Serbest Çağrışım ve Direnç (20. Bölüm)

Okuyacağınız metin Psychodynamic Psychotherapy: A Clinical Manual [Psikodinamik Psikoterapi: Klinik Bir Manuel]’in 20. bölümünün çevirisidir. Tüm bölümler için şuraya bakınız.

Temel kavramlar

Serbest çağrışım (free association), hastanın aklına gelenleri sansürlemeden söyleme çabasıdır.

Çağrışımların akışı, birbirine bağlanan düşünceler, hisler ve anılardan oluşur ve bizi daha önce bilinçdışında kalan malzemeye götürür.

Direnç (resistance), tedavinin işleyişine ve çağrışımların akışına karşı çıkan her şeydir.

Psikoterapi bağlamında direnç, savunma (defense) olarak da düşünülebilir.

Direnç, tedavinin beklenebilir bir parçasıdır ve bize şu konularda yardımcı olur:
• hastalarımızın karakteristik davranış örüntülerini anlamak,
• hastalarımızın erişmekte özellikle zorlandığı bilinçdışı malzemeye odaklanmak.

Destekleyici teknikler, dirençleri anlamamızı kullanarak hastaların daha adaptif seçimler yapmalarına yardımcı olur.

Açığa çıkarıcı teknikler ise direncin bilinçdışı anlamlarını kavramayı ve hastaları yeni bilinçdışı malzemenin farkına vardırmayı amaçlar.

Bilinçten bilinçdışına nasıl geçeriz? Elimizde bir harita yoktur ve nereye gittiğimizi bilmeyiz. Ancak bize yardımcı olan bir şey vardır: Düşüncelerimiz rastgele olmayan bir şekilde birbirine bağlıdır. Buna “psişik belirlenimcilik (psychic determinism)”[12] deriz. Düşünce akışımızı kaybettiğimizde ve tekrar ne düşündüğümüzü bulmak için çağrışımlarımızı takip ettiğimizde, psişik belirlenimcilik ilkesinden sürekli yararlanırız. Eğer her düşünce bir sonrakine anlamlı bir şekilde bağlıysa, o hâlde düşünceleri izlemeye devam ettiğinizde eninde sonunda bilinçdışına ulaşacağınız düşüncesi mantıklı olur. Dolayısıyla, eğer hastaların düşünceden düşünceye serbestçe dolaşmalarına yardımcı olursak, bilinçli deneyimle anlamlı şekilde bağlantılı, bilinmeyen bir bölgeye doğru yolculuk etmemiz olasıdır. Örneğin, bir hasta kendini üzgün hissettiğini ama nedenini bilmediğini söylesin. Ardından seans sırasında serbestçe konuşmaya başlar ve şöyle der:

Buraya gelirken otobüste böyle hissediyordum. Pencere kenarında oturuyordum. Bugün hava çok gri. Böyle gri günlerden nefret ediyorum. Bana kamptaki yağmurlu günleri hatırlatıyorlar. O günler çok yalnızdı.

Serbest çağrışım yoluyla hasta, erken bir anıya rastlamıştır ve bu anının ya da anının çağrıştırdığı hislerden bir şeyin, onun bugün hissettiğiyle bağlantılı olduğuna bahse girebiliriz.

Serbest çağrışım

Bu tür sözel dolaşmaya serbest çağrışım diyoruz. Serbest çağrışım, hastanın aklına gelen her şeyi sansürlemeden söyleme çabasıdır [13, 14]. Bu, çoğu insanın sosyal durumlarda kullandığından çok farklı bir iletişim biçimidir. Örneğin, terapi dışı bir ortamda, arkadaşınıza elbisesinden nefret ettiğinizi söylememeyi tercih edebilir ya da boşanma sürecinde olan bir meslektaşınızdan düğün planlarınızın ayrıntılarını gizleyebilirsiniz. Hepimiz, kendimizi ve iletişimde bulunduğumuz kişileri korumak için sürekli -bilinçli ya da bilinçdışı olarak- sansür uygularız. Sansürlemeden konuşmayı ya da düşünmeyi denerseniz, bunun neredeyse imkânsız olduğunu görürsünüz. Dolayısıyla, hastalarımızdan serbest çağrışım yapmalarını istediğimizde, onlardan oldukça zor bir şey talep etmiş oluruz. Yine de onlara bunu yapmalarını söyleriz, çünkü bilinçdışının keşfedilmemiş alanına girmek ve düşüncelerinin ve hislerinin nasıl birbirine bağlı olduğunu anlamak için elimizdeki en iyi yol budur.

Bölüm 8’den hatırlayacağınız üzere, hastaya serbest çağrışım yapmayı (ya da serbestçe konuşmayı) öğretmeye yardımcı olmak, tedavinin erken döneminde yapılması gereken önemli bir şeydir. Değerlendirme aşaması tamamlandıktan ve siz ve hasta psikodinamik psikoterapiye başlamaya karar verdikten sonra, hastanın tedaviye en iyi şekilde nasıl katılabileceğini anlamasına yardımcı olmak önemlidir. Bu, şu noktaları açıklamayı içerir:

  • serbest çağrışımın önemi
  • mümkün olduğunca serbestçe konuşmaya nasıl çalışılacağı

Gözden geçirmek gerekirse, bunu yapmak için söyleyebileceğiniz bazı şeylerin örnekleri şunlardır:

Bu tedaviye başlarken, aklınıza gelen her şeyi sansürlemeden söylemeye çalışın. Hiç sansür yapmamak imkânsızdır, ama eğer yaptığınızı fark ederseniz, bunu bizimle paylaşıp paylaşamayacağınıza bakın.

ya da

Aklınıza gelen her şeyi söylemeye çalışın; özellikle ne hissettiğinize, gördüğünüz rüyalara ya da tedavi hakkında aklınıza gelen herhangi bir düşünceye dikkat edin.

Bunun farklı versiyonlarını deneyebilir ve size en uygun geleni bulabilirsiniz.

Hastaların her zaman serbest çağrışım yapmasını ister miyiz?

Bazen klinisyenler, ego işlevi daha zayıf olan hastaları serbestçe konuşmaya teşvik etmenin onları bunaltabileceğinden ya da korkutabileceğinden kaygı duyarlar; sanki Pandora’nın kutusunun kapağını açmaya davet ediyormuş gibi. Gerçekte, ağır kişilik bozuklukları ya da psikoza sahip bazı kişiler dışında, çok az sayıda hasta öyle aşırı bir savunmasızlık içinde başvurur ki, serbestçe konuşmaya davet edilmeleri hızlı bir çözülmeyle sonuçlansın. Terapistin serbest çağrışım davetinin kaygı ve çözülmeye (disorganization) yol açması olasılığı düşük olsa da, böyle bir durumda terapist kaygıyı azaltmak için destekleyici müdahalelerde bulunabilir. İşte bir örnek:

Obsesif-kompulsif bozukluğu olan bir hasta hafta sonunda yaptıklarını anlatmaktadır:

Hasta: Jane ile güzel bir hafta sonu geçirdim. Bir film izledik -ah, filmi düşündüğüme inanamıyorum çünkü beni tamamen alt üst etti. Film çok şiddet doluydu ve hafta sonu boyunca sürekli şiddet içerikli imgeler zihnime geldi. Şimdi bunların yeniden başlayacağından korkuyorum.

Terapist: Peki, hadi hafta sonunun geri kalanına dönelim. Eğlenmişsiniz gibi görünüyor -başka neler yaptınız?

Burada terapist, hastayı obsesif düşüncelerinden uzaklaştırarak [düşüncelerinin yönünü değiştirerek] duygulanımı sınırlamakta ve onun bunaltılmış hissetmesini önlemektedir.

Serbest çağrışımdaki kesintiler, farkındalığa getirilmesi zor olan malzemenin varlığına dair ipuçları sunar

Hastanın serbest çağrışımlarını takip etmenin yanı sıra, hastaların ne zaman ve nasıl serbest çağrışım yapamadıklarını gözlemlemek de bilinçdışı malzemeyi dinlemenin bir başka önemli yoludur. Serbest çağrışımdaki kesintiler, zorlayıcı malzemenin ve bunu farkındalık dışında tutan savunmaların varlığına işaret eder. Örneğin, diyelim ki bir hasta seansa gelir, sizi selamlar ve konuşurken, mağazadan yeni satın aldığıyla aynı gömleği giymekte olduğunuzu fark eder. Sonra sessizleşir. Sözel iletişimindeki bu kesinti, bir şeyin onu rahatsız ettiğini size bildirir. O anda düşüncelerini sorduğunuzda, sizin giymekte olduğunuzla aynı gömleğe sahip olduğunu söylemenin ona fazlasıyla “bilindik (familiar)” hissettirdiğini söyler. Onun bu rahatsızlığı, serbestçe çağrışım yapmasını engellemiştir -ve biz buna direnç deriz.

Direnç nedir?

Direnç, hastanın terapi sürecine karşı koyan herhangi bir şey yapmasıdır [15, 16]. Erken dönem psikanalistler serbest çağrışımı, bir devredeki elektron akışına benzetmişlerdir -dolayısıyla, hastanın “elektron akışı”nı engellemek için yaptığı her şey direnç olarak kabul edilmiştir. Sessizlik, hisleri gizlemek, fazla uyumlu olmak, seansları kaçırmak, faturalarını ödememek -herhangi bir şey direnç işlevi görebilir. Dirençler bilinçli ya da bilinçdışı olabilir; sözel olarak ya da eylemle ifade edilebilir. Direnç hakkında düşünmenin bir yolu da, onun terapide tezahür eden savunma olduğudur. Örneğin:

Bay A. iki yıldır terapidedir ve terapinin çok faydalı olduğunu düşünmektedir. Haftada iki kez yaptığı seanslarına her zaman dakik gelmiştir. Son zamanlarda, Bay A., eşiyle ilişkisinden, eşinin ondan ayrılma tehditleri bağlamında söz etmeye başlamıştır. Terapisti, evlilikteki problemlere kendisinin de katkıda bulunuyor olabileceği bazı şeyler olabileceğini önermiştir. Sonraki birkaç hafta içinde Bay A., alışılmadık biçimde birçok seansa geç kalmıştır. Sonunda, kendisi ve terapisti birlikte bu geç kalmaların Bay A.’nın bu konuyla yüzleşmekten kaçınma isteğiyle bağlantılı olduğunu anlamışlardır.

Bay A., kendi davranışlarına bakmaya karşı savunma yapmaktadır. Bu, terapiye geç kalma şeklinde tezahür ettiğinde, biz buna direnç deriz.

Dirence neden bakarız?

Direncin, hastanın terapinin işleyişine karşı koyma yolu olduğu düşünüldüğünde, bunun ortadan kaldırmamız gereken bir problem olduğu sanılabilir. Erken dönem analistler de direnci bu şekilde ele almışlardır. Ancak, direnç hakkında daha çok şey öğrendikçe, direnci anlamanın aslında hastalarımızı anlamanın ve onların özellikle düşünmekte ve konuşmakta zorlandıkları şeyleri belirlemenin çok iyi bir yolu olduğunu fark ederiz. Örneğin, faturalarını ödemeyen ya da seanslara geç gelen hastalar, tedavileri konusunda ikirciklilik yaşadıklarını bize oldukça açık bir şekilde göstermektedirler. Direnç, terapist için ne ise, acı da doktor için odur -bize ‘”neresinin acıdığını” bilmemize yardımcı olur [17]. Bunu göz önünde bulundurarak, sizin giydiğiniz gömleği yeni satın aldığını size söylemeyen hasta örneğine yeniden bakalım. Belki de aynı gömleğe sahip olduğunu kabul ederek size daha yakın hissetmekten korkuyordur. Belki de kıyafetinizle ilgili bu yorumun sizde istilaya uğramışlık hissi yaratacağından endişe ediyordur. Nedeni ne olursa olsun, onun sessizliği bu durumun onu rahatsız ettiğini görmemize yardımcı olur. Böylece direnci, onun sizinle ilgili sahip olduğu bilinçdışı hislere işaret eder. Bu hisleri anlamak, kuşkusuz, onu daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır.

Teknik

Dinleme

Çağrışım zincirini dinleme

Bir terapi seansı sırasında dinlediğimiz şeyler arasında, duygulanımın yanı sıra serbest çağrışım ve direnç de merkezî bir konuma sahiptir. Hastalarımıza akıllarına gelen her şeyi söylemenin önemini açıkladıktan sonra, bizim görevimiz onların düşüncelerini bilinçdışına doğru bir yolculukta takip etmektir. Bazıları bu dinleme tutumunu “eşit biçimde dalgalanan dikkat (evenly hovering attention)” [18] olarak tanımlamıştır. Bu tür bir dinleme, ister esasen açığa çıkarıcı ister destekleyici bir modda çalışıyor olalım, uygundur.

Çağrışım zincirindeki kesintileri dinlemek

Hastaya serbestçe çağrışım yapmanın önemini açıkladıktan sonra, serbest çağrışım sürecini engelleyen her şeyi potansiyel bir direnç olarak görebilirsiniz. Kesintilerin meydana geldiğine dair ipuçları arasında sessizlik, tereddüt, konunun hızlı bir şekilde değişmesi ve “düşünce zinciri”nin (train of thought) kaybedilmesi yer alır. Yaygın bir örnek:

Noel tatilinden sonra Bayan B., ailesinde gördüğü herkes hakkında konuştu, kız kardeşine gelene kadar -o noktada ne konuştuklarını unuttu ve konuyu değiştirdi.

Bayan B.’nin serbest çağrışımlarındaki bu kesinti, bize onun kız kardeşiyle ilgili hislerinin özellikle bilince getirilmesinin zor olduğunu işaret eder.

Direncin diğer örneklerini dinlemek

Direnç birçok biçimde ortaya çıkabilir; düşüncelerin üzerinden atlamak, bir sırrı saklamak, seansa geç gelmek, faturaları ödemeyi unutmak ya da her seansa daima bir rüya ile başlamak bunlara dahildir. Bazı dirençler, seansın içinde ya da dışında ortaya çıkan eylemler biçimini alır. Eğer bu eylemler, hastaların hislerini seanslarda tartışmak yerine davranış yoluyla ifade etmelerine olanak tanıyorsa, direnç işlevi görürler. Eyleme dökme (acting out), seansların dışında meydana gelen davranışlara işaret eder; örneğin terapisti internetten araştırmak ya da terapinin başlangıcında bir psikologla çıkmaya başlamak gibi. Eyleme vurma (acting in) ise seansların içinde ortaya çıkan davranışlara işaret eder; örneğin ayağa kalkıp terapistin kitaplarını karıştırmak ya da uykuya dalmak gibi. Serbest çağrışımın kendisi bile, eğer hasta terapistle anlamlı bir şekilde etkileşime girmeksizin yalnızca durmaksızın konuşuyorsa, bir direnç olabilir. Aktarım, bir sonraki bölümde (Bölüm 21) tartışacağımız üzere, eğer hasta yalnızca terapist hakkında konuşuyor ve kendi hayatında meydana gelen problemlere hiç değinmiyorsa, bir direnç işlevi görebilir. Direncin varlığına dair iyi ipuçları, terapistin yaşadığı sıkıntı (can sıkıntısı) ve tedavideki durgunluktur [19].

Düşünme

Bir direnci belirledikten sonra, bir sonraki adım onun hastanın dikkatine sunulup sunulmayacağını -ve eğer sunulacaksa, bunun nasıl ve ne zaman yapılacağını- düşünmektir. Eğer esas olarak bilinçdışı malzemeyi açığa çıkarmaya çalışıyorsak, hastanın bir direnci fark etmesine yardımcı olmak çok verimli olabilir; eğer esas olarak desteklemeye çalışıyorsak, genellikle direnci hastaya vurgulamadan not ederiz. Direnç, hastanın acı verici, utanç uyandırıcı ya da korkutucu bir şeyden kaçınma yoludur; bu nedenle hastaya saldırıyor ya da onu eleştiriyor gibi görünmekten kaçınmak için dikkatli bir muhakemede bulunmamız gerekir. Unutmayın, hasta direnç gösterdiğinde aslında bize sadece “neresinin acıdığını” göstermektedir.

Direnci tanıyın, ona saygı duyun ve onunla yan yana yaşayın

Bir direncin işlediğini düşündüğünüzde, göreviniz onu tanımaktır [20]. Hastanın karakteristik direnme biçimini anlamak, hastayı tanımanın iyi bir yoludur. Ayrıca, direnci hasta ile tartışmaya başlamadan önce onu oldukça iyi tanımak da önemlidir. Amacınız direnci ortadan kaldırmak değildir -amacınız, onu hastayı anlamanın bir yolu olarak kullanmaktır. Örneğin, bir hasta seanslara geç kalıyorsa, amacınız hastayı zamanında gelmeye ikna etmek değil, hastanın neden geç geldiğini anlamaktır. Bunu yapmak için, bunun birkaç seans boyunca tekrarlandığını fark edene ve hasta bunu kendisi gündeme getirene kadar beklemek isteyeceksiniz. Buna ek olarak, kendi karşıaktarımınızı gözlemlemek için kendinize biraz zaman tanımak da önemlidir. Örneğin, bir hasta geç kaldığında, rahatsız olmak doğaldır -fakat bu, genellikle geç kalma hakkında yorum yapmak için en iyi zaman değildir.

Hastanızın neden direndiğini düşünün

Bir direnci fark ettiğinizde, hastanın neden bunu kullandığını düşünmek faydalıdır. Bu, hastayla empati kurmanıza ve dirence ne zaman ve nasıl yorum yapacağınıza karar vermenize yardımcı olabilir. Hastaların direnmesinin bazı olası nedenleri şunlardır:

  • Korku: Hastalar değişimden korkarlar, bilinmezlik tarafından tehdit edilmiş hissederler ve yaşamda geliştirdikleri uyumları bırakmaya isteksizdirler. Alışıldık olan her zaman bir rahatlıktır ve genellikle iyi bir nedenle gelişmiştir. Geçmişteki adaptasyon yöntemlerini, artık gerekli olmasalar da, bırakmak zordur. Örneğin, annesinin depresif ve ebeveynliği konusunda güvensiz olduğu bir hastanız olduğunu varsayalım. Terapide, hastanızın söylediğiniz her şeye katıldığını, daima faturaları önceden ödediğini, seanslara zamanında geldiğini ve terapi hakkında yalnızca övgü dolu sözler söylediğini fark ediyorsunuz. Bunun üzerine düşündüğünüzde, onun sürekli olumlu, neşeli tarzının bir direnç olup olmadığını merak ediyorsunuz. Olumsuz hislerini dile getirmenin başkalarını öfkelendireceğinden korkarak, olumsuz hislerini ifade etmekten korkabileceğini tahayyül ediyorsunuz. Annesiyle ilişkisinde adaptif olmuş olabilecek bu davranış, artık adaptif olmasa da, yine de onun için bırakılması zor olabilir.
  • Kayıp: Değişime direnç, aynı zamanda alışılmış düşünme ve davranma biçimlerinin sağladığı hazları koruma isteği tarafından da harekete geçirilir:

Bay C., 35 yaşında bir iş adamıdır, ailesinin istikrarını tehdit eden kötü mali seçimleri neden sürekli yaptığını anlamak için psikoterapiye başvurur. Tedavi sırasında, Bay C. kötü seçimlerini tanımlamayı öğrenir, fakat bunları defalarca yapmaya devam eder. Siz bunu bir direnç olarak tanımlar ve ardından, her mali hata yaptığında hastanın zengin ebeveynlerinden “kurtarma” çekleri aldığını öğrenirsiniz. Hastanın (bilinçdışı olarak) kötü seçimler yapmaya devam ettiğini, çünkü bu çeklerin sağladığı hazdan vazgeçmeye isteksiz olduğunu fark edersiniz. Olgunlaşabilmesi için, bu ebeveynsel desteğin kaybının yasını tutmak zorunda kalacaktır.

Bazen bu kayıplar gerçektir, bazen ise hayali; fakat her iki durumda da kayıp söz konusudur. Bazen faydalı bir terapi de gerçek kayıpları tetikleyebilir. Örneğin, mutsuz bir evlilikte, daha önce kaçınılan hislerin keşfi bazen ayrılığa ve boşanmaya yol açabilir. Bu durumda direnç, bu olası sonucu önlemenin bir yolu olabilir.

  • Suçluluk: Direnç, bilinçdışı suçluluktan kaçınmanın bir yolu olabilir. Örneğin, zorluklarını hayali günahlar için büyülü bir biçimde kefaret ödemek amacıyla kullanan hastalar, bilinçdışı olarak, eğer semptomlarından özgür olsalar suçluluklarıyla yüzleşmek zorunda kalacaklarını hissedebilirler. Örneğin:

Bay D., 40 yaşında bir erkektir ve işte kendini sürekli sabote ettiği için terapiye başvurur. Öyküsünü alırken, evde yaşayan ve asla bağımsız olamayacak iki engelli kardeşi olduğunu öğrenirsiniz. Onun, kardeşlerini geride bırakmanın suçluluk hisleriyle yüzleşmek zorunda kalmamak için, bilinçdışı olarak kendisinin başarılı olmasını engellemesi gerektiğini hissedip hissetmediğini merak edersiniz.

Bu hasta, tedaviden fayda sağlamasına izin vermeye direnebilir, çünkü bu durum suçluluğa yol açacaktır.

  • Utanç: Psikodinamik terapide, hastalar bilinçdışı korkularının ve fantezilerinin farkına vardıkça sıkça aşağılanmış ve utanç duymuş hissederler. Bu hislerden kaçınmak, direncin bir başka yaygın kaynağıdır:

Bay E., 28 yaşında bir erkektir ve nişanlısıyla yaşadığı cinsel sorunların ardından tedaviye gelmiştir. Terapinin ilk aylarında, erken ergenlikten itibaren kendisini dehşete düşüren eşcinsel fantezileri olduğunu açıklamıştır; çünkü ailesinin homofobik olduğunu söylemektedir. Terapide, eşcinsel fantezileriyle ilgili tam bir açıklama yapmaya direnmektedir; çünkü eşcinsel olduğunu keşfetmenin utancından korkmaktadır.

  • Terapist hatası: Dirençler aynı zamanda terapist hatasına bir yanıt da olabilir. Eğer hastalarımızı yanlış anlarsak, onlara empati göstermede yetersiz kalırsak ya da onlara karşı ilgisizlik sergilersek, hastalarımız bilinçli ya da bilinçdışı olarak yardımımıza direnebilirler. Örneğin, eğer bir hasta sizin geç kaldığınız bir seansta sessiz kalıyorsa, direncin nedeninin sizin gecikmeniz olduğunu düşünebilirsiniz [22].

Direncin nedenleri

  • korku
  • kayıp
  • suçluluk
  • utanç
  • terapist hatası

Sandler ve diğerlerinden uyarlanmıştır. [21]


Hastanın direncine bakmaya hazır olup olmadığını değerlendirin

Bir direnci belirlemiş olmamız, hastanın bunu süreci derinleştirecek bir şekilde düşünebileceği anlamına gelmez. Bu kararı vermek için seçim ve hazır oluş ilkelerine başvururuz. Kendinize, direncin yüzeye yakın olup olmadığını, baskın duygulanımla bağlantılı olup olmadığını ve kendi karşıaktarımınızla ilişkili olup olmadığını sorun. Tedavinin aşamasını, terapötik ittifakı ve hastanın ego işlevini düşünün. Pek çok hasta kendi dirençleri konusunda meraklı hale gelir ve hazır olduklarında bunu size belli ederler. Örneğin, “Çekinizi yine unuttum; sanırım bununla ilgili neler olduğunu düşünmeliyim” diyebilirler. İyi bir strateji, hastanın direncini ele almaya hazır oluşunu test etmek için bir soru biçimine dönüştürülmüş deneme yorumunda bulunmaktır. “Acaba geç kalmanız, bugün buraya gelme konusunda ne hissettiğinizle mi ilgili?” ya da “Düşünceleriniz bugün pek çok farklı konuya dağılıyor gibi görünüyor; bunun bizim birlikte yaptığımız çalışmaya dair hislerinizi yansıtıp yansıtmadığını merak ediyorum” demek, hastaya savunmaya geçmek zorunda kalmadan bir çıkış yolu sağlar. Şu örneğe bakın:

Bayan F., işine ilişkin sıkıntılarıyla başa çıkmak için yardım arayışıyla tedaviye gelen nispeten yeni bir hastadır. İş yerindeki problemleri hakkında konuşurken, işten atılabileceğinden endişelenirsiniz. Seanslarına sürekli 15 dakika geç gelir ve bunun, erken çıktığının görülmesi konusunda kaygı duymasından kaynaklandığını söyler.

Her ne kadar onun geç kalmasının bir direnç olabileceğini düşünseniz de, yüzeysel içerik, duygulanımı ve kendi karşıaktarımınız, şu anda geç kalmasını bir direnç olarak ele almaktan sizi uzaklaştırır. Öte yandan, Bayan F. epeydir devam eden bir hasta olsaydı, güçlü bir ittifakı, hayatının diğer alanlarında da geç kalmaya yönelik bir eğilimi ve iş yerinde sağlam bir sicili olsaydı, geç kalmayı direnç olarak ele almayı seçmek konusunda kendinizi daha rahat hissedebilirdiniz.

Ego işlevi kronik olarak zayıflamış olan hastalar, dirençle yüzleşmeyi nadiren, hatta hiçbir zaman verimli bir şekilde kullanamayabilirler. Örneğin:

Bay G., çocukluk döneminden kalma tanı konmamış öğrenme güçlükleri öyküsü olan, 38 yaşında bir erkektir ve işte kronik problemleri nedeniyle terapiye başvurur. Seanslara sürekli 15 dakika geç gelir ve bunun tedaviyle ilişkili olabileceğine dair her türlü öneriye moralsizlik ve öz-eleştiri ile karşılık verir.

Terapist, geç kalmayı bir direnç olarak görebilse de, Bay G. bu durumu kendisi ve güçlükleri hakkında daha fazla şey öğrenmek için tartışamayabilir/kullanamayabilir.

Müdahale etme

Temel müdahaleler

Duygulanımla yaptığımız çalışmada olduğu gibi, psikoeğitim, sorgulamalar, yönlendirme ve empati, daha ileri çalışmalara zemin hazırlayabilir. İlk hedefiniz direnci tanımak olduğundan, ayrıntıları elde etmeye yönelik sorular anahtar öneme sahiptir. İşte bazı örnekler:

Hasta: Dün gece karımla kavga ettim. Bunun hakkında söylenecek fazla bir şey yok.

Terapist: Peki, belki bana kavgadan biraz daha bahsedebilirsiniz. Nasıl başladı?

Hastaya, aklına gelen her şeyi sansürlemeden söylemesi gerektiğini hatırlatmak da faydalı olabilir. Bu, özellikle tedavinin başlangıcında, hastayı cesaretlendirebilir. Hafif yönlendirmeler biçimindeki küçük hatırlatmalar da faydalı olabilir; örneğin sessizlik dönemlerinde hastadan ne düşündüğü veya ne hissettiği hakkında yorum yapmasını istemek gibi. Şu örneği ele alın:

Bay H., 40 yaşında bir yöneticidir, işini yeni kaybetmiştir ve istihdam konusunda bir endişeyle, uykusuzlukla ve genel bir mesleki yetersizlik hissi ile başvurmuştur. Değerlendirmeyi tamamladıktan ve çerçeveyi belirledikten sonra, Bay H. seanslara başlamakta zorlanır.

Bay H.: Nereden başlayacağımı bilmiyorum, Doktor. Bana soru sorduğunuzda hoşuma gidiyordu.

Terapist: Hayatınızda neler olup bittiği ya da nasıl hissettiğiniz hakkında aklınıza gelen şeyleri söylemeniz gayet iyi olur. Nereden başlamak isterseniz uygundur.

Bay H.: Öylesine rastgele şeylerden bahsetmek bana garip geliyor.

Terapist: İnsanlar için başlangıçta bazen garip olabilir, ama siz nereden isterseniz oradan başlayabilirsiniz.

Bu durumda terapist, Bay H.’nin yeni bir hasta olma deneyimiyle empati kurar ve onun çalışmaya daha etkili bir şekilde başlamasına yardımcı olmak için onu biraz yönlendirir.

Çağrışımlara davet de onun hakkında daha fazla şey anlamaya yardımcı olabilir. İşte birkaç olasılık:

Hasta #1: Bugün size ödeme yapmayı unuttuğum için üzgünüm.

Terapist: Bana ödeme yapmamış olmakla ilgili aklınıza herhangi bir şey geliyor mu?

Hasta #2: Bir rüya gördüğümü biliyorum ama onu hatırlayamıyorum. Herhangi bir rüyayı hatırlamakta zorlanıyorum.

Terapist: Bununla ilgili düşünceleriniz neler?

Bu çağrışım davetleri, derinleşme sürecine başlamak için hastanın dirence odaklanmasına yardımcı olmak amacıyla tasarlanmıştır.

Destekleyici müdahaleler

Bir direnci yerinde bırakmayı seçtiğimizde, yani en azından o anda onu yerinden çıkarmanın hastanın işlevselliğini zedeleyebileceği durumlarda destekleyici müdahaleleri seçeriz. Destekleyici müdahaleler, hastanın şunları yapmasına yardımcı olabilir:

  • daha uyumlu dirençleri kullanmak, ve
  • direncin terapötik hedefleri rayından çıkarma gücünü azaltmak.

Ego işlevi daha zayıf olan hastalar için, biz yine çağrışımların akışını dinleriz; ancak, bizim yakın vadeli amacımız genellikle bilinçdışı malzemeyi farkındalığa getirmek değildir. Bunun yerine, hastanın serbest çağrışımları, nelerin desteğe ihtiyaç duyduğuna dair kararlarımızı yönlendirebilecek bilinçdışı süreçleri anlamamıza yardımcı olabilir [23].

Örnek

20 yaşında, küçük bir kızken cinsel saldırıya uğramış olan bir kadın hasta, şimdi erkeklerle çıkmaya başlamaktadır. Seanslarında flört etmeyi konuşurken, herhangi bir cinsel çekimi kabul etmek yerine konuyu değiştirdiğini fark edersiniz. Bunu bir direnç olarak tanısanız da, aynı zamanda onun bunu dile getirebiliyor olmasının dikkate değer olduğunu da anlarsınız. Bu nedenle, dikkatini dirence odaklayarak onun yeni bulduğu rahatlığı bozmayı seçmezsiniz. Bunun yerine, direnci, onun travmayla başa çıkma biçiminin ve erkeklerle sürmekte olan ilişkilerine katılımının bir yönü olarak kabul etmeye karar verirsiniz.

Bazı hastalar, eyleme dökme, seansları kaçırma, faturaları ödememe ya da düşüncelerinin ve davranışlarının bazı yönlerini gizleme gibi dirençleri, onlarla çalışmayı zorlaştıracak bir dereceye kadar kullanabilirler. Bazı dirençler, tedaviyi tehlikeye atabilir ya da etkinliğini sınırlayabilir. Bu durumda, yönlendirmeler ve öneriler faydalı olabilir. Örneğin, bir dizi seansı kaçıran bir hastaya şu şekilde diyebilirsiniz:

Görüyorum ki seanslara zamanında gelmekte zorlanıyorsunuz fakat geç kalmanız bize üzerinde çalışmak için çok az zaman bırakıyor. Zamanında gelebilirseniz gerçekten daha fazlasını yapabiliriz.

Böyle bir durumda, şu türden kullanışlı öneriler de faydalı olabilir:

İşten planladığımız görüşme saatinden 15 dakika önce çıktığınız günlerde, seansa gelmek için taksi tutmanız daha mantıklı olur mu acaba?

O anda sizin amacınız, mutlaka direncin gelecekteki keşfin “yolunu açmak” değil, kişinin kendini savunmasının daha az maliyetli ve daha az yıkıcı yollarını bulmasına yardımcı olarak ego işlevini güçlendirmektir. Bununla birlikte, bazı hastalarda bu tür destekleyici yorumların, daha sonraki bir zamanda ya da hatta aynı seansın ilerleyen bir bölümünde verimli bir biçimde açığa çıkarıcı bir müdahaleyle takip edilmesi de mümkün olabilir.

Açığa çıkarıcı müdahaleler

Direncin anlamını anlamayı, işleyen bilinçdışı unsurları aydınlatmayı ve nihayetinde direncin tedavinin ilerlemesini engelleyici etkisini azaltmayı amaçladığımızda açığa çıkarıcı müdahaleleri seçeriz.

Yüzleştirme

Duygulanımda olduğu gibi, açığa çıkarıcı bir keşfe bir yüzleştirme ile başlarız. Bu durumda, yüzleştirme, hastanın dikkatini dirence çekmektir. Sizin göreviniz, hastayı da tıpkı sizin olduğunuz kadar dirence karşı meraklı hale getirmektir. Örneğin, odaya giren ve konuşmayan bir hastaya yanıt olarak, biraz bekleyip sonra şunu söyleyebilirsiniz: “Bugün pek bir şey söylemiyorsunuz.” Bu basit bir yüzleştirmedir -yalnızca hastanın dikkatini sessizliğine çekiyorsunuz ve ardından bunun hakkında daha fazla konuşup konuşamayacağını görmek için bekliyorsunuz.

Direnç, konuları değiştirme biçiminde ortaya çıktığında, yüzleştirmeler hastaların bunlar arasındaki olası bağlantılarla ilgilenmelerine yardımcı olabilir. Bay I.’nin şu örneğini ele alalım:

Bay I.: Jim’le harika bir akşam yemeği yedik -tüm zaman boyunca konuştuk, eve dönüşte takside de konuştuk. Güzel vakit geçirdik. Eve geldiğimizde, öğle yemeğinden kalma bulaşıklar hâlâ lavabodaydı. Çöpü kimin çıkaracağı konusunda tartıştık ve sevişmeden yattık. (duraksar) Her neyse, dün gece olanlar bunlardı. Size hiç annemin bana uzun süreli cezalar verdiğini söylemiş miydim? Bazen akşam yemeğini bile kaçırırdım.

Terapist: İlginç -bana tartışmadan ve sevişmeden yatmanızdan bahsediyordunuz ve sonra cezaları hatırladınız. Sizce bu ikisi birbiriyle bağlantılı olabilir mi?

Bu örnekte, sizin yorumunuz, hastanın çağrışım zincirindeki eksik halkanın bir yüzleştirmesidir.

Netleştirme

Netleştirme, benzer olguları birbirine bağlayarak bilinçdışını odak noktasına getirmeye yardımcı olur. Netleştirme tekniklerinden biri, birden fazla örneği bir araya getirmektir. Bu, özellikle görünüşte ilgisiz olan farklı direnç biçimleri arasında bağlantılar görmeye başladığınızda faydalıdır. Örneğin, bir hasta:

  • salı günkü seansı unutur ve “işte zamanın nasıl geçtiğini anlamadığını” söylerse,
  • geçen ayki faturayı ödemek için çek defterini getirmeyi unutursa, ve
  • dün gece gördüğü rüyanın ayrıntılarını unutursa, ona şöyle diyebilirsiniz:

Pek çok şeyin planladığınız gibi gitmediği görünüyor. Son seansı kaçırdınız, çek defterinizi getirmeyi unuttunuz ve rüyanızın ayrıntılarını hatırlamıyorsunuz. Acaba bu şeyler birbiriyle ilişkili olabilir mi?

Bu davranışları birbirine bağlamak, hastanın kendi davranışlarının altında bilinçdışı bir güdü olup olmadığını merak etmesini teşvik eder. Tonunuzun cezalandırıcı değil, meraklı olması gerektiğini unutmayın. İşte bir başka örnek:

Bay J., 50 yaşında bir öğretmendir ve “hayatındaki genel hayal kırıklıkları” nedeniyle terapi aramıştır. İşte sıkıldığı ve “bugünün çocuklarının” öğrenmekten çok notlarla ilgilendiği konusundaki endişeleri hakkında uzun uzun konuşur. Seanslar faydalı görünüyor olsa da, eşinden hiç bahsetmediğini fark edersiniz ve iş hakkında konuşmanın, daha problemli alanları keşfetmeye karşı bir direnç olup olmadığını merak etmeye başlarsınız. Potansiyel direnci yüzleştirirsiniz ve şöyle dersiniz: “İşinizle ilgili kaygılarınızı keşfetmede ilerleme kaydediyoruz, ancak neredeyse hiç eşinizden bahsetmediğiniz bana çarpıcı geliyor” Bu yorum onu şaşırtır ve bu bilinçdışı ihmali hakkında meraklanmasına yol açar. Daha sonraki bir seansta, Bay J. babasından bahsederken, annesi hakkında da çok az şey bildiğinizi fark edersiniz. Bu, onun eşinden bahsetmemesindeki ihmale benzer gelir ve size şu netleştirmeyi yapma imkânı verir -“Bugün annenizden hiç söz etmediğinizi fark ettim, tıpkı geçen gün eşinizden hiç söz etmediğiniz gibi.”

Bu bir netleştirmedi; benzer dirençleri birbirine bağlar ve onların ortak bir bilinçdışı kaynağa sahip olabileceği fikrini destekler. Yine, bu bir eleştiri olarak söylenmez -bir konuyu ihmal etme direnci sadece sizi doğru yöne işaret etmiştir. Tek bir nokta bir çizgi oluşturmaz -hastalar görünüşte birbirinden kopuk olan dirençleri birbirine bağlayabildiklerinde, bilinçdışı güdülerin peşine düşmek çok daha ikna edici hale gelir.

Yorumlama

Bir direncin altında yatan bilinçdışı bir güdü bulduğumuzu düşündüğümüzde, yorumlama yapabiliriz. Seansı unutan, ödemeyi unutan ve rüyasını unutan hasta örneğini yeniden ele alalım. İşte, onun rüyasını unuttuğu seansın bir bölümü:

Hasta: Dün gece bir rüya gördüğümü biliyorum ama bir türlü aklıma gelmiyor. Çok sinir bozucu.

Terapist: Onu unutmakla ilgili aklınıza bir şey geliyor mu? (yüzleştirme)

Hasta: Hayır -ama önemli olduğunu hissediyorum- nasıl hissettiğim konusunda bir şeyleri aydınlatabilirdi gibi geliyor.

Terapist: İlginç -son birkaç haftadır birkaç şeyi unuttunuz- salı günkü seansı, geçen sefer çek defterinizi. Ayrıca, haftaya yaz tatiline gideceğim gerçeği hakkında da pek konuşmadığınızı fark ettim -sanki bunu konuşmayı da “unutmuş” gibisiniz. Acaba bu şeylerin bir şekilde birbirleriyle bağlantılı olduğunu düşünüyor musunuz? (netleştirme)

Hasta: Belki -ama sizin tatile gitmenizde bir sorun yok- çok çalışıyorsunuz ve bir tatile ihtiyacınız var. (duraksar) Az önce tamamen garip bir fantezi aklıma geldi; bana bir kartpostal göndereceğinizi düşündüm. Gerçi göndermenizi istemiyorum, o yüzden neden böyle düşündüm bilmiyorum.

Terapist: Kartpostal hakkında aklınıza ne geliyor? (çağrışım daveti)

Hasta: Şey, yaz kampına gittiğimde, diğer çocukların hepsi ailelerinden kartpostal -hatta mektup- alıyordu, hem de her hafta. Ama ben sadece bir kez bir kartpostal aldım sanırım.

Terapist: Onların sizi unuttuğunu düşünmüştünüz. (empatik ifade)

Hasta: Yani biliyorum ki unutmadılar, ama bana öyle hissettirmişti. (Gözleri dolar.)

Terapist: Belki de son birkaç haftadaki unutkanlıklarınızın bir kısmı, tıpkı anne babanızın sizi unuttuğunu hissettiğinizde olduğu gibi, benim tatilde sizi unutacağıma dair bir endişenizle bağlantılıdır. (yorum, genetik bileşenli)

Hasta: Yani biliyorum ki siz unutmazsınız, ama ailenizle eğleneceksiniz. Muhtemelen birkaç hafta boyunca benden ve sorunlarımdan kurtulmuş olmaktan memnun olacaksınız.

Bu örnekte, dirençler (bir seansı unutmak, çek defterini unutmak ve rüyayı unutmak) güçlü bir duygulanımdan (yaz tatiliyle ilgili anksiyete), acı verici bir anıdan (kampta ailesinden mektup almamış olmak) ve korkutucu bir fanteziden (terapist tarafından unutulma fantezisi) kaçınmaya hizmet etmiştir. Dirençle yüzleştirmek ve onu netleştirmek, hastanın onu etkileyen duygulanımları ve fantezileri açığa çıkararak daha derin bir alana ilerlemesine olanak sağlamıştır. Psikodinamik psikoterapinin süreci bu şekilde gelişir. Bu örnekte ayrıca hastanın savunma tarzına dair de bir pencere elde etmiş olduk. Hasta, terapist tarafından unutulma olasılığını açık bırakmak yerine, terapi sürecine daier ve terapiste karşı yükümlülükleri unutmuştur.

Direnç koruyucu olduğundan, yorum tehditkâr hissettirebilir. Bunu hatırlamak, yorumlayıcı süreçte empatiyi sürdürmenin anahtarıdır. İşte terapistin geç kalmayı bir direnç olarak yorumladığı iki örnek:

Terapist 1 – Bu ay üçüncü kez geç kaldınız. Terapiye daha derinlemesine çalışmaktan açıkça kaçınıyorsunuz.

Terapist 2 – Bu ay üç kez geç geldiğinizi fark ettim. Az önce kız arkadaşınızla ilgili kararsız hislerinizden konuşmaya başlamıştık ve benim içimde şöyle bir his var: buraya geç gelerek belki de bu konuyu konuşmaktan kaçınıyor olabilirsiniz. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?

İlk yorumda, Terapist 1’in tutumu suçlayıcı ve cezalandırıcı tınlamaktadır. Yorum “yukarıdan” gelmektedir -sanki terapist “işte durum böyle” diyormuş gibidir. İkinci yorumda ise Terapist 2, hastanın zor bir konu hakkında konuşurken yaşadığı güçlüğe empatiyle yaklaşmaktadır. Ton işbirlikçi ve meraklıdır. Aynı direnç -farklı ton- ve muhtemelen farklı bir yanıt.

Özet

Bu bölümde, direnci anlamanın bizi hastanın bilinçdışını anlamaya nasıl yaklaştırdığını inceledik. Direnç, sürecin beklenen ve hoş karşılanan bir parçasıdır ve hastanın savunma tarzını öğrenmemize yardımcı olur. Bir sonraki bölümde, benzer biçimlerde bize yardımcı olacak aktarım kavramını ele alacağız.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir