Ego İşlevinin Değerlendirilmesi (4. Bölüm)

Okuyacağınız metin Psychodynamic Psychotherapy: A Clinical Manual [Psikodinamik Psikoterapi: Klinik Bir Manuel]’in 3. bölümünün çevirisidir. Tüm bölümler için şuraya bakınız.

Temel kavramlar

Ego işlevi [ego function], insanların içsel zihinsel yaşamlarını [inner mental life] ve dünyayla ilişkilerini yönetme biçimi olarak kavramsallaştırılabilir.

Ego işlevleri, gerçeklik testi [reality testing], muhakeme [judgment], ilişki kapasitesi [capacity for relationship], uyarıcı düzenlemesi [stimulus regulation], duygulanım/anksiyete toleransı [affect/anxiety tolerance], dürtü kontrolü [impulse control], eğlence kapasitesi [capacity for play], öz farkındalık [self-awareness], öz saygı düzenleme [self-esteem regulation], bilişsel işlevler [cognitive function] ve savunmaları [defense] içerir.

Savunmalar, insanların, kendilerini bunaltabilecek veya dayanılmaz anksiyetelere neden olabilecek düşünce ve duygulardan kendilerini korumak için kullandıkları bilinçdışı mekanizmalardır.

Süperego işlevi [super-ego function], suçluluk oluşumunu düzenler ve değerlendirilmesi de önemlidir.

Ego işlevini değerlendirmek, şunları belirlemek için gereklidir:

• hangi tür psikoterapinin en faydalı olacağı

• hastaların bilinçdışı materyalleri açığa çıkarmaktan fayda sağlayıp sağlayamayacakları

• hastaların ego işlev desteğinden yararlanıp yararlanamayacakları

Bilinçdışı materyalin açığa çıkarılmasından yararlanmak için, hastaların tedavi sırasında onları destekleyecek, regresyonu [regression] sınırlandıracak, gerçeklik testini destekleyecek ve dış yaşamlarında işlev görmelerine izin verecek yeterli ego gücüne [ego strength] sahip olmaları gerekir. Zayıflamış ego işlevinin keşfi, ego destekleyici tekniklere [ego supportive technique] gerek olduğunun bir göstergesidir.

2. bölüm‘de tartıştığımız gibi, zihni üç bölüme ayrılmış olarak düşünebiliriz: id [id], ego [ego] ve süperego [super-ego]. Bunlar kelimenin tam anlamıyla zihnin parçaları [part] değildirler ve beynin herhangi bir özel bölgesinde yer almazlar; daha ziyade, en iyi şekilde bazı nörobiyolojik bağıntılara sahip olabilen işlev kümeleri olarak kavramsallaştırılırlar. Örneğin, Freud’un tanımladığı id ile beynin limbik sistemi arasında benzerlikler vardır. Özellikle ön lobdaki daha yüksek seviyeli neokortikal yapılar, kabaca ego işlevleri dediğimiz şeye tekabül eden bir dizi zihinsel aktiviteyi koordine etmek ve düzenlemekle ilgilidir.4

Ego işlevlerini, insanların içsel zihinsel yaşamlarını ve dünyayla ilişkilerini yönetme biçimi olarak kavramsallaştırabiliriz. Onları düşünmenin başka bir yolu, insanların iç ve dış uyarıcılara [stimuli] tepkilerini modüle etme şeklidir. Nereden bakarsanız bakın, bu işlevleri yerine getirme kapasitesi açıkça zihinsel ve duygusal sağlıkla bağlantılıdır.5-10

“Ego gücü” nedir?

Her şey yolunda iken insanların dengelerini korumaları kolaydır; işin püf noktası, iç ve dış uyarımlarla/stimulasyonlarla [stimulation] sarsıldığında kontrolü elinde tutmaktır. Zayıf ego işlevi olan kişi bunu yapamazken ego gücü iyi olan kişi bunu yapabilir.

Ego işlevleri, bir kişinin bunu başarmak için kullandığı zihinsel işleyiş/ işlev araçlarıdır. Ego işlevlerinin nasıl ortaya çıktıkları tam olarak bilinmemektedir. Doğuştan [hard wired] mıdırlar yoksa öğrenilmiş [learned] midirler? Cevabın, doğanın [nature] ve yetiştirilmenin [nurture] bir kombinasyonunu içerdiğini varsayabiliriz ancak etiyolojisi ne olursa olsun, ego işlevi, birinin dünyada nasıl işlev gördüğünün önemli bir parçasıdır.[11]

Bazı ego işlevleri öncelikle çevremizdeki dünyayla olan ilişkimizle ilgilenir ve bizi çevresel uyarıcıların altında ezilmekten korur. Bu kategoride, gerçeklik testi/ gerçeklik duygusu, uyarıcı düzenlemesi, başkalarıyla ilişkiler ve muhakeme yer alır. Diğer ego işlevleri öncelikle iç çevreyle ilgilenir ve bizi iç uyarıcıların altında ezilmekten korur. Bu kategoride de, duygulanım/ anksiyete toleransı, dürtü kontrolü, savunmalar, benlik saygısını düzenleme ve bilişsel işlevler yer alır.

Çok fazla uyarım olduğu hissi iki durumdan birinde ortaya çıkabilir:

1. Aslında çok fazla uyarım var -bunun nedeni şunlar olabilir:
(a) çok fazla dış uyarım -travma, ihmal, kapsama eksikliği
(b) çok fazla iç uyarım -ya bir ruh hali ya kaygı bozukluğu ya da bilinçdışı düşünce ve duygularla ilgili anksiyete ya da duygulanım

2. Kişi, uyarımla başa çıkmakta güçlük çekiyor -bunun nedeni şunlar olabilir:
(a) düşük kaygı/ duygu toleransı
(b) zayıf dürtü kontrolü
(c) bozulmuş bilişsel kapasite

Ego işlevinin değerlendirilmesinde her ikisi de dikkate alınmalıdır.

Bireysel ego işlevleri nelerdir?

Ego işlevini 11 temel yeti alanına ayırabiliriz (bu liste Bellack ve Goldsmith’ten [5] uyarlanmıştır).

1) Gerçeklik testi ve gerçeklik duygusu [reality testing and sense of reality]- Gerçeklik testi [reality testing], gerçek olan ve olmayan (halüsinasyonlar, sanrılar, yanılsamalar veya olayların büyük ölçüde çarpıtılmış algıları gibi) algılar arasında ayrım yapma yeteneği anlamına gelir. Sağlam bir gerçeklik duyuyumuna [sense of reality] sahip olmak, kişinin kendi bedeninin yanı sıra dış olayların gerçek ve tanıdık olarak deneyimlenmesi (depersonalizasyon ve derelizasyon duyguları, dejavu deneyimleri, rüya benzeri durumlar, beden dışı deneyimler, başkalarıyla birleşme duyguları veya büyük ölçüde çarpık bir vücut imajına sahip olmanın aksine) anlamına gelir.

2) Muhakeme [judgment]- Kesin yargıya/muhakemeye [judgment] sahip olmak, kişinin: (a) amaçladığı bir davranışın uygunluğunun ve olası sonuçlarının (olası tehlikeler, sosyal sonuçlar ve yasal sonuçlar dahil) farkında olması ve (b) bu farkındalığı yansıtacak şekilde davranması anlamına gelir.

Bu nedenle, sonuçların bilgisi [knowledge of consequences] kendi başına iyi bir yargı oluşturmaz. Örneğin, hastalar korunmasız cinsel ilişkiye girmenin tehlikeli olduğunu bilirler ancak güvenli seks yapmazlar ise muhakeme yeteneklerinin bozuk olduğundan bahsedebiliriz.

3) Başkalarıyla ilişkiler (“nesne ilişkileri” olarak da adlandırılır) [Relationships with others (also called “object relations”)]- Bu işlev, diğer insanlarla ilgili algılarımızı ve beklentilerimizi ve daha geniş anlamda, yaşam boyu ilişki modelimizin [pattern] kalitesini kapsar. İlişki kurma ve sürdürme yeteneğinden daha fazlasıdır. Aksine, istikrarlı, samimi, sevgi dolu, paylaşımcı ve empatik olan ve diğer kişinin bütün ve ayrı olarak görüldüğü ilişkileri sürdürme yeteneğidir. Bu alandaki yetersizliğe sahip insanlara örnek olarak, kişilerarası mesafeye çok ihtiyaç duyan bir münzevi olarak yaşayan kişi, ayrılığa tahammül edemeyen ve sürekli güvenceye ihtiyaç duyan kişi ve empatiden yoksun olan ve duygularını dikkate almadan başkalarını manipüle eden kişi sayılabilir.

4) Duyusal uyaran düzenlemesi [sensory stimulus regulation] – Dünyada etkin bir şekilde işlev görebilmek için insanların aşırı duyusal uyarımları [sensory stimulation] aktif olarak savuşturabilmeleri gerekir. Bu “uyarıcılar” hem dış [external] (gürültü gibi) hem de [internal] uyarıcılar/bedensel uyarıcılardır (ağrı gibi). Sağlam/bütün/bozulmamış [intact] uyarıcı düzenlemesi ile önemsiz uyarıcılar (sınıf dışındaki trafik gürültüsü gibi) otomatik olarak ayarlanır; böylece dikkati çevrenin diğer önemli yönlerinden (ders gibi) başka yöne çekmezler. Bu işlev olmadan, insanlar seslerin, kokuların ve görsel uyaranların sular altında kaldığını hissedebilirler. Örneğin, uyaran düzenlemesi bozulmuş bazı kişiler, ısı/gürültü/koku nedeniyle kalabalığa tahammül edemezler; diğerleri tamamen sessiz bir odada değillerse rahatsız olurlar. Çok fazla çevresel uyarı, onları ilgilendikleri şeyden uzaklaştırır, geri çeker veya bunalmış hissettirir.

5) Duygulanım/anksiyete toleransı [affect/anxiety tolerance] – Bu, kaygıyı ve diğer yoğun olumlu ve olumsuz duyguları (öfke, kıskançlık, umutsuzluk, özlem veya aşk gibi) tolere etme ve düzenleme yeteneğini ifade eder. Kaygı/duygu toleransı [anxiety/affect tolerance] zayıf olan kişiler, kolayca altüst olabilirler [disorganized] ve kendi duygularına bağlı kalamazlar veya bir ruh halinden diğerine hızlı ve dramatik geçişler yaşayabilirler. Bu işlevi, başka bir tür iç uyaran düzenlemesi olarak düşünebiliriz.

6) Dürtü kontrolü [impulse control] – İyi dürtü kontrolü, bir kişinin duygularını, dürtülerini veya arzularını kontrollü bir şekilde harekete geçirme veya kanalize etme yeteneğini ifade eder. Dürtü kontrolü zayıf olan kişiler, sürekli hareket halinde olma, öfke nöbetleri geçirme, aşırı yemek yeme, aşırı alkol ve diğer maddeleri kullanma, dürtüsel cinsel aktivitede bulunma ve kendine zarar verme gibi kontrolsüz ve uyumsuz şekillerde duygular ve dürtüler üzerinde hareket ederler. Bununla yakından ilgili olan, hayal kırıklığı toleransı [frustration tolerance] ve doyumu erteleme kapasitesidir [capacity to delay gratification].

7) Eğlence/oyun kapasitesi (“egonun hizmetinde gerileme” olarak da adlandırılır) [capacity for play (also called “regression in the service of the ego”] – Bu, gevşeme, fantezilere ve gündüz düşlerine sürüklenme ve endişeli veya aşırı uyarılmış hissetmeden bilinçdışı duygu ve dürtüleri deneyimleme yeteneğini ifade eder. Eğlence/oyun kapasitesi olan insanlar, fantezilerini ve hayallerini üretken yaratıcılığa kanalize edebilirler. Bu aynı zamanda kökleşmiş duygularla bağlantı kurmalarına yardımcı olur. Oyun kapasitesi psikoterapi için de önemlidir -hem hastalar hem de terapistler için. Hastaların bilinçdışı düşünce ve duyguları alıp deneyimlemelerini sağlar ve terapistlerde empati kurmayı kolaylaştırır. İnsanlar fanteziler tarafından şaşkın, bunalmış veya engellenmiş hissediyorlarsa veya kolayca geriliyorlar ancak süreci tersine çevirmede zorlanıyorlarsa, regresyon [regression] “adapti [adaptive]” değildir ve düzensiz olabilir.

8) Öz-farkındalık/psikolojik zihinlilik [self-awareness/psychological mindedness] – Kendinin farkında olmak veya psikolojik zihinli olmak, kişinin kendi içsel durumu hakkında merak duyması, duygularını doğru bir şekilde tanıma ve tanımlama yeteneğine ve insanları ve onların bilinçdışı motivasyonlarını anlama kapasitesine sahip olması anlamına gelir. Öz-farkındalığı olmayan insanlar davranışlarını keşfetmeye çok az ilgi gösterirler, eylemleri için sebep gösteremezler, terapiste çok fazla “bilmiyorum” yanıtı verirler ve duyguların çok az farkındadırlar.

9) Benlik saygısı düzenlemesi/doğru öz-değerlendirme [self-esteem regulation/accurate self-appraisal] – Benlik saygısı düzenlemesi, kişinin, egonun aldığı bir darbeye tepki olarak kendini düzenleme becerisini ifade eder. Doğru öz-değerlendirme, kişinin kendi kapasitesine ilişkin öznel algısının, gerçek veya nesnel yeterliliği ile ne derece ilişkili olduğunu yansıtır. Aynı zamanda kişinin kendi kapasitesine inanma yeteneği veya kendine güvenme duygusuyla da ilgilidir (daha fazla ayrıntı için bkz. Bölüm 25).

10) Bilişsel işlevler [cognitive functions] – Bir kişinin fıtri/yapısal [built-in] olarak sahip olduğu bilişsel araçlara [cognitive apparatus] -zeka, hafıza, dikkat, doğrusal düşünme gibi- atıfta bulunur. Aynı zamanda deneyimin farklı yönlerini birbirine bağlamak, kalıpları tanımak, tutarsız tutum ve duyguları uzlaştırmak, sorunları çözmek ve soyut düşünmek için bu doğuştan gelen kaynaklarını [innate equipment] kullanma yeteneğini de kapsar.

11) Savunmalar [defenses] – Savunmalar, zihnin içsel ve dışsal strese ve duygusal çatışmalara tepki verdiği bilinçdışı ve otomatik yollardır [12]. Bir kişinin anksiyete, depresyon veya haset gibi acı verici duygulanımlar konusundaki farkındalığını sınırlayan ve içsel duygusal çatışmaları çözen başa çıkma mekanizmalarıdır. Savunmalar, ne kadar uyumlu olduklarına bağlı olarak, faydalı bir şekilde gruplara ayrılabilir [8, 13-18]. Örneğin, birinin, sorunları hakkında bir kitap okuması onları görmezden gelmesinden daha uyumludur. Daha adaptif [adaptive] savunmalar genellikle bastırma [repression] esaslı, daha az adaptif savunmalar genellikle bölme [splitting] esaslıdır. Bir kişinin savunmasının öncelikle bastırma esaslı mı bölme esaslı mı olduğu, kişinin nesne bütünlüğüne [object constancy] ulaşıp ulaşmadığı ile ilgilidir. (Not: Nesne sürekliliği [object permanence], göz önünde olmayan bir şeyin hâlâ var olduğunu bilmektir; nesne bütünlüğü [object constancy] ise iyi ve kötünün aynı kişide bir arada bulunabileceğini bilmektir.) [19]. Bir kişi, kötü ve iyi duyguların kendilerinde veya başkalarında bir arada var olabileceği fikrine tahammül edebiliyorsa, acı verici veya kaygı uyandıran düşünce ve duygularla, onları kendi içlerinde tutarak ama bilinçdışı hale getirerek başa çıkabilir (bastırma). Ancak, bir kişi iyi bir insanda kötü bir şey olduğu fikrine tahammül edemiyorsa veya tam tersi ise, kötüyü iyiden ayırması gerekir. Bunu yapabilmek için bazı duygularını sanki benliğin dışından geliyormuş gibi deneyimlemesi gerekir (bölme). Gelişimsel olarak, bölme küçük çocuklarda normaldir ancak kişinin istismarcı veya ihmalci bir ebeveyn imajını koruması gerektiğinde devam edebilir (nesne bütünlüğünün olmamasına yol açar). Ne kadar adaptif olduklarına göre gruplandırılmış ana savunmaların bir listesi aşağıdadır:

Daha az adaptif savunmalar

Yukarıdaki ifade edildiği gibi, bölme esaslı savunmalar, insanları olumsuz duygu ve düşüncelerden çok yüksek bir maliyetle korudukları için daha az adaptif olma eğilimindedir [20]. Bölme esaslı savunmalar, nesne bütünlüğü sağlanmadığında baskındır. Bu savunmalar, iyi duyguların korunmasına yardımcı olurken, kendine ve başkalarına bakışı eksik bırakır. Bölme esaslı savunmaların baskınlığı, ego zayıflığının [ego weakness] güçlü bir göstergesidir ve bireyi başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurma açısından engelli/ yetersiz kılar. Bölme esaslı savunmala bazen olgunlaşmamış [immature], ilkel [primitive] veya sınırda [borderline] olarak adlandırılır. Söz konusu savunmalar şunlardır:

  • Bölme [splitting] – Bölme, egonun iyi duyguları muhafaza edip kötü duyguları farklı insanlara ayırarak onlardan kaçındığı bir savunmadır [15].

Örnek:

Bayan A.’nın annesi asla evde yemek bulundurmayan ve sert bir şekilde eleştiren bir kadındı. Bununla birlikte, A. annesini idealize ediyor ve babasını kötülüyor. Bir yetişkin olarak A., heteroseksüel bir ilişki içinde olmak için umutsuz arzusuna rağmen, erkekleri iyi niteliklere sahip olarak göremiyor.

Bu şekilde A., erkekler hakkında iyi düşüncelere sahip olma pahasına annesine karşı iyi duygularını koruyor.

  • Yansıtma [projection] – Yansıtmada ego, kabul edilemez düşünceleri, duyguları ve fantezileri benliğin [self] dışından kaynaklanmış olarak algılayarak kendini korur.

Örnek:

Bay B.’nin kız arkadaşı onu aldattı. B. ona herhangi bir öfke duymadı ama onun, kendisi hakkında saçma sapan söylentiler yaydığını söyleyerek paranoyaklaştı.

Yansıtma sırasında B.’nin öfkeyi kız arkadaşından geliyormuş gibi deneyimlediğini ancak onun, bunu yaptığının farkında olmayabileceğini unutmayın.

  • Yansıtmalı özdeşim [projective identification] – Yansıtmalı özdeşimde, bir kişi (A) bir düşünceyi veya duyguyu başka bir kişiye (B) yansıtır ve ardından B ile etkileşime girerek B’nin yansıtılan duyguyu yaşamasını sağlar. Bu şekilde A kişisinin yansıtılan duyguyla özdeşimi sürdürdüğünü söylüyoruz.

Örnek:

Bay C., patronu tarafından terfi ettirilmez. Bunun kendisi için iyi olduğunu söylese de, bilinçdışı öfkesi o kadar bunaltıcı olur ki, onu patronuna yansıtır; işe, patronu öfkelenip onu kovana kadar, bir hafta boyunca, iki saat geç gelir.

C., öfkesini patronuna yansıtır; patron bilinçdışı bir şekilde onunla [öfkeli C. ile] özdeşleşir ve ardından C.’yi kovar. Bu şekilde C., öfkesini farkındalıktan uzak tutar -tabii ki inanılmaz yüksek bir bedel (işten atılmak) karşılığında.

  • Patolojik idealleştirme ve değersizleştirme [pathological idealization and devaluation] – İdealleştirme ve değersizleştirme, bölmenin doğal sonuçlarıdır. Bugün idealize edilen kişinin yarın kolayca değersizleşebileceğini unutmayın.

Örnek:

Bayan D., bir seansta, terapistine kocasını bir aptal olarak anlattı ve terapistinin onu tamamen anladığını düşündü; sonraki seansta ise tam tersi oldu.

Aşağıdakiler, bölme ile açık bir şekilde bağlantılı olmasalar da, daha az adaptif savunmalardır. Yine de, bölmede olduğu gibi, “iş yaparlar” ama egonun işleyişi için büyük maliyetleri olur:

  • İnkar [denial]- İnkarda, ego, varlığını inkar ederek kabul edilemez duygulardan kendini korur. İnkarın, gerçeği inkar etme düzeyine dayalı olarak daha düşük veya daha yüksek düzeyde bir savunma olabileceğini unutmayın. [İnkar için, kişinin inkar edeceği şeyi bilmesi gerekiyor.]

Örnek:

Bay E., sivilce şikayeti ile dermatoloğa başvurdu ve yanağında, çıkıntı yapan büyük bir tümörün olduğu tespit edildi.

E. için, yanağında bir tümörün olması o kadar kabul edilemez bir durumdu ki, tümörün varlığını inkar ederek, onu “sivilce” olarak adlandırdı.

  • Dissosiyasyon [dissociation] – Dissosaiyasyon, egonun, kişinin mevcut gerçekliğin bazı yönleri ile bağlantısını keserek kabul edilemez düşüncelerden ve duygulanımlardan kaçınmasına izin verir. Bu, kişinin tutarlı kimlik duygusunu, hafızasını ve duyumları veya mevcut gerçeklik duygusunu algılama yeteneğini kaybetmeyi içerebilir.

Örnek:

Annesi ona vurduğunda, Bayan F., acı hissetmediği bir duruma çekildi/ sığındı [acısından koptu]. Bu, daha sonraki hayatında, kocası ona bağırdığında da başına geldi.

Bu, “yüksek maliyetli” savunmanın özüdür çünkü başlıca bilişsel işlevler, büyük travma deneyiminden veya anısından kaçınmak için, feda edilir.

  • Eyleme dökme [acting out] – Acı verici veya rahatsız edici bir duygudan kaçınmanın tek yolu, bilinçli olarak farkında olmadan, duyguyu canlandıran/ sahneleyen bir şey yapmaktır.

Örnek:

Bayan G., Fransızca finalinde başarısız olduktan sonra o kadar üzgündü ki, arkadaşıyla içmeye gitti ve tanımadığı bir adamın dairesinde bayılmaya başladı.

Klasik olarak eyleme dökme, terapide üretilen duyguları canlandırmak/ sahnelemek anlamına gelir:

Örnek:

Bayan H., terapistinin doğum iznine gitmesiyle ilgili herhangi bir hissinin olmadığını söylemesine rağmen, bu süre zarfında birkaç yoga kursuna kaydoldu ve bu da onun normal seans saatlerine geri dönmesini engelledi.

  • Regresyon/ gerileme [regression] – İnsanlar gerilediğinde, daha sonraki bir gelişim döneminin tetiklediği kaygı uyandıran duygulardan kaçınmak için daha önceki bir işleyiş biçimine [gelişim dönemine] geri dönerler.

Örnek:

Tıp fakültesini kazanıp öğrenci evine çıkan Bayan I., kendi başına yaşamakta zorlandığı için, ailesinin yanına döndü [ailesine sığındı].

Bayan B., daha ileri bir performans sergilemek zorunda kaldığı için, çocukken olduğu gibi, kendini güvende hissetmek için anne babasının evine geri döner. Bu savunmanın, genellikle çok yüksek düzeyde işlev gören kişiler tarafından stres dönemlerinde yaygın olarak kullanıldığını unutmayın.

Daha adaptif savunmalar

Daha adaptif savunmalar [more adaptive defenses], bastırma [repression] esaslı olma eğilimindedir. Bastırma temelli savunmalarda, kabul edilemez düşüncenin ya da duygunun tamamı ya da bir kısmı bilinçdışı hale getirilir ya da bilinçdışında tutulur. Düşüncelerle duyguları, tek bir birim (düşünce-duygu birimi) olarak birbirine bağlı şekilde düşünebiliriz; aşağıdaki örnekte olduğu gibi:

Bay J., annesinin ölümünü düşündüğünde (düşünce, anı) üzüntü (duygulanım) hissetti.

Burada üzüntü, annenin ölümünün anısı ile bağlantılıdır. Bu J. için kabul edilemezse, egosu bunu bilinçdışında tutmaya çalışacaktır. Burada bastırma için üç seçenek vardır:

  1. Ego hem duygulanımı hem de düşünceyi bastırabilir. Bu durumda J. annesinin ölümünü asla düşünmez.
  2. Ego düşünceyi bastırabilir ve duygulanımı bilinçli bırakabilir. Bu durumda J. üzülür ama nedenini bilemez.
  3. Ego duygulanımı bastırabilir ve düşünceyi bilinçli bırakabilir. Bu durumda J. annesinin ölümünü hatırlayacaktır ama bu konuda hiçbir şey hissetmeyecektir.

Farklı savunmalar farklı unsurları bastırır. Ego aynı zamanda, kabul edilemez bilinçdışı ögeleri, nesnelerini değiştirerek ve duygulanımlarını tersine çevirerek dönüştürebilir.

İşte bazı bastırma temelli [repression-based] savunmalar:

  • Duygulanım izolasyonu [isolation of affect] – Burada, ego duygulanımı bastırır ama düşünce bilinçli kalır. Yukarıdaki üçüncü örnek, duygulanım izolasyonudur. Bu savunma baskın olduğunda, kişi histen yoksun görünür.

Örnek:

Bay K., karısı tarafından henüz terk edilmiş olmasına rağmen, hiçbir şey hissetmediğini, söyledi.

  • Entelektüelleştirme [intellectualization] – Duygulanımın yalıtılmasıyla ilgili olarak, bu savunma, acı verici veya rahatsız edici duyguların yerini almak için aşırı düşünmeyi [excessive thinking] kullanır.

Örnek:

Terapiye başlama konusundaki kaygı duygularını işleyemeyen Bay L., psikoterapi hakkında on kitap okudu ve yeni terapistini, aktarımın nörobiyolojisi üzerine bir tartışmaya dahil ederek başladı.

  • Akılcılaştırma [rationalization] – Burada ego, kabul edilemez hislerle başa çıkmak için sorunlu durumlara ya da duygulara yönelik mantıklı gerekçeler veya haklı çıkarımlar üretir.

Örnek:

Bay M. işinden kovulur ama karısına, yıllardır işinden mutsuz olduğu için bunun en iyisi olduğunu söyler.

Bay M, bunaltıcı duygulardan kendini korumak için bu duyguları bastırır ve bilince, anlaşılır ya da mantıklı bir açıklamanın çıkmasına izin verir.

  • Yer değiştirme [displacement] – Bu savunmada, bir istek ya da duygunun nesnesi, kişiye daha rahat hissettiren bir nesneyle değiştirilir.

Örnek:

Bay T., aslında babasından korktuğu halde [onun yerine] okul müdüründen korkmaktadır.

Babasından korkma fikri bastırılır ve duygulanım yeni bir nesneye [müdüre] bağlanır.

Bunun bölme temelli bir savunma olmadığına dikkat edin; çünkü duygulanım hala benlikten kaynaklanıyormuş [Ben korkuyorum] gibi algılanır.

  • Somatizasyon [somatization] – Burada bir düşünce ya da duygulanım bastırılır ve bedensel bir duyum olarak deneyimlenir.

Örnek:

Bay N. ekim ayında mide krampları yaşamaya başladı. Terapisti bunun, karısının ölümünün ikinci yıl dönümü ile ilgili olup olmadığını merak ettiğinde, ölüm yıl dönümünün yaklaşmakta olduğunu tamamen unuttuğunu fark etti.

  • Yapıp bozma/ iptal etme/ feshetme/ geri alma/ olmamış kılma/ bozma [undoing] – Bu, egonun bir “yeniden yapma” şansıdır; ego, kabul edilemez veya rahatsız edici olduğunu düşündüğü bir şeyi tersine çevirir.

Örnek:

Bayan O., işinde bütün gün insanları aldatır ve sonra sokaktaki bir dilenciye para verir.

  • Karşıt tepki oluşturma/ ters tepki oluşturma/ zıt tepki kurma [reaction formation] – Ters tepki oluşturmada kabul edilemez olan duygulanım tersine çevrilir ve bilinç düzeyinde yalnızca onun zıttı olarak yaşanır.

Örnek:

Bayan P., bebeğin gece boyunca uyuyamamasından duyduğu öfkeden kendini korumak için bebeğine karşı aşırı korumacıydı.

Bu durum, yapıp bozma [undoing] savunmasından farklıdır çünkü özgün (tersine çevrilmemiş) duygulanım hiçbir zaman bilinçli olarak yaşanmaz – bilinç düzeyine ulaşmadan önce zıttına dönüşür ve bu nedenle geri alınmasına gerek kalmaz.

  • Özdeşim kurma/ özdeşleşme [identification] – Bu, “Eğer onları yenemiyorsan, onlara katıl!” savunmasıdır. Kıskançlık ve rekabetçilik gibi duygular, diğer kişinin yönlerini içselleştirerek ele alınır.

Örnekler:

Ablası ve arkadaşları Bayan A.’ uzaklaştıktan sonra, A., onların yaptığı müziği dinlemeye başladı.

Doktor S., iki aydır gördüğü bir hastasının kendisininkine benzer giysiler giymeye başladığını fark etti.

Çoğu durumda, örneğin birisi bir akıl hocasıyla [mentor] verimli bir şekilde çalıştığında, özdeşleşme oldukça adaptif olabilir. Özdeşim kurma, ergenlik döneminde gelişimin normal ve önemli bir parçasıdır.

  • Aşırı duygusallık [excessive emotionality] – Burada, duygu bilinçli kalırken düşünce içeriği bastırılır. Bazı açılardan bu, entelektüelleştirme ve duygulanım izolasyonu gibi savunmaların tam tersidir. Yüksek duygu bazen, bastırılmış bir düşüncenin yerini alabilir bazen de daha fazla endişe uyandıran başka bir duygunun yerini alabilir.

Örnek:

Bayan R., boşanmasının bugün kesinleşmesi gerçeğinden etkilenmemiş görünüyordu ancak kendisine bakkal siparişinin ertelendiği söylendiğinde histerik [korku, duygu veya duygusal şok nedeniyle mantıksız olan] hale geldi.

  • Dışsallaştırma [externalization] – Dışsallaştırmayı kullanarak, insanlar, iç çatışmaları dış çatışmalarmış gibi algılar.

Örnek:

Bayan S., nişanlısıyla mı kalmalı yoksa onunla temasa geçen eski erkek arkadaşıyla mı çıkmalı çatışmasıyla bir terapiste danıştı. Aylar süren terapide, aslında evlenme konusunda kararsız olduğunu fark etti.

Bayan S., evlenme konusundaki kararsızlığını dışa vurmuş, bunu bir erkekle mi yoksa başka biriyle mi çıkmakla ilgiliymiş gibi deneyimlemişti. Bunun bölmeye dayalı bir savunma mekanizması olmadığına dikkat edin çünkü duygular hala benliğin içinden geliyormuş gibi algılanıyor.

  • Cinselleştirme [sexualization] – İnsanlar cinselleştirdiğinde, daha derin ve rahatsız edici duygulardan kaçınmak için cinsel olmayan sorunları alır ve onları cinsel hale getirirler.

Örnek:

Annesinin depresyonu sırasında başıboş kalan on dört yaşındaki Bayan M., erkek beden öğretmeniyle flört etmeye başladı.

M., anne şefkatine olan ihtiyacını cinselleştiriyor. Cinselleştirme, öfkeli ve rekabetçi temalar da dahil olmak üzere bir dizi duygu ve fantezinin yerini alabilir.

  • Bastırma [repression] – Bastırmanın kendisini unutma! Bastırma, düşünceleri, duyguları ve fantezileri bilinçten gizleyerek unutmaya, inkar etmeye ve cinselliği engellemeye yol açar.

Örnek:

Bayan T., boşandıktan sonra, yirmi yıldır ilk kez faturaları kendi başına ödeme konusunda o kadar endişeliydi ki, son fatura tarihini tamamen unuttu.

  • Kendine/ kendiliğe karşı döndürme [turning against the self] – Bu savunma, özellikle olumsuz duygular söz konusu olduğunda, nesnenin yerine benliği/ kendiliği koyar.

Örnek:

Bay U., kendisinin üniversite ücretini ödemek yerine, yeni bir ev aldığı için babasına kızgındı ancak bu öfkeyi, ilk dönemde yeterince başarılı olamadığı için, özeleştiri olarak yaşadı.

İşlevselliği yüksek kişilerin [well-functioning people] yukarıdaki “bastırma temelli” savunma mekanizmalarını her gün kullandıklarını ve stres altında olduklarında gerileyebileceklerini ve geçici olarak bölme temelli savunma mekanizmalarını kullanabileceklerini unutmayın. Bu nedenle, insanların aşkta, işte ve eğlencede/ oyunda iyi bir şekilde işlev görmesini gerçekten zorlaştıran, bölmeye dayalı savunmaların varlığı değil, onların baskınlığıdır.

En adaptif savunmalar

Egonun, acı veren duygulanımları, düşünceleri ve fantezileri yatıştırmaya yardımcı olacak başka mekanizmaları da vardır. Klasik olarak, savunma mekanizmaları bilinçsizce arabuluculuk eder; yani, kişinin haberi olmadan devreye girerler. Mesela kişi “Babama kızmak istemiyorum, o yüzden kızgınlığımı tersine çevireceğim ve ona kendimi çok yakın hissedeceğim.” demiyor. Öfke hiçbir zaman kayda alınmaz ve “takla” bilinçsizce atılır. Öyle ki bilince ulaşan duygu her zaman öfkenin tersi olur. Bununla birlikte, olgun egoların benlik saygısını artırmaya yardımcı olmak ve acı verici duygulanımlarla başa çıkmak için kullanabilecekleri başka manevraları vardır.1, 21, 22 Bunlar bilinçli olabilir veya olmayabilir. Bu nedenle, hepsi klasik savunma mekanizması değildir.

  • Mizah [humor] – Pek çok insan, rahatsız edici düşünceleri veya duygulanımları yatıştırmak için mizahı kullanır. Bu bilinçli olduğunda, oldukça adaptiftir ancak acı verici duygulardan kaçınmak için mizahın kronik kullanımı sorunlu olabilir.

Örnekler:

Bay V., bir satış konuşması sırasında rahatsız edici bir dil sürçmesi yaşadı ve ardından müşterilerine bu konuda bir şaka yaptı.

Burada mizah, kaygıyı hafifletmek için çok uyumlu bir şekilde kullanıldı. Bu bilinçli bir seçimdi.

Bayan V., erkek arkadaşının, ilişkileriyle ilgili hiçbir şeyi ciddi olarak konuşamadığından ve her şeyle dalga geçtiğinden şikayet ediyor.

Burada mizah gerçek bir savunma mekanizması olarak kullanılır ve çok daha az olgun ve adaptiftir. Rahatsız edici duygulanımları ve düşünceleri yatıştırmak için yakınlığı engeller.

  • Özgecilik/ diğerkamlık [altruism] – Bu, acı veren duygulanımlarla baş etmenin bir yolu olarak başkaları için bir şeyler yapmayı içerir. Yine, bu mekanizma bilinçli veya bilince yakın olduğunda çok olgun olabilir ancak daha bilinçsiz bir şekilde işlev gördüğünde özyıkıcı [self-defeating] hale gelebilir.

Örnekler:

Babası kanserden öldükten sonra Bay A., kanser araştırmaları için para toplamak amacıyla bir vakıf kurdu.

Burada özgecilik, keder ve zor duygular üzerinde çalışmaya yardımcı olur.

Bayan Y., kendine bakmaktansa tüm zamanını yaralı hayvanlara bakmakla geçiriyor.

Yaralı hayvanlara bakmak, kendisine veya başkalarına tehlikeli veya kötü şeyler yapmaktan daha iyi olsa da, bunun kendine bakma yeteneğini engelleme derecesi, bunu daha az olgun ve daha az adaptif hale getirir.

  • Yüceltme [sublimation] – Fizik bilimde süblimleşme, bir elementin, sıvı hale geçmeden, doğrudan, katıdan gaza geçmesiyle oluşur. Psikodinamikte, yüceltme, rahatsız edici bir düşünce veya duygulanım, bilinçdışından doğruca bilince, dönüştürülmek zorunda kalmadan, yararlı bir biçimde gittiğinde gerçekleşir. Böylece, bir kişi öfkeyle ilgili bir şiir yazarak ya da kum torbasına yumruk atmak için spor salonuna giderek öfke duygularını boşaltabildiğinde, duygulanım açık bir “savunma” başlatmak zorunda kalmadan tamamen boşalmış olur. Süblimasyon genellikle, sonucun yararlı veya olumlu bir şey olduğunu ima eder.

Örnek:

Bayan Z., ne zaman işten bıksa, eve geldikten sonra uzun bir koşuya çıkıyor.

Burada Z., duygularının farkındadır ve bunları, kendisine fayda sağlayan olumlu bir aktivite olan egzersiz yoluyla doğrudan boşaltır.

  • Baskılama [suppression] – “Bunu şimdi düşünmeyeceğim” diyor Scarlett O’Hara Rüzgar Gibi Geçti‘de, “Şimdi düşünürsem beni üzer” [23]. Bu klasik bir baskılama örneğidir. Bastırmadan farklı olarak, baskılama, bir düşünceyi veya duyguyu zihninden çıkarmak için bilinçli bir kararı içerir. Bir kez daha, baskılama adaptif olabilir veya olmayabilir. Kişi faturalarını aylarca aklından çıkarırsa borç büyür; bununla birlikte, kişinin endişelerini “geri plana” alma yeteneği, ruh sağlığı için esastır.

Örnek:

Bay AA., alzaymır hastalığına yakalanan annesi için endişeleniyor ancak arkadaşlarıyla vakit geçirirken bunu aklından çıkarmayı başarabiliyor. (adaptif baskılama)

***

Ego işlevleri

  1. Gerçeklik testi
  2. Yargı
  3. Başkalarıyla ilişkiler
  4. Uyarıcı düzenleme
  5. Kaygı/duygulanım toleransı
  6. Dürtü kontrolü
  7. Oyun kapasitesi
  8. Öz farkındalık/psikolojik zihinlilik
  9. Benlik saygısı düzenlemesi
  10. Bilişsel fonksiyonlar
  11. Savunmalar

Bellak ve Goldsmith’ten uyarlanmıştır [5].

***

Savunma mekanizmaları

Daha az adaptif olanlar

  1. Bölme
  2. Yansıtma
  3. Patolojik idealleştirme ve değersizleştirme
  4. Yansıtmalı özdeşleşim
  5. İnkar
  6. Dissoasiyasyon
  7. Eyleme dökme
  8. Regresyon

Daha adaptif olanlar

  1. Duygulanım izolasyonu
  2. Entelektüelleştirme
  3. Rasyonalizasyon
  4. Yer değiştirme
  5. Somatizasyon
  6. Yapıp bozma
  7. Karşıt-tepki oluşturma
  8. Özdeşleşme
  9. Aşırı duygusallık
  10. Dışsallaştırma
  11. Cinselleştirme
  12. Bastırma
  13. Kendine karşı döndürme

En adaptif olanlar

  1. Mizah
  2. Özgecilik
  3. Süblimasyon
  4. Baskılama

Gabbard’dan uyarlanmıştır [16]

Süperego işlevi

Kişinin hem vicdanını [conscience] hem de kendisine yönelik ideallerini [ideal] içeren süperego işlevinin [super-ego function] de değerlendirilmesi önemlidir. 25. Bölüm‘de daha ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz gibi, aşırı sert süper ego işlevi kişinin kendisini uygunsuz bir şekilde suçlu hissetmesine neden olabilirken, az gelişmiş süper ego işlevi, kişinin doğru ve yanlış konusunda iyi bir anlayıştan yoksun kalmasına neden olabilir. Sert süper ego işlevi, şu örnekte olduğu gibi, birinin çok küçük bir şey hakkında aşırı suçluluk duymasına yol açabilir:

Yaşlı annesine bakan Bay BB, ara sıra annesinin ölmesini dilediği için kendisinin berbat bir insan olduğunu düşünüyordu.

Bay BB yanlış bir şey yapmadı -sadece bir düşüncesi vardı. Yine de kendini oldukça cezalandırıyor. Bu tür bir kendini cezalandırma, insanların anksiyete ve depresyon belirtileri göstermesine neden olabilir. Aynı zamanda kendileri hakkındaki düşüncelerini ve başkalarıyla olan ilişkilerini de etkileyebilir. Öte yandan, bazı insanların süper ego işlevi az gelişmiştir ve onlar, başkalarına zarar verecek şeyler yaptıklarında kendilerini suçlu hissetmezler:

Bayan CC., yaramazlık yaptıklarında çocuklarına rutin olarak fırçayla vuruyor. Bu konu kendisine sorulduğunda şöyle diyor: “Kötü hissetmek mi? Dalga mı geçiyorsunuz? Bunun olacağını biliyorlardı ve söz dinlemezlerse daha fazlasına maruz kalacaklar.”

Burada Bayan CC. çoğu insanın kötü hissedeceği eylemlerden dolayı pişmanlık duymuyor. Sağlıklı süper ego işlevi, kişinin doğru ve yanlış duygusuna sahip olmasına ve kendisine ve başkalarına karşı nazik olacak kadar suçluluk duygusuna sahip olmasına olanak tanır. İnsanların düşünceler, duygular ve fantezilerin yanı sıra eylemler ve ihmaller konusunda da kendilerini suçlu hissedebileceklerini unutmayın. Hastaların zihinsel ve duygusal işleyişi hakkında bilgi edinmek için bu tür suçluluk düzenlemesi açısından hastaları değerlendirmek önemlidir. Suçluluk düzenlemesini değerlendirmek için tasarlanan sorular aşağıdakileri içerir:

  • Bunu yaptıktan/ düşündükten sonra nasıl hissettiniz?
  • Yanlış bir şey yaptığınızı mı düşündünüz?
  • Bunun için cezalandırılmanız gerektiğini mi düşündünüz?
  • Bunu yapmak/ bunu düşünmek size kendiniz hakkında ne hissettirdi?

Ego işlevinin değerlendirilmesinde olduğu gibi, herhangi bir hikaye süper ego işlevini değerlendirmenize yardımcı olabilir -suçluluk veya suçluluğun yokluğuyla ilgili bir şey duyduğunuzda, kişinin duygusal işleyişinin bu önemli yönü hakkında bilgi edinme fırsatını kullanabilirsiniz. Süper egonun işleyişi klasik olarak ego işlevlerinden ayrılmış olsa da, suçluluk düzenlemesinin ego işlevleriyle birlikte ve uyum içinde işlediğini ve dolayısıyla genel olarak ego işlevlerini tartıştığımızda bunu da dahil ettiğimizi unutmayın.

İnsanları psikodinamik psikoterapi için değerlendirirken ego işlevinin değerlendirilmesi neden önemlidir?

Ego gücü iyi olan insanlar, iç ve dış uyaranlara, onlar tarafından bunaltılmadan, iyi bir şekilde tahammül edebilirler. Sadece uyarılmayı engellemek için muazzam miktarda enerji harcamak zorunda olmadıkları için enerjilerini düşünmek, sevmek ve eğlenmek gibi başka şeylere harcayabilirler. Tersine, daha düşük düzeyde ego işlevine sahip insanlar, enerjilerinin çoğunu sadece bunaltıcı düzeyde içsel ve dışsal uyarımla uğraşarak harcarlar. Diğer şeyler için ne kadar enerji kalabilir? İyi bir benzetme, bir tepe üzerinde iyi konumlanmış bir kasaba ile karşılaştırıldığında, bir nehrin yanında yer alan, sürekli su baskınına maruz kalan bir kasaba olabilir. Nehrin yakınındaki kasaba, kaynaklarının çoğunu sadece nehirle uğraşmak, yani seli tahmin etmek, sel ile mücadele etmek ve selden sonra temizlik yapmak için harcamak zorundadır; bu sırada tepedeki kasaba rahatlayabilir, oyun oynayabilir ve kültürel faaliyetler geliştirebilir.

Nehir kenarındaki kasabaya yardım etmek istiyorsanız, onlara sel sorunları konusunda yardım etmelisiniz. Onlara başka herhangi bir konuda yardım etmeye çalışmak birkaç nedenden dolayı işe yaramayacaktır:

  • Sorunları sel ile bağlantılıdır -dolayısıyla yardımınızın odaklanması gereken yer burasıdır;
  • Sel sorunuyla o kadar meşguller ki başka hiçbir şeyle uğraşamıyorlar.

Öte yandan tepedeki kasabaya yardım etmek başka şekillerde de olabilir, çünkü onlar sadece hayatta kalmakla meşgul değiller. Bu benzetmeyi kullanırsak, günlük olarak dürtü kontrolü ve kaygı toleransı gibi sorunlarla boğuşan insanlar, sorunlu ego işlevlerini geliştirmelerine düzenli ve doğrudan yardımcı olacak bir terapiye ihtiyaç duyarken, temel ego işlevleriyle mücadele etmek zorunda olmayan insanlar bilinçdışı düşünceler, duygular ve fantezilerle ilgili zorluklar hakkında çalışmak için konsantre olabilirler.

Ego işlevinin değerlendirilmesi aynı zamanda hangi hastaların açığa çıkarıcı teknikleri [uncovering technique] tolere edebileceğini belirlememize de yardımcı olabilir. Bilinçdışı materyali açığa çıkarmak zor ve acı verici olabilir ve bu nedenle en iyi şekilde belirli düzeyde ego işlevine sahip hastalarla gerçekleştirilebilir. Örneğin, Bölüm 1‘de tartıştığımız gibi, açığa çıkarıcı psikodinamik psikoterapi, hastanın savunmalarının, başkalarıyla olan ilişkilerinin ve kendilik algılarının yönlerini anlamak için sıklıkla terapötik ilişkinin (aktarım) tartışılmasını kullanır (bkz. Bölüm 12 ve 21). Bu tekniği etkili bir şekilde kullanabilmek için hastaların, terapist hakkındaki duygularını tartışmanın, terapötik durum dışında terapistle bir ilişkiye yol açmayacağını anlamaları gerekir. Bu, soyut düşünme, dürtüleri kontrol etme, gerçekliği test etme, gelişmiş bir doğru ve yanlış duygusuna sahip olma ve güçlü duygulanımlara tahammül etme kapasitesini gerektirir. Eğlence/ oyun kapasitesi (bağlantılar kurmak ve rüyalar ve fantazilerle bağlantı kurmak için) ve hazzı erteleme (uzun olabilecek bir tedaviye devam etmek için) gibi diğer ego işlevleri de açığa çıkarma süreci için faydalıdır.

Tüm bu nedenlerden dolayı, sorunlu ego fonksiyonuna sahip kişiler genellikle ego fonksiyonları için desteğe ihtiyaç duyarken, ego fonksiyonu daha iyi olan kişiler bilinçdışı düşüncelerin ve fantezilerin açığa çıkarılmasını tolere edebilir ve bundan faydalanabilirler.

Güçlü ve zayıf yanlar

Birinin ego işlevini değerlendirirken, zayıf yanlarının yanı sıra güçlü yanlarını da aradığımızı unutmamak önemlidir. Bu sadece değerlendirmemiz için değil aynı zamanda tedavi için de önemlidir, çünkü çalışma boyunca güçlü olduğumuz alanları kullanacağız.

Örnek:

Bay DD., aşırı kaygıyla baş edebilmek için sosyalleşmekten kaçınıyor. Kendi izolasyonunda mükemmel bir marangoz haline geldi ve güzel mobilyalar inşa etmek için saatlerce dikkatli bir şekilde çalıştı.

Bay DD.’nin ilişkilerdeki zorluğu bir zayıflık olmasına rağmen, sanatına olan yeteneği ve sevgisi güçlü yönlerdir. Konsantre olma ve sebat etme yeteneği, terapide çalışma kapasitesi açısından önemli hale gelebilir.

Sürekli değişen [değişmekte olan] ego işlevi

Ego fonksiyonunun statik olmadığını ve dolayısıyla kişinin dışarıdan destek alma ihtiyacının artıp azaldığını hatırlamak da önemlidir. Tıbbi ve psikiyatrik hastalıkların neden olduğu stres, yas, rol geçişleri ve benlik saygısına alınan darbeler, ego işlevini geçici olarak zayıflatabilir. Ego işlevi an be an zayıflayabilir -örneğin hasta, terapist tarafından anlaşıldığını veya eleştirildiğini hissettiğinde. Uyuşturucu ve alkol de hem ego hem de süperego işlevini değiştirebilir. Bu değişiklikler, açığa çıkarma ve destekleme tekniklerinin kullanımında esnek olmamızı ve kendimize sürekli olarak şu soruları sormamızı gerektiriyor:

  • Tedavide şu andaki hedefler nelerdir?
  • Tedavide şu anda ego fonksiyonu ne düzeyde?

Artık hastanın kapsamlı bir değerlendirmesini yaptığınıza göre, topladığınız bilgileri bir formülasyon oluşturmak ve bilinçli bir öneride bulunmak için nasıl kullanacağınızı düşünmek üzere 5. Bölüm‘e geçelim.

Önerilen etkinlikler

İşte ego işlevleri ve savunmaları hakkında düşünme pratiği yapmanıza yardımcı olacak bazı alıştırmalar.

Etkinlik 1: Ego İşlevleri

Şu hastalarda hangi ego fonksiyonları bozulmuştur?

  1. Bayan A. yalnızca erkek arkadaşından telefon aldığı veya mesaj aldığı günlerde kendini iyi hissediyor.
  2. Bay B., karısıyla kavga ettikten sonra aşırı içki içiyor.
  3. Bayan C., barlarda tanıştığı rastgele erkeklerle eve gitmekten kendini alamıyor.
  4. Bayan D., çok sayıda arkadaşı olduğunu ancak acil bir durumda arayabileceği kişiyi isimlendiremediğini söylüyor.
  5. Bay E., terapistinin kaçırılan seanslar için ücret talep etmesi nedeniyle terapistinin hasta olarak kendisinden kurtulmaya çalıştığını düşünüyor.
  6. Zor bir iş gününün ardından Bayan F. eve geliyor ve çocuklarına bağırıyor.

Yorum

  1. Bayan A.’nın öz saygısını düzenleme konusunda yeteneği zayıftır.
  2. Bay B’nin duygulanım toleransı zayıftır; kendisini ancak içki içerek sakinleştirebilir.
  3. Bayan C.’nin dürtü kontrolü ve muhakemesi zayıf.
  4. Bayan D.’nin başkalarıyla ilişkileri zayıftır; tüm arkadaşlıkları yüzeyseldir.
  5. Bay E.’nin gerçeklik testi zayıftır.
  6. Bayan F.’nin anksiyete toleransı zayıftır.

Faaliyet 2: Savunmalar

Şu insanların hangi savunmayı kullandığını düşünüyorsunuz -bastırma temelli mi, yoksa bölme temelli mi?

  1. Bayan A.’nın gece gündüz ağlayan üç aylık bir erkek çocuğu var. Kocası gece boyunca ona yardım etmek için asla kalkmıyor. Göz altları morarmış ve bitkin durumda. Başına bir şey geleceği korkusuyla bebeği, annesi dahil, kimseye bırakmıyor.
  2. 25 yaşında, sağlıklı bir hukuk öğrencisi olan Bay B., baro sınavına çalışırken kalp krizi geçireceği korkusuyla paniğe kapılır. Göğsünde garip hisler hissetmeye başlar ve merdivenleri çıkarken nefesinin kesildiği endişesine kapılır.
  3. Sözlü sınavında başarısız olduktan sonra Bay C., oda arkadaşına bunun en iyisi olduğunu çünkü kendisini antik Çin tarihi konusunda daha çok çalışmaya zorlayacağını söyler.
  4. Bayan D.’nin oda arkadaşı ortak arkadaşlarıyla çıkmaya başladığında, oda arkadaşının ondan nefret ettiğine ve diğer tüm arkadaşlarını ondan çalmaya çalıştığına ikna olur.
  5. Bay E., Gelir İdaresi’nden bir uyarı notu alana kadar vergilerini ödemesi gerektiğini tamamen unutmuştu.
  6. Bayan F. seansına geç kaldığında, seans sonunda kendisine fazladan zaman vermediği için terapistini azarladı. Terapist seanstan kendini suçlu hissederek çıktı.
  7. Bay G. işten kovulduktan sonra bir terapiste başvurdu ancak ilk seansta durumu neredeyse monoton bir şekilde anlattı. Terapist ona bu konuda üzgün olup olmadığını sorduğunda şöyle dedi: “Neden üzüleyim ki? Bunların hepsi işin bir parçası.”

Yorum

  1. Ters tepki oluşturma – Bayan A’nın aşırı korumacılığının, teselli edilemeyen çocuğuna yönelik bastırılmış saldırganlığını örtbas etmesi muhtemeldir. Bu bastırmaya dayalıdır çünkü saldırganlık Bayan A.’nın içinde kalır ancak bilinçli olarak bunun tersi olarak deneyimlenir.
  2. Somatizasyon Bay B. kaygısını sanki fiziksel belirtilerden kaynaklanıyormuş gibi yaşıyor. Bu bastırmaya dayalıdır çünkü kaygı Bay B’nin içinde kalır ancak fiziksel semptomlar olarak deneyimlenir.
  3. Mantığa bürüme – Bay C., başarısızlığı için iyi bir neden bularak hayal kırıklığıyla baş eder. Bu, bastırmaya dayalıdır çünkü başarısızlığın yarattığı hayal kırıklığı Bay C.’nin içinde kalır ancak duygulanım olmadan yaşanır.
  4. Yansıtma – Bayan D., oda arkadaşına duyduğu öfke ile, öfkenin oda arkadaşından kaynaklandığını deneyimleyerek başa çıkıyor. Bu, duygulanımı kendi içinde tutarak baş edemeyeceği için bölmeye dayalıdır.
  5. Bastırma – Bay E., vergi ödeme kaygısını tamamen aklından çıkararak onunla başa çıkıyor. Bu bastırmaya dayalıdır çünkü onun içinde kalır ama bilinçli değildir.
  6. Yansıtmalı özdeşim – Bayan F., duygularını terapiste yansıtarak ve daha sonra terapiste, terapistin bu duyguları kendisinin deneyimleyeceği şekilde davranarak baş eder. Bu, bölme temelli bir savunmadır çünkü Bayan F. duygularını kendi içinde tutamaz.
  7. Duygulanımın izolasyonu ve rasyonelleştirilmesi – Bay G. ne olduğunu biliyor ancak duygulanımı bastırdı. Bu bastırmaya dayalıdır çünkü duygulanım Bay G’nin içinde kalır ve onun farkındalığının hemen dışındadır. Ayrıca rasyonalizasyona başvuruyor çünkü kovulmaya gerekçe sunuyor; bu da bastırmaya dayalıdır.

Faaliyet 3: Güçlü ve Zayıf Yönler

Bu hastalarda hem egonun güçlü yönlerini hem de ego zayıflıklarını düşünün:

  1. Bay H., evlilik dışı bir ilişki konusunda çelişkili olduğunu söyleyerek terapiye başvuran 45 yaşında bir erkektir. Yakın zamanda işten çıkarılana kadar uzun yıllar müteahhit olarak çalıştı. Her akşam yerel barda sendika arkadaşlarıyla buluştuğunda, onlara karısıyla her gün tartıştığını söyler. Gün içinde halsizdir ve internetteki pornografiye olan iştahını bastırmakta zorluk çekiyor. Son zamanlarda kendisini “erkek” gibi hissettiren tek şeyin bardaki garson kızla birkaç kez “bağlantı kurması” olduğunu söylüyor -garson “genç ve güzel” ama kendisi yakında ”onu terk edeceğinden” emin.
  2. Bayan I., 40 yıllık kocası yeni ölmüş 65 yaşında bir kadındır. Kendini yalnız ve yalıtılmış hissediyor; arkadaşlarının çoğu artık onun mahallesinde yaşamıyor ve çocukları da uzak eyaletlerde yaşıyor. Yüzme, kitap okuma, bahçe işleri ve ev temizliği gibi günlük programlarına devam ettiğini ancak “boş” hissettiğini söylüyor. Kendisinin her zaman çekingen davrandığını ve aktif bir sosyal hayata sahip olmalarına eşinin yardımcı olduğunu söylüyor. Hayatının bir sonraki aşamasının nasıl olacağını merak ediyor ve sizden yardım istiyor.

Yorum

  1. Bay H., yaşamının bu döneminde öz saygı yönetimi, dürtü kontrolü ve duygulanım düzenlemesi konularında zorluk yaşamaktadır. Arkadaşlara sahip olmak ve uzun vadeli bir ilişki ona yardımcı oluyor. Psikoterapiye başvurma kararının da gösterdiği gibi, kendi üzerine düşünme konusunda bir miktar kapasitesi var.
  2. Bayan I., bu yas dönemini atlatmak için denenmiş ve gerçek ilgi alanlarını kullanıyor. Yaşam boyu süren utangaçlık, başkalarıyla tanışma zorluğu ve izolasyonu onu engelliyor. Ancak kendi üzerine düşünüyor ve dünyada var olmanın yeni yollarını öğrenmek için sizinle işbirliği yapmakla ilgileniyor.
Referanslar

Okuduğunuz metin Psikodinamik Psikoterapi: Klinik El Kitabı‘nın dördüncü bölümünün yer yer düzenlenmiş bir çevirisidir.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir