Terapist Nasıl Seçilmelidir?

Yazar:

Kategori:

İyi bir terapinin bir odak noktası olmalıdır.

Pek çok psikolog ve psikiyatriste psikoterapi öğreten biri olarak, birçok terapi yöntemine hâkimim; bu nedenle bu yöntemleri hastalarıma empoze etmiyorum.

Kendini belirli bir terapi yöntemi ile tanımlayan terapistlere dikkat edin. Bu tür terapistler, sizi tanımadan veya sizi herhangi bir şeyden bağımsız olarak anlamaya çalışmadan nasıl bir tedavi uygulayacaklarına karar verirler. Birden fazla terapi yönteminde uzman olduğunu iddia eden terapistlere de dikkat edin. Hiç kimse her konuda uzman değildir. Bu tür terapistler dürüst değildir ve sadece programlarını doldurma hevesiyle hareket ederler.

Belirli bir tanı veya hastalık üzerinde uzmanlaştığını gereğinden fazla vurgulayan terapistlere dikkat edin. Psikiyatrik tanı, hastaya nasıl yardımcı olacağımız hakkında bize çok az bilgi verir. (Bu konu hakkında daha fazla bilgi almak için bloğuma göz atabilirsiniz.) Duygusal acının sebebi, hayatımızın temeline; insanlarla nasıl bağ kurduğumuza veya kuramadığımıza, neyi arzu ettiğimize veya neden kaçındığımıza, kendimiz hakkında bildiklerimize veya bilmek istemediklerimize dayanır. Bir terapistin uzmanlığı, bu temelin nasıl oluşturulduğu veya tanının ne olduğu üzerine değil; bu temelin nasıl yeniden oluşturulacağı üzerine olmalıdır.

İlk seanslarda, asıl sorunun ne olduğuna dair ortak bir anlayış geliştirmeye odaklanılmalıdır. Bu anlayış, hem terapist için; hem de hasta için bir anlam ifade etmelidir. “Asıl sorun” depresyon, anksiyete veya yeme bozukluğu değil; bu zorluklara sebep olan psikolojik nedenlerdir. Etkili bir terapinin bir odak noktası olmalıdır. Asıl sorun üzerine oluşturulan ortak anlayış, terapi için bir odak noktası belirler.

Bu ortak anlayış, ilk seansta gelişebilir; ancak bu süreç birkaç seans da sürebilir. Terapi ilerledikçe, ortak anlayış da gelişecektir. Bu anlayış sabit değildir; değişim gösterebilir. Ancak, başlangıçta üzerine inşa edilecek temel olarak bir odak noktası belirlenmelidir. Her iki tarafın da ne yapacağını bilmediği bir senaryoda, terapi yapmanın bir anlamı yoktur.

Birçok terapist “terapötik ittifak” hakkında konuşur; ancak terapötik ittifakın gerektirdiklerini çok az kişi anlar. Terapötik ittifak, sadece bağ kurduğunuzu hissetmeniz anlamına gelmez. Bu, tek bir şeye dayalı bir ittifak değildir. Terapötik ittifak, odaklanmak istediğiniz konu üzerindeki ortak amaca dayanır. Terapötik ittifakın gerektirdiği üç ana unsur vardır:

  1. Bir bağ kurulmalıdır.
  2. Terapinin amacı üzerinde ortak bir karar alınmalıdır.
  3. Bu amaca ulaşmak için terapide kullanılacak yöntemler üzerinde ortak bir karar alınmalıdır.

Bu üç unsurun her biri, terapötik ittifak için gereklidir. Genellikle sadece ilk unsurun dikkate alındığını gözlemliyorum. Sadece ilk unsurun dikkate alınması, hastayla sıcak ve destekleyici bir ilişki kurulmasını sağlar; ancak anlamlı bir psikolojik değişime yol açmaz.

Sorunun ne olduğuna dair geliştirilen anlayış, gerçekten de ortak olmalıdır. Bu anlayışı sadece terapistin veya sadece hastanın geliştirmesi yeterli değildir. Bu anlayış, ikinizin de tek başına bilebileceklerinizi aşan; sizin ve terapistinizin birlikte geliştirdiği bir anlayıştır. Eğer bu anlayışı kendi kendinize geliştirebiliyorsanız, asıl sorunun ne olduğunu ve bu sorun hakkında neler yapılabileceğini söyleyebiliyorsanız; muhtemelen terapiye ihtiyacınız olmayacaktır. Terapistin görevi, çözümleyemediğiniz sorunları tek başınıza yapamayacağınız bir yoldan çözüme kavuşturmanızda size yardımcı olmaktır. Ortak bir anlayışa ulaştığınızda, çok önemli bir adımı tamamlamış olursunuz.

Öğrencilerim bana her zaman hasta sorunun ne olduğunu bilmediğinde ne yapılması gerektiğini sorar. Bazı hastalar bir şeyin yolunda gitmediğinin farkındadır, ancak bunun ne olduğunu bilemezler. Boşlukta, kaybolmuş veya çıkmaza girmiş gibi hissedebilirler, ancak sebebini bilemezler. Burada terapistin uzmanlığı devreye girer; çünkü terapist hastaya hastanın kendi başına elde edemeyeceği bir bakış açısı sunar. Sorun, hastanın kendine yabancı olması olabilir. “Bir şeyler yanlışmış gibi hissediyorsunuz ancak bunu ifade edebileceğiniz bir kelime bulamıyorsunuz.” gibi bir cümle kurabilirim. Eğer hasta bunun doğru olduğunu düşünürse ona neyin yanlış olduğunu ifade etmeye çalışmasını önerebilirim. Eğer neyin yanlış olduğunu ifade edebilecek kelimeleri bulabilirsek, durumu daha net bir şekilde görebileceğimizi, durumu daha net bir şekilde gördüğümüzde ise bazı çözümler bulabileceğimizi söylerim.

Sonrasında ise hastaya bu yöntemin neyin yanlış olduğunu ifade etmesine yardımcı olup olmadığını sorarım. Bu soru, ortak bir anlayış geliştirebilmek için oldukça önemlidir. Eğer hasta da bu durumu ifade edebilmenin yardımcı olacağını düşünüyorsa, terapi için birincil bir odak noktası bulmuş oluruz. Ortak amacımız durumu ifade edebilecek kelimeleri bulmak olur. Eğer hasta bu kelimeleri benim yardımım olmadan bulamıyor, ben de onun yardımı olmadan bulamıyorsam; bu amacı birlikte gerçekleştirebiliriz. Böylece bir başlangıç noktası belirlemiş oluruz. Bu başlangıç noktasını belirledikten sonra tedavi odağı gittikçe gelişecektir. Bir sonraki seansımızda ikimiz de ne yapacağımızı biliriz.

Eğer hasta bu yöntemi faydalı bulmuyorsa, ikimizin de ortak kararı olacak bir odak noktası bulana kadar keşfe devam ederiz. Amacımız konusunda aynı fikirde olana kadar terapiyi ilerletmek adına bir öneride bulunmam. Terapiyi sırf terapi yaptım diyebilmek için yapmam. Terapiyi, her ikimiz de ne yaptığımızı ve neden yaptığımızı anladığımızda başlatırım.

“Evet”i her zaman cevap olarak kabul etmem. Bir hastanın tedavi odağını razı oluyormuş gibi kabul etmesi, ortak bir anlayış geliştiremediğimiz anlamına gelir. Bu bizim ortak anlayışımız değil, sadece benim anlayışım olur. Eğer hasta, uzman olduğum için en doğrusunu benim bildiğimi düşünürse; ortak anlayışa sahip olamayız.  Eğer hasta başkaları için kendine göre doğru olanı ertelediyse, bu durum neyin yanlış hissettirdiğini ve hastanın neden bu durumu ifade edecek kelimeleri bulamadığını açıklar. Bu durumu görüşmede dile getiririm.

Peki nasıl terapist seçmelisiniz? Kuramcı ve her şeyin uzmanı olarak görünen terapistlerden uzak durun. Sadece sizin sorununuzun aynısını yaşayan kişiler üzerinde uzmanlaşmış terapistleri araştırmayın; çünkü sizden başka kimse sizin sorununuzun birebir aynısını yaşamaz.

Terapistinizin sizinle mi yoksa tanınızla mı daha çok ilgilendiğine dikkat edin. Terapistin sizi sorunun ne olduğu üzerine düşünmeye davet edip etmediğine dikkat edin. İkinizin de sorunun ne olduğuna dair size doğru gelen ve önceden belli olmayan ortak bir anlayış geliştirebileceğinize emin olun. Son adım birkaç seans sürebilir; ancak asıl önemli olan en baştan bu yönde ilerleyebilmektir.

Eğer bu unsurları göz önünde bulundurarak bir terapist bulduysanız, muhtemelen doğru bir terapist buldunuz demektir.

***

Yazar Hakkında: PhD unvanına sahip Jonathan Shedler, Colorado Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Klinik Doçent Doktordur. 

Kaynak

https://www.psychologytoday.com/us/blog/psychologically-minded/201604/how-choose-therapist linkindeki yazının çevirisidir. Yazı, Pelin Yılmaz tarafından çevrildi.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir