayırmamış olmasıdır.

Bay M Ben tam bir beceriksizim -yazamıyorum. Sürekli ekrana bakıyorum ve hiçbir şey çıkmıyor. Asla iyi bir yazar olamayacağım.

Terapist İlginç, çünkü editörünüzle makaleyi yazdığında hiç böyle bir sorun olmamıştı. (yüzleştirme)

Bay M Haklısınız -o çok farklı hissettirmişti. Herkes o makaleyi çok sevdi -ama aslında onların düşündüğü kadar iyi olup olmadığından emin değilim. Editörüm beğendi -ama pek coşkulu değildi. Pulitzer kazandı, biliyorsunuz. Yaklaşık 20 yıl önce önemli bir gazeteciydi. Ve diğer herkes beni cesaretlendirmesine rağmen -o cesaretlendirmedi. Ben de düşündüm -belki tepkisinde ölçülü davranıyordur- ama iyi bir mentor öyle yapar, değil mi?

Terapist Biliyor musunuz, bu yeni yazıyı kendi başınıza yazmakta zorlanmanızın, editörünüzü üzebileceğinden endişelenmenizle ilgili olabileceğini merak ediyorum. (yorumlama)

Bay M Onun bundan rahatsız olacağını düşünmek neredeyse komik -ama ofisinde otururken onu izlemek acı verici geliyor- mutsuz görünüyor. Onu genç bir yazar olarak gözümde canlandırabiliyorum. Şimdi kadrodaki herkes genç -birlikte vakit geçiriyoruz- o ise sadece görev dağıtıyor ve Pulitzer’lerinden bahsediyor.

Terapist Bu biraz babanıza benziyor gibi görünüyor. (yorumlamanın genetik bileşeni)

Bay M Evet, sanırım öyle. Eski günlerden bahsedip durmak. Ama benim de başarılı olmamı istemesini çok isterdim…

Bay L.’de olduğu gibi, terapist benlik saygısı sorununu duymaktadır -hasta kendisini asla bir şey olamayacak bir “beceriksiz” olarak algılamaktadır. Ancak terapist, hastanın yazma kapasitesine sahip olduğunu bilmektedir ve hastanın kendi yetenek algısı ile nesnel kanıt arasındaki uyumsuzluğu yüzleştirmeye karar verir. Bu durum, dirençte bir kırılmaya yol açar -hasta, duruma alternatif bir bakış açısı getirmeyi düşündüğünü söyler. Ayrıca editörden de söz eder. Terapist, hastanın sorununun editörle ilişkili olup olmadığını merak eder ve bir yorum yapar. Hasta bu alternatif bakış açısı üzerine düşünmekte zorlanmasına rağmen, duygulanımı ve mizah kullanımı bunun yüzeyin hemen altında olduğuna işaret etmektedir. Genetik bağlantı artık erişilebilir hâle gelmiştir ve terapist, genetik bir yorum yapmaya karar verir; bu da hastanın durumu anlamasını daha da derinleştirir.

Bu vakada Bay M.’nin çarpıtılmış benlik imgesinin (self-image) savunmacı olabileceğinden şüphelenmekteyiz. Kendi başarılarının babasını tehdit edeceğinden kaygılanan Bay M., bilinçdışı düzeyde yeteneklerini gizlemiş ve kendisini gerçekte olduğundan daha az yetkin görmeye başlamış olabilir. Bu savunmanın açığa çıkarılması, Bay M.’nin bunu neden yaptığını anlamasını ve sonrasında yeteneklerini sergilemekten daha az korku duymasını sağlayabilir. Terapist, bu açığa çıkarma sürecinin ileriki seanslarda devam edeceğini bilmektedir. Terapistin umudu, hastanın editör/baba figürünün yalnızca kendi yeteneklerini küçümsediğinde ona rehberlik edeceği/seveceği yönündeki bilinçdışı fantezisini daha iyi anlayabilme kapasitesinin artmasının, kendi yeteneklerine dair daha gerçekçi bir görüş kazanmasına ve benlik algısındaki çarpıklığın azalmasına yardımcı olmasıdır.

Aktarımın yorumlanması

Çarpıtılmış benlik algıları kaçınılmaz olarak transferansta ortaya çıkar ve bu nedenle transferansın yorumlanması, hastaların kendileri hakkında düşünme biçimlerini yeniden ele almak için sıklıkla çok iyi bir stratejidir. Örnek olarak Bayan N.’yi ele alalım:

Bayan N., kendini ortaya koymakta zorlandığı için terapiste başvurmuştur. Terapi sürecinde genellikle oldukça öz-düşünümsel (self-reflective) olmuş ve terapistle ilişkisini tartışabilmiştir. Son zamanlarda, bir iş toplantısı nedeniyle bir seansı iptal etmiş ve yeniden planlama talebinde bulunmamıştır. İşte birkaç hafta sonraki bir seanstan bir bölüm:

Bayan N Ah -dün gece bir rüya gördüğümü hatırladım- tamamını hatırlayamıyorum -bir seansta idim- burası değildi -sizin ofisinizdi ama burada bir grup insan vardı- siz onları tanıyordunuz. Hepimizin sizin hastanız olup olmadığını anlayamadım -ama sonra bunun benim seansım olmayabileceğini düşündüm- belki de daha çok bir parti gibiydi. Hatırladıklarım bu kadar.

Terapist Rüyayla ilgili aklınıza başka bir şey geliyor mu? (çağrışım daveti)

Bayan N Orada bu kadar çok insan olması garipti. Burada nadiren birini görüyorum -belki sadece benden önceki ya da sonraki kişiyi. Siz inanılmaz derecede çok çalışıyorsunuz -hastalar arasında hiç ara bile vermiyorsunuz. Bunu nasıl yaptığınızı bilmiyorum. Çok meşgul birisiniz. Haftada iki seans planlayabildiğim için şanslıyım. Pazartesi günleri benden sonra gelen hastanın yeni olduğunu fark ettim -en azından daha önce o saatte gelmemişti. Acaba her hafta kaç yeni hasta görüyorsunuz diye düşündüm. Sanırım bu yüzden seansımı yeniden planlayamayacağınızı düşündüm.

Terapist İlginç -o zaman yeniden planlamayı sormamıştınız. Aslında, yeniden planlamayı istediğinizi hiç hatırlamıyorum. Bununla ilgili başka düşünceleriniz var mı? (yüzleştirme/netleştirme)

Bayan N Hayır, asla yapmam. Yani, gelmemem benim suçum -sizden programınızı benim için değiştirmenizi istemekten suçluluk duyardım.

Terapist Ama rüyanız ve rüya hakkındaki düşünceleriniz bununla ilgili başka duygularınız olduğunu gösteriyor. Belki de hiç yeniden planlama istememenizin nedeni, benim için diğer insanlar kadar önemli olmadığınızdan kaygılanmanızdır. (yorumlama)

Bayan N Bu çok adaletsiz geliyor -bana o kadar çok şey veriyorsunuz ki- sorunlarım o kadar da korkunç değil -belki o yeni hastanın gerçekten ciddi bir sorunu vardır. Ve ben hiç kimsenin benim için özel bir çaba göstereceği bir durumda olmadım… ama sanırım siz belki bunu yapabileceğinizi söylüyorsunuz.

Terapist, rüyayı ve açık transferans göndermelerini duyar. “Sizin ofisinizdi -sizin ofisiniz değildi- benim seansımdı -benim seansım değildi” gibi, anlatıdaki tutarsızlıkları fark eder; bunlar, terapiste yönelik çatışmalı bilinçdışı düşünce ve duygulara işaret etmektedir. Terapist, direncin anlamının (kaçırılan seansın konuşulmaması) terapiste yönelik duygularla bir ilgisi olabileceğini düşünür. Açığa çıkarıcı çalışmanın başlayabileceğini öngörür ve rüyayla ilgili çağrışımları davet etmeye başlar. Hasta ardından kaçırdığı seansı ve terapistin diğer hastalarla fazlasıyla meşgul olacağı, bu nedenle yeniden planlama için zaman ayırmayacağı yönündeki fantezisini gündeme getirir. Terapist, bunun yüzeye yeterince yakın ve duygulanımla yüklü olduğunu fark eder, bu nedenle hastanın yeniden planlama isteğini gündeme getirmemiş olmasıyla onu yüzleştirmeyi seçer. Ayrıca bunun daha önce de yaşandığını hatırlayarak, bunları birbirine bağlayan bir netleştirme yapar. Hasta yüzleştirmeye direnç gösterir ve terapist, bunun hem hastanın terapistten programını değiştirmesini istemeye değer olmadığı duygusunun hem de aşırı sert bir süperego işlevinin dışavurumu olabileceğini düşünür. Ancak rüya ve rüyaya yapılan çağrışımlar, hastanın bu konuda duyguları olduğunu ve terapistin başkalarını kendisine tercih ettiğini hissedebileceğini göstermektedir. Terapist, bunun yüzeye yeterince yakın olduğunu düşünerek bir yorumlama denemeye karar verir. Bu, hastanın terapötik ilişkiye dair yeni fikirler açığa çıkarmasını sağlar.

Bu kısa klinik örnekte, Bayan N.’nin benlik saygısı sorunları, başkalarının onun için özel bir çaba göstermeyeceği varsayımına yol açmaktadır. Bu durum, terapistten seans zamanını değiştirmesini istemesini engellemiş ve büyük olasılıkla kendini ortaya koymadaki güçlüğüyle bağlantılıdır. Bu, terapist ile hasta arasında gerçek zamanlı olarak gerçekleşmiş bir durumdur. Hasta -hayatındaki çoğu insanda olduğu gibi- terapistin de onun için özel bir çaba göstermeyeceğini varsaymıştır. Ancak terapist bunun mutlaka uygun bir varsayım olmadığını işaret ettiğinde, hasta kendisini görmenin alternatif bir biçimine maruz kalmıştır. Eğer stratejimiz ağırlıklı olarak açığa çıkarıcı ise bunu hastanın dikkatine sunarız; eğer ağırlıklı olarak destekleyici teknikler kullanıyorsak, bunun kendiliğinden gerçekleşmesine izin verebiliriz.

Bu örnekler, öz-değer düzenlemesini ve benlik algılarını geliştirmeye yardımcı olmak için destekleyici ve açığa çıkarıcı teknikleri nasıl kullandığımızı göstermektedir. Şimdi bu teknikleri başkalarıyla ilişkileri geliştirmek için nasıl kullandığımızı düşünmeye geçelim.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir