Farmakolojik Tedavide Psikodinamik Formülasyonlar (26)

Yazar:

Kategori:

Anahtar Kavramlar

Psikodinamik formülasyonlar psikofarmakolojik tedaviyi optimize etmemize yardımcı olabilir.

Bu bağlamda, en yararlı psikodinamik formülasyonlar aşağıdakilerle ilgili konuları hedefler

  • Semptomlar
  • İlaçlar
  • Uyumluluk
  • Yan etkiler

Ruh sağlığı için gelen hastalar genellikle bir tür acıdan kurtulmayı ararlar. Bazılarının başlangıçta ilaç tedavisi, psikoterapi veya her ikisiyle tedavi olup olmama konusunda tercihleri olabilir. Diğerlerinin belirli bir tedavi tercihi olmayabilir. Ruh sağlığı hizmetlerinin yapılandırılma, sunulma, ödenme (en azından ABD’de) ve medyada tasvir edilme şekli nedeniyle, psikiyatristlerden genellikle sadece ilaç yazmaları ve konuşma tedavisini dışarıda bırakmaları istenmektedir (Mojtabai & Olfson, 2008). Hastaları diğer ruh sağlığı uzmanlarından psikoterapi alabilir ya da hiç almayabilir. Ancak ilaç tedavisi için gelen hastaların duygusal açıdan anlamlı konuları psikoterapideki hastalar kadar tartışma olasılıkları vardır. Gördükleri farmakologlar onları neyin rahatsız ettiğini empati kurarak dinleyebilir ve yanıt verebilir (Cabaniss et al., 2017) ve bu bilginin hassas bir şekilde ortaya çıkarılıp anlaşıldığında genellikle ilaç tedavisini optimize etmeye yardımcı olduğunu fark edebilirler. Ancak günümüz psikiyatri pratiğinin gerçekleri, psikiyatristlerin “medikal kontrol” ziyaretlerinin süresini 15-20 dakika ile sınırlamalarını gerektirmektedir. Psikodinamik formülasyon bu tedavi yaklaşımına nasıl uyum sağlayabilir (Gabbard, 2009; Plakun, 2012)

Psikodinamik formülasyon farmakolojik tedaviyi yönlendirmeye yardımcı olur

Psikodinamik bir formülasyon, tedavi esas olarak farmakolojik olarak tasarlandığında bile yararlı bir rehber olabilir. İyi formülasyonlar, klinisyenlerin hastalarının hastalıklarına, ilaçlarına ve ruh sağlığı uzmanlarına karşı tutumlarını anlamalarına yardımcı olur. (Mintz & Belnap, 2011).

Reçeteyi yazan kişi için en yararlı psikodinamik formülasyon öz ve problem odaklıdır. Bazı durumlarda, hastanın net bir psikiyatrik teşhisi vardır, eşlik eden semptomları veya durumları az veya hiç yoktur, ilaç kullanımı konusunda çelişki yaşamaz, ilaca iyi yanıt verir ve az veya hiç yan etkisi olmaz, ilaç tedavi programına iyi uyum sağlar. Bununla birlikte, genellikle durum daha karmaşıktır. Hastanın net olmayan bir tanısı, birden fazla stres faktörü veya travma yaşamış olabilir, ilaç kullanma konusunda kararsız veya olumsuz duygulara sahip olabilir, yan etkileriyle ilgili sıkıntı veya reçetelenen ilaca uyum sağlamakta zorluk yaşayabilir. Bu durumlarda, tedavi eden klinikler, hastayı yeterince tanımak için zaman ayırarak işbirlikçi bir şekilde hedef odaklı bir psikodinamik formülasyon oluşturabilirler. Bu aynı zamanda tedaviye uyum ve sonuçla pozitif korelasyon gösterdiği gösterilen terapötik ittifakın güçlendirilmesine de hizmet edecektir (Cabaniss ve ark., 2017; Zeber ve ark., 2008). Bir klinisyenden ilaç tedavisi ve diğerinden psikoterapi alan hastalar için ayrı tedavi (split treatment), iki klinisyenin iletişim kurmaya istekli olması -psikodinamik formülasyon hakkında fikir alışverişinde bulunmak da dahil olmak üzere- tedavinin çok önemli bir bileşeni olabilir.

Farmakolojik tedavide hedefe yönelik bir formülasyon için bilgi toplanması

Hastaların ilk konsültasyona gelme şekli, hedeflenen psikodinamik formülasyon için bilgi toplama yaklaşımına rehberlik edecektir. Bir hasta kriz halinde (örneğin akut intihar eğilimi gösteriyorsa) acil hedef hastanın güvenliğini sağlamak olacaktır. Daha kapsamlı öykü alınması bekleyebilir. Bunun aksine, uzun süredir devam eden yaygın anksiyetesi olan bir hastanın randevu için haftalar öncesinden plan yapması durumunda, hastayı tanımaya başlamak ve ziyaretin “Neden şimdi? “sini anlamak için zamanımız olacaktır. Önemli bir not olarak, formülasyon için ihtiyacımız olan bazı veriler, bir psikoterapist veya bir birinci basamak doktoru olabilecek başvuran klinisyenle iyi bir çalışma ittifakı kurularak elde edilebilir.

Göreceli olarak acil olmayan bir durumda bile, yaşam öyküsünü tam olarak öğrenmeye veya hastanın mevcut ve geçmiş ilişkilerini derinlemesine araştırmaya zaman olmayabilir.Klinik durumun gereklilikleri göz önüne alındığında, bilgi toplamanın hedefe yönelik olması gerekir. Peki formüle etmeye başlamak için ne tür bilgileri bilmek faydalıdır?

Bu örneği düşünün:

Orta yaşlı bir inşaat işçisi olan Alfred, farmakoloğa “karım sizi görmemi istediği için” konsültasyona geldiğini söyler. “Biraz depresyonda olduğunu ama önemli bir şey olmadığını, işler iyi gitmediğinde depresyona girdiğini” söylüyor. Sorulara isteksizce cevap veriyor ve çok az bilgi veriyor. Duvardaki diplomalara bakarak, biraz alaycı bir ses tonuyla, “Demek bir sürü okula gittiniz, oldukça zeki olmalısınız” diyor. Farmakolog buna yanıt vermiyor ama Alfred’in semptomlarıyla ilgili sorular sormaya devam ediyor.

Bu örnekte farmakolog, Alfred’in majör depresyona sahip olduğu sonucuna varabilir ve bir antidepresan ilaç yazmaya karar verebilir. Ancak Alfred’in farmakoloğun diplomaları hakkındaki kışkırtıcı yorumu, farmakolojik ittifakı ve tedaviyi etkileyebilecek özsaygı tehditlerine karşı kırılganlık ve başkalarına güvenmekte zorluk gibi başka sorunların da söz konusu olabileceğini düşündürmektedir. Alfred, benlik duygusu, başkalarıyla olan ilişkisi, doktorlara, ilaçlara ve psikiyatrik tanılara karşı tutumu hakkında daha fazla şey öğrenmeden, büyük olasılıkla tedavi başarılı olmayabilir (Skodol ve ark., 2005, 2011) Alfred’in, benlik algısı, başkalarıyla ilişkileri ve doktorlara, ilaçlara ve psikiyatrik teşhislere karşı tutumları hakkında daha fazla bilgi edinmeden tedavi başarılı olmayabilir.

İlk farmakoloji konsültasyonu için yeni bir hastayla görüşürken, ziyaretin çeşitli hedeflerini açıklayarak çerçeveyi belirlemek yararlıdır. Örneğin:

Bugünkü ziyaretin ana amacı sizin için ilaçların faydalı olup olmayacağını görmek olsa da, bunu en iyi şekilde yapabilmek için sizi tanımam gerekecek. Bu nedenle, şu anki yaşam durumunuzla ilgili ve geçmişinizle ilgili bazı sorular soracağım.

Aşağıdaki bölümlerde klinisyenlerin psikofarmakolojik tedavide hedefe yönelik psikodinamik formülasyonlar oluşturmasına yardımcı olabilecek önemli bilgiler tartışılmaktadır.

Hastanın hayat hikayesine odaklanmış sorular sormak

Travma öyküsü de dahil olmak üzere standart bir tıbbi ve psikiyatrik öykü almanın yanı sıra, hastanın çocukluğu ve köken ailesi hakkında bir şeyler bilmek de yararlıdır. Bu, standart bir görüşmenin içine yerleştirilebilir, örneğin şöyle denebilir:

Bana kısaca kendinizden ve siz büyürken ailenizin nasıl olduğundan bahsederseniz çok yardımcı olursunuz. İnsanlar sizi çocukken nasıl tarif ederdi? Anne babanız ve kardeşleriniz nasıl insanlardı? Çocukluğunuz veya gençlik yıllarınız hakkında bilmem gereken önemli bir şey var mı?

Özellikle hem hastada hem de aile üyelerinde erken dönem mizaç kalıpları, bilişsel ve duygusal zorlukların belirtileri ve ilaç tedavisi geçmişi hakkında bilgi edinmek önemlidir.

İlişkilerin geçmişi

Bunu sormanın yararlı bir yolu şöyle bir sorudur:

  Bana hayatındaki önemli insanlardan bahset.

Hastanın tanıdığı herhangi birinin psikiyatrik bir bozukluk için ilaç alıp almadığını veya kullanıp kullanmadığını öğrenmek yararlı olabilir. Hastanın destek için kime güvendiğini ve kimin stres kaynağı olabileceğini bulmak da önemlidir.

Uyum sağlamak (Adapting)

Bir hastanın stresle nasıl başa çıktığını, kendini nasıl düzenlediğini, duyusal uyarıcılara nasıl tepki verdiğini ve duygularını nasıl yönettiğini anlamak, psikofarmakolojik tedavi için son derece değerlidir. Bu, ilaç kavramını daha geniş bir bağlama yerleştirmeye ve semptomları yönetmek için farmakolojik olmayan stratejiler önermeye yardımcı olabilir. Ayrıca, hastanın nüks, yan etkiler ve tedaviye yanıtsızlık durumlarında nasıl tepki vereceğini öngörmemize de yardımcı olabilir.

Stresi genellikle nasıl yönetirsiniz? Kaygı, öfke veya üzüntü gibi duygularla genel olarak nasıl başa çıkıyorsunuz? Bu başa çıkma stratejilerinizin ne kadar işe yaradığını düşünüyorsunuz?

Hastalığa karşı tutumlar

Hastalarımızın tıbbi ve psikiyatrik geçmişiyle ilgili gerçekleri öğrenmenin yanı sıra, hastalık veya tedaviyle ilgili deneyimlerini, mevcut durumu veya sorunu nasıl anladıklarını, mevcut soruna neyin neden olduğu veya katkıda bulunduğu hakkındaki fikirlerini veya teorilerini ve neyin yardımcı olabileceğini düşündüklerini de sorabiliriz.

Aşağıdaki gibi sorular,

Bazen insanların neden endişeli olduklarına dair fikirleri vardır. Senin var mı?

Ya da

Depresyonu bir tıbbi hastalık olarak düşünsek de bazen sizin gibi semptomları olan insanlar sorunlarının kendilerinden kaynaklandığından endişe ederler. Sizin böyle düşünceleriniz oldu mu?

Hastalarımızın semptomları hakkındaki fantezilerini anlamak tedavi başarısı için kritik öneme sahip olabilir.

İlaca karşı tutumlar

Basındaki makaleler, televizyondaki doğrudan tüketiciye yönelik reklamlar, sosyal medyadaki paylaşımlar; bunlar psikiyatrik ilaçlarla ilgili bilgilerin kültürümüze nüfuz etmesinin yollarından sadece birkaçıdır. Ruh sağlığı uzmanlarına başvuran hastaların ilaç tedavisine ilişkin önceden var olan bazı görüş ve duyguları olması muhtemeldir ve tedaviye başladığımızda bunları sormamız önemlidir (Drescher, 1995). Hastalar psikiyatrik ilaçlar hakkında çok ya da az bilgi sahibi olabilir ve bu konudaki duyguları çok olumsuzdan oldukça olumluya kadar değişebilir. Genellikle bu tutumlar, hastanın tanıdığı herhangi birinin psikiyatrik bozukluk için ilaç alıp almadığı ya da almış olup olmadığı sorulduğunda ortaya çıkarılabilir.

Liam, depresyonun değerlendirilmesi için terapisti tarafından bir farmakoloğa yönlendirilir. İlk görüşmede Liam, farmakoloğa şunları söyler: “Kız kardeşim birkaç antidepresan denedi ve hepsi korkunç yan etkilerden başka bir etkiye neden olmadı. Onlara pek güvenim yok.”

İlaçlar ayrıca hastalar için belirli anlamlara da sahip olabilir. Bu anlamlardan bazıları şunları içerebilir: semptomlarına neden olan bir şeyin “biyolojik” olduğunu doğrulama, özsaygıya darbe, kendilerine özel bir şekilde bakıldığını hissetme, başkalarının (örneğin, psikiyatristin) zihnini veya bedenini kontrol etmek için bir araç olma veya psikoterapide “başarısız” olduğu hissi (Busch & Auchincloss, 1995; Busch & Sandberg, 2007; Frank & Gunderson, 1990.

Tedaviyi yürüten klinisyene yönelik tutumlar

Konsültasyon sırasında genellikle hastalara bize karşı tutumlarını doğrudan sormasak da, bu konuda ipuçları arar ve not ederiz. Hasta aşırı saygılı ve idealize edici mi? Şüpheci ve güvensiz mi? Düşmanca ve tartışmacı mı? Tüm bu tutumlar önemli bilgilere işaret eder ve bizim işimiz bunların nedenlerini ve kaynaklarını anlamaya çalışmaktır. Bunlar altta yatan bir psikiyatrik bozukluğun belirtilerini gösterebilir veya hastanın başkalarına karşı uzun süredir devam eden tutumları olabilir, örneğin, otorite pozisyonları. Bu tutumların, tıp mesleğinin, tarihsel olarak ve günümüzde, renkli insanlara, kadınlara, LGBTQ bireylere ve diğer azınlık gruplarına karşı önyargı gösterme, kötü muamele veya istismar etme şekilleriyle kök salmış tıbbi mesleğe güvensizliği yansıtabileceğini düşünmek de önemlidir (Brandon et al., 2005; Drescher, 2015; Hamberg, 2008; Mensah et al., 2021; Saha et al., 2003). Bu tutumlar ilaç kullanımı önerilerine uyumu etkileyebilir ve farmakologların hastalarını daha etkili bir şekilde tedaviye dahil etmelerine yardımcı olabilir (Douglas, 2008).

Psikofarmakolojik tedavide psikodinamik bir formülasyonun oluşturulması

Psikofarmakolojik tedavide psikodinamik formülasyon, hastanın ilaçlara yönelik duygularını, tutumlarını ve davranışlarını etkileyen sorunları ve kalıpları hedefler. Temelde, şunu bilmek istiyoruz:

Bu kişinin sorunları, kendisiyle ve diğerleriyle ilişki kurma kalıpları, stres ve çatışmalarla başa çıkma karakteristik yolları ve yaşam öyküsü göz önüne alındığında, farmakolojik tedaviye nasıl tepki vereceğini nasıl öngörebilirim?

Farmakolojik tedaviye ilişkin hastaların tutumlarını etkileyebilecek daha yaygın kalıplar ve çatışmalar özsaygı, güven ve bağımlılık sorunlarıdır. Daha önce belirtildiği gibi, bazı hastalar, ilaç önerilen bir psikiyatrik tanı almanın özsaygılarını zedelediğini hissedebilirler. Her gün bir hapı almanın fiziksel gerçeği, kişinin “kusurlu” olduğunu veya “destek” kullanıyor olduğunu hatırlatan somut bir deneyim olarak algılanabilir. Güven sorunu olan hastalar, bir psikiyatristin önerilerini takip etmekte isteksiz olabilir veya hoş olmayan fiziksel duyumlar veya potansiyel olarak tehlikeli yan etkilere neden olabilecek bir maddeyi almakta isteksiz olabilirler.

Diğer insanlara bağımlı olmaktan kaçınan hastalar, bir hap veya reçete için görmeleri gereken doktor gibi kişilere güvenmeyi, bağımlılık veya bağımsızlık duygularına veya kendi başına başarıya zarar vermek olarak görebilirler. Özellikle bir ilaç faydalıysa, ihtiyaç duyulduğunda ancak bulunamayacak bir durumu öngörmek daha da üzücü olabilir. Bu yaygın korkuları anlamak, hastalarımızla bu konuları konuşmamıza ve endişeyi azaltmaya ve terapötik ittifakı artırmaya yönelik stratejiler bulmamıza yardımcı olabilir.

İşte psikofarmakolojik tedavilerde oluşturulan bazı psikodinamik formülasyonlar. İlk olarak, Ivan için oluşturulan bu formülasyonu inceleyelim:

Sunum (PRESENTATION)

30 yaşındaki Ivan, uzun süredir devam eden anksiyetesinin değerlendirilmesi için farmakoloğa gidiyor. Periyodik panik atakları geçirmekte, nefes darlığı ve kalp krizi geçirme korkusu yaşamaktadır.  Ayrıca mikrop ve kirlenme korkusu da var; bu da onu her gün vücudunu, eşyalarını ve dairesini yıkamak için uzun süre harcamasına neden oluyor. Bu durum çoğu zaman işe geç kalmasına neden oluyor ve uzun süreli romantik bir ilişki kurma becerisini engelliyor Psikoterapistinin önerisi üzerine, bir bilişsel davranışçı terapi (BDT) sürecine ilaç tedavisiyle destek olunabileceğini düşündüğü için şimdi burada. Ivan yaşadığı sıkıntıya rağmen ilaç almak istemedi. Semptomlarını isteksizce tanımlıyor ve farmakolog detayları sorduğunda utanmış gibi görünüyor.

TANIMLAMAK (DESCRIBE)

Problem

Ivan’ın günlük yaşamını ve romantik ilişkilerini etkileyen panik bozukluğu ve Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) semptomları olduğu görülüyor.

Örüntüler (PATTERNS)

Ivan ömür boyu süren düşük özgüvenden mustariptir. Başkalarının yapabileceği şeyleri yapamayacağını hissediyor ve özgüven tehditleriyle karşılaştığında ilişkilerden çekilme eğiliminde oluyor. Başkalarıyla ilgilenmesine ve onlarla empati kurabilmesine rağmen ilişkilerinde güven ve samimiyet eksiktir. İlkokuldan beri matematikte başarılı olsa da görevleri organize etme ve okuma hızı konusunda zorluk yaşadı.  Bilgisayar programcısı olarak işinden keyif alıyor, ancak hafta sonları ve tatillerde rahatlamakta zorlanıyor.

Hayat hikayesini gözden geçirme (Review the life story)

Ivan, eğitim düzeyi yüksek olan iki profesyonel ebeveynin çocuklarından küçük olanıdır. Büyük kız kardeşi okulda her zaman başarılı oldu ve şimdi profesördür. Ivan, öğrenme güçlüğü yaşadı ve eğitim desteği ve özel ders alma gibi yardımlara rağmen akademik olarak zorlandı. Ivan, akademik başarıyı çok önemseyen ebeveynlerinin, bu durumdan dolayı her zaman kendisini “kusurlu” hissettirdiklerini ve beklendik bir şekilde başarılı olan büyük kız kardeşi tercih ettiklerini hissetti.

Ivan ilk anksiyete belirtilerini ergenlik döneminin başlarında göstermiş olmasına rağmen, bunu 20’li yaşlarının sonuna kadar kimseye açıklamadı. Şimdi, ilk önemli romantik ilişkisinde kız arkadaşının yanına taşınıyor ve semptomlarını ona açıklamaktan korkuyor. Ayrıca, Ivan “gerçekten hasta olanların psikiyatrik ilaç aldığını” düşünüyor. Eğer ilaç önerilirse, bu durumun “gerçekten” bir sorun olduğunu göstereceğini ve kız arkadaşından saklaması gereken bir başka şey olacağını düşünüyor. Ayrıca, obsesif-kompulsif bozukluğu (OKB) tedavi etmek için kullanılan bazı ilaçların düşük cinsel istek ve iktidarsızlık gibi yan etkilere neden olabileceğini duymuş ve bu tür bir yan etkiye sahip olabilecek bir ilacı kullanmayı düşünmeye isteksiz.

Sorunları/örüntüleri yaşam öyküsüne BAĞLAMA (LINK)

Ivan’ın düşük özsaygısı, ebeveynlerinin ona ve akademik olarak daha başarılı olan kız kardeşine karşı tutumlarıyla ve okuldaki zorluklarla ilişkili olabilir. Utançla başa çıkmanın bir yolu olarak semptomlarını gizli tutmuştur. Ivan, ilacı kendisinde bir sorun olduğunun daha fazla kanıtı olarak görüyor ve bu, farmakolojik tedaviye uyum gösterme isteğini etkileyebilir. Ivan, ilaçların olası cinsel yan etkilerinden endişe duyuyor; bu nedenle, böyle semptomlar gelişirse, onları özsaygısına karşı başka bir, belki de dayanılmaz bir darbe olarak görebilir.

Bu formülasyon, farmakoloğun, Ivan’la bir tedavi planını tartışırken Ivan’ın öz saygı konusundaki hassasiyetini ve kendisi hakkında potansiyel olarak utanç verici bilgileri açıklamama eğilimini akılda tutmasının önemli olacağını anlamasına yardımcı olur.

Şimdi Estee için şu formülasyonu düşünün:

Sunum (PRESENTATION)

Estee, iki çocuk annesi 45 yaşında bir kadındır ve eşi bir buçuk yıl önce kanserden ölmüştür. Bir arkadaşının depresyon için ilaçtan faydalandığını öğrendikten sonra bir psikofarmakologdan danışmanlık almak üzere gelmiştir. Eşinin ölümünden bu yana “çok fazla baskı altında” hissetmektedir, uyku sorunu yaşamakta ve dikkatini toplamakta zorlanmaktadır. Kendini “kötü hissetmekte” ve sık sık sinirli olmaktadır. Bu durum evde çocuklarıyla ve iş arkadaşlarıyla sürtüşmelere neden olmaktadır. Ayrıca mesleki yükümlülüklerini yerine getirmekte geride kalmıştır. Bu semptomları zor yaşam koşullarına ve iki çocuğunu tek başına büyütüp desteklemesine bağlıyor.Farmakoloğa, herhangi birinin veya herhangi bir şeyin kendisine yardım edip edemeyeceğinden emin olmadığını ve “kendini toparlayıp bu durumu aşması” gerektiğini söylüyor.İlaçlarla ilgili düşünceleri sorulduğunda Estee şöyle diyor: “Bağımlı olabileceğim hiçbir şeyi almak istemem.” Psikofarmakolog, antidepresan ilacın kendisini daha iyi hissetmesine ve daha iyi çalışmasına yardımcı olabileceği ihtimalini tartıştıktan sonra Estee şöyle diyor: “Peki, diyelim ki kendimi daha iyi hissediyorum – o zaman ne olacak? Psikofarmakolog, antidepresan ilacın kendisini daha iyi hissetmesine ve daha iyi çalışmasına yardımcı olabileceği ihtimalini tartıştıktan sonra Estee şöyle diyor: “Peki, diyelim ki kendimi daha iyi hissediyorum- sonra ne olacak? İşe yaraması için hayatımın geri kalanında ilaçla mı kalmam gerekecek? Bunu istemezdim.

Tanımlamak

Problem

Estee, büyük bir kayıp olan kocasının ölümü nedeniyle depresyon belirtileri gösteriyor. İlaç tedavisini düşünme konusunda kararsız.

Örüntüler

Estee genel olarak iyi bir özsaygıya sahiptir ve istikrarlı bir kimlik duygusuna sahiptir. Hayatı boyunca empati ve yakınlıkla karakterize edilen yakın arkadaşlıklar kurmuştur, ancak genellikle başkalarına değil kendisine güvenmeyi tercih eder. Eşinin hastalığı öncesinde, onunla karşılıklı memnuniyet sağlayan bir ilişkisi olduğunu hissediyordu. İşini sevmekte, iyi yaptığına inanmakta ve geçmişte arkadaşlarıyla bir araya gelmekten ve okumaktan keyif alıyordu.

Yaşam Öyküsünü Gözden Geçirmek (REVIEW)

Estee, dört çocuklu kaotik bir ailede büyümüştür ve en büyük çocuktur. Annesi alkol ve reçeteli ilaçlara bağımlıydı ve Estee erken ergenlik dönemindeyken annesi çoğu zaman kendi odasında zaman geçirirdi. Babası genellikle iş seyahatlerindeydi ve eve geldiğinde duygusal olarak uzaktı. Ergenlik yıllarının çoğunda, Estee kardeşlerine bakmak ve ev işlerine yardımcı olmakla sorumluydu. Bütün bunlara rağmen, Estee okulda başarılı oldu ve iyi bir üniversiteye burs kazandı. Mezun olduktan sonra başarılı bir kariyere başladı. 30’lu yaşlarının ortasında evlendi ve birkaç yıl içinde iki çocuğu oldu. Rahmetli kocasını nazik, sevgi dolu ve güvenilir bir adam olarak tanımlıyor ama şöyle diyor: “Sonuçta ona güvenemedim; kansere yakalandı ve öldü.

Sorunları/örüntüleri yaşam öyküsüne BAĞLAMA (LINK)

Estee’nin bir yetişkin olarak güvenli ve başarılı bir yaşam kurmasına yardımcı olan motivasyon, kendine güven ve dayanıklılık gibi önemli güçlü yanları var gibi görünse de, başkalarına bağlı kalmakta yaşam boyu zorluk çekmiştir. Erken yaşam öyküsü, duygusal ve pratik destekten yoksun olması ve gençliğinde bile yetişkin bakım sorumluluklarını üstlenmesiyle dikkat çekicidir. Çocukluk deneyimi olarak ebeveynlerini güvenilmez ve güvenilir olmayan olarak deneyimlemesi, başkalarına güvenme konusundaki tutumunu etkilemiş olabilir. Bu durumda, mümkünse güvensizlik duyduğu ve kaçınmaya çalıştığı bir durum olarak diğerlerine bağımlı olma tutumunu etkilemiş olabilir. Bu tutum, psikotropik ilaçlara ve ilacı reçete eden klinisyene karşı Estee’nin duruşunu muhtemelen etkileyecektir. İlaç denemeyi kabul etse bile, özellikle depresyon semptomlarına yardımcı olursa, Estee’nin ilaç kullanmaya devam etme konusunda oldukça ikircikli kalması muhtemeldir.

Estee’nin yaşamı boyunca bağımlılık korkularının nasıl geliştiği hakkında bir teori oluşturabilmek ve bunun şu anda ilaç alma kararını nasıl etkilediğini anlamak, Estee’nin güncel seçimlerini uzun süredir devam eden duygu ve davranış kalıplarından ayırmasına yardımcı olabilir.

Önerilen Etkinlik

Bireysel olarak veya sınıf ortamında yapılabilir

Çalıştığınız bir hastayı düşünün, ilaç kullanıyor. İlaç tedavisinin deneyimini nasıl etkileyebileceğine dair hastanın yaşam öyküsünün iki yolu hakkında birkaç cümle yazın (veya bir meslektaşınızla tartışın). Özellikle terapiste veya reçeteyi yazana olan tutumlarına dikkat edin.

Referanslar

1. Brandon, D., Isaac, L., & LaVeist, T. (2005). The legacy of Tuskegee and trust in medical care: Is Tuskegee responsible for race differences in mistrust of medical care? Journal of the National Medical Association, 97(7), 951–956. PMID: 16080664

2. Busch, F. N., & Auchincloss, E. L. (1995). The psychology of prescribing and taking medica tion. In H. J. Schwartz, E. Bleiberg, & S. Weissman (Eds.), Psychodynamic concepts in general psychiatry (1st ed., pp. 401–416). American Psychiatric Publishing, Inc.

3. Busch, F. N., & Sandberg, L. S. (2007). Psychotherapy and medication: The challenge of integra tion. Analytic Press.

 4. Cabaniss, D. L., Cherry, S., Douglas, C. J., & Schwartz, A. (2017). Psychodynamic psycho therapy: A clinical manual (2nd ed.). Wiley Blackwell.

 5. Douglas, C. J. (2008). Teaching supportive psychotherapy to psychiatric residents. American Journal of Psychiatry, 165, 445–452. https://doi.org/10.1176/appi.ajp.2007.07121907

6. Drescher, J. (1995). Psychotherapy, medication and belief. Issues in Psychoanalytic Psychology, 17(1), 7–28.

7. Drescher, J. (2015). Ethical issues in treating LGBT patients. In J. Sadler, C. W. van Staden, & K. W. M. Fulford (Eds.), Psychodynamic concepts in general psychiatryoxford handbook of psychiatric ethics (pp. 180–192). Oxford University Press.

8. Frank, A. F., & Gunderson, J. G. (1990). The role of the therapeutic alliance in the treatment of schizophrenia: Relationship to course and outcome. Archives of General Psychiatry, 47(3), 228–236. https://doi.org/10.1001/archpsyc.1990.01810150028006 9. Gabbard, G. O. (2009). Deconstructing the “med check.” Psychiatric Times, 26(9). http://www.psychiatrictimes.com/display/article/10168/1444238

10. Hamberg, K. (2008). Gender bias in medicine. Women’s. Health, 4(3), 237–243. https://doi. org/10.2217/17455057.4.3.237

11. Mensah, M., Ogbu- Nwobodo, L., & Shim, R. (2021). Racism and mental health equity: History repeating itself. Psychiatric Services. Published January 12, 2021, https://doi. org/10.1176/appi.ps.202000755

12. Mintz, D., & Belnap, B. A. (2011). What is psychodynamic psychopharmacology? An approach to pharmacologic treatment resistance. In E. Plakun (Ed.), Treatment resistance and patient authority: The Austen Riggs reader. W.W. Norton & Co. p. 42–65

13. Mojtabai, R., & Olfson, M. (2008). National trends in psychotherapy by office- based psychia trists. Archives of General Psychiatry, 65(8), 962–970. https://doi.org/10.1001/archpsyc.65.8.962

14. Plakun, E. (2012). Treatment resistance and psychodynamic psychiatry: Concepts psychia try needs from psychoanalysis. Psychodynamic Psychiatry, 40(2), 183–210.

15. Saha, S., Arbelaez, J., & Cooper, L. (2003). Patient- physician relationships and racial dis parities in the quality of healthcare. American Journal of Public Health, 93, 1713–1719. https:// doi.org/10.2105/AJPH.93.10.1713

16. Skodol, A. E., Gunderson, J. G., Shea, M. T., McGlashan, T. H., Morey, L. C., Sanislow, C. A., Bender, D. S., Grilo, C. M., Zanarini, M. C., Yen, S., Pagano, M. E., & Stout, R. L. (2005). The collaborative longitudinal personality disorders study (CLPS): Overview and implications. Journal of Personality Disorders, 19, 487–504. https://doi.org/10.1521/pedi.2005.19.5.487

17. Skodol, A. E., Grilo, C. M., Keyes, K., Geier, T., Grant, B. F., & Hasin, D. S. (2011). Relationship of personality disorders to the course of major depressive disorder in a nationally repre sentative sample. American Journal of Psychiatry, 168, 257–264. https://doi.org/10.1176/ appi.ajp.2010.10050695

18. Zeber, J., Copeland, L. A., Good, C. B., Fine, M. J., Bauer, M. S., & Kilbourne, A. M. (2008). Therapeutic alliance perceptions and medication adherence in patients with bipolar disor der. Journal of Affective Disorders, 107, 53–62. https://doi.org/10.1016/j.jad.2007.07.026


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir