Değerler (10)

Yazar:

Kategori:

Anahtar kavramlar

Değerlerimiz (values) kim olduğumuzun önemli bir boyutudur.

Değerlerimiz kendimiz, başkaları ve dünyamız hakkındaki otomatik düşünme şeklimizi etkiler -dolayısıyla onları tanımlamak ve gelişimleri hakkında hipotezler kurmak psikodinamik formülasyonun bir parçasıdır.

Bir kişinin değerler sisteminin üç yönünü düşünebiliriz:

  • Doğru ve yanlış duygusu (Sense of right and wrong)
  • Doğru/yanlış davranış (Right/wrong behavior)
  • Kişisel değerler (Personal values)—hayatta bizim için önemli olan şeyler

Bir bireyin değerlerini anlamak, bu değerlerin gelişip işlediği kültürel bağlamı içermelidir.

Psikodinamik psikoterapistler, hastalarının değerlerini yargılamayı azaltmak için kendi değer sistemlerini (value system) anlamak zorundadırlar.

Bir araştırma kapsamında, üç yaşındaki bir çocuğa şu hikaye anlatılıyor:

Bir anne, çocuğuna ve küçük kardeşine yara bantlarının saklandığı banyo rafına dokunmamalarını söylüyor. Anne gittikten sonra çocuklar oyun oynuyor ve küçük kardeş kendini kesiyor ve çocuktan yara bandı istiyor.

Daha sonra çocuğa “Bana göster ve sonra ne olacağını söyle” diye sorulur (Oppenheim ve diğerleri, 1997, s. 947). Bu senaryoyu tasarlayan araştırmacılar, pek çok çocuğun bu yaşta bile bu ikilemi kabul edebildiğini ve hatta çözebildiğini buldu. Böylece doğru ve yanlış duygusunu edinmeye ve kullanmaya başlıyorlardı. Çocuğun bilinçli olarak kuralları belirleme yeteneğinden önce gelişen bu değerler dizisi, onun farkındalığının dışında veya bilinçdışındadır. Bazı değerlerimizin bilinçli olarak farkında olmamıza rağmen, değer sistemimizin birçok yönü bilinçsiz/bilinçdışı (unconscious) ve örtüktür. Bir kişinin değerlerinin onun düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını nasıl etkilediğini anlamak psikodinamik formülasyonun önemli bir parçasıdır.

Alanın tanımlanması: değerler

Pinokyo buna “Jiminy Cricket (Jiminy Cricket)” adını vermiş, Freud ise buna süperego (super-ego) adını vermiştir (Freud, 1923/1971). Adına ne derseniz deyin, değer sistemimiz kim olduğumuzun önemli bir parçasıdır. Değerlerimiz kendimiz ve eylemlerimiz hakkındaki düşüncelerimize, nasıl davrandığımıza, başkalarını ve kültürümüzü nasıl değerlendirdiğimize rehberlik eder. Değerler, ahlak, etik, süperego işlevi, vicdan ve olumlu sosyal davranış gibi birçok isimle anılır (Hoffman, 2008) ve yaşamlarımız boyunca gelişmeye devam eder (Emde ve diğerleri, 1991). Bu terimler, farklı alanlardaki farklı insanlar için farklı anlamlar ifade eder. Bize uygun tanımları seçmek yerine, bu önemli işlev alanının temel yönlerini ele alacağız.

Değerleri tanımlamak için değişkenler

Bir kişinin değerlerinin üç yönünü düşünebiliriz:

  • Doğru ve yanlış duygusu
  • Doğru/yanlış davranış
  • Kişisel değerler

Bunlar örtüşse de farklıdır ve bu nedenle aşağıdaki metinde hepsini açıklamak önemlidir.

Doğru ve yanlış duygusu

İçimizdeki “yapmamız gerekenler” ve “yapmamamız gerekenler” hayatımızın ilk yıllarında gelişmeye başlar. Sonuçta doğru ve yanlış anlayışımızı (sense of right and wrong) oluştururlar. Gelişimleri mizaçtan, ilk bakıcılarımızdan, akranlarımızdan, inanç sistemimizden ve içinde yaşadığımız kültürden etkilenir (Emde ve diğerleri, 1991). Kendimiz, başkaları ve genel olarak toplum hakkında nasıl düşündüğümüzü yönlendirirler. Her ne kadar bilinçli olarak bunların farkında olsak da, bunlar büyük ölçüde otomatik ve bilinçsizdir. Örneğin, bir aile üyesinin ilaçlarını alabilmek için “yalnızca acil durumlar için” etiketini kullanarak çekme alanına park eden bir sağlık çalışanını düşünün. “Bu doğrudur/makuldür” diye düşünebilir ama sonra kendini sinirli hissedebilir ve huzursuz bir gece geçirebilir. Seçimini bilinçli olarak haklı çıkarsa da, bilinçdışı içsel değerlerin ruh halini ve uykusunu etkilemesi muhtemeldir. Psikodinamik psikoterapistler olarak hastalarımızın bilinçdışı değerlerine dair bir anlayışa sahip olmalıyız çünkü bunlar hayatlarının birçok yönünü etkileyebilir ve hatta semptomlara neden olabilir.

Bir kişinin doğru ve yanlış anlayışı, her biri bir süreklilik (continuum) içinde olan aşağıdaki değişkenler kullanılarak tanımlanabilir.

Doğru/yanlış sistemi

Birinin doğru ve yanlış sistemi nedir ve nasıl çalışır? Veya insanların farklı durumlarda farklı doğru/yanlış sistemleri olabileceği için (Jensen 2015), onların doğru ve yanlış sistemleri nelerdir? İnsanlar doğru ve yanlış sistemlerini çeşitli şeylere dayandırırlar. Bazıları sivil/medeni kodlara ve yasalara, bazıları dini kurallara, bazıları ise kültürel standartlara uyuyor. Çoğumuz bir kombinasyon kullanıyoruz. Bir kişinin doğru ve yanlış anlayışına sahip olup olmadığını öne sürmek yerine, kişinin doğru/yanlış sistemlerinin nasıl işlediğini anlamak daha önemlidir. Bazıları çok tutarlı doğru ve yanlış sistemlerine sahip olabilir, bazıları duruma göre sistemlerini değiştirebilir (Jensen, 2015), bazıları ise sistemlerinin çözüldüğü zamanlar yaşayabilir.

Sertlik/Katılık

Birinin değerleri onun kendisini veya başkalarını aşırı derecede yargılamasına mı yol açıyor? Geleneksel olarak bu, sert/katı bir süper egoya (harsh super-ego) sahip olmak olarak biliniyordu. Sertlik (harshness) veya hoşgörü, değer yargısının miktarı ve niteliğinin algılanan ihlalle eşleşip eşleşmediğiyle ilgilidir. Burada önemli olan sertliğin kişi için ne anlama geldiğini anlamaktır. Yoksulluk içinde büyüyen, tüm parasını biriktiren, kendini her türlü lüksten mahrum bırakan, şöyle düşünen bir insanda bir sertlik duyarız: Annemle babamın hiçbir lüksü yokken neden benim lüksüm olsun ki?

Terapistler olarak bizim işimiz, sertliği ve bunun haklı olup olmadığını yargılamak değil, bunun yerine sertliğin ne anlama geldiğini anlamaya çalışmak ve sert bir değerlendirmenin doğruluğu üzerinde düşünmektir.

Esneklik

Bazıları için değerler birer değer iken bazıları için durumlar doğruyu ve yanlışı görme şekillerini etkileyebilir (Jensen, 2015). Örneğin Toni Morrison’un Sevgili romanında bir anne çocuğunu öldürmektedir (Morrison, 2012). Çoğu insanın değerleri bu eylemi kınasa da, annenin köle yakalayıcıları tarafından takip edilen kaçak bir köle olduğu düşüncesi, birçok kişinin bu eylemi esnek bir şekilde yargılamasına olanak tanıyabilir. Bu tür bir esneklik (flexibility)empatiyi ve bağışlamayı teşvik edebilir.

Doğru/yanlış davranış

Başkalarını nasıl düşündüğümüz, hissettiğimiz ve yargıladığımız bir şeydir; nasıl davrandığımız ise başka bir şeydir (Gibbs, 2019, s. 8). Değerlerimizin yönlendirdiği davranışlara doğru/yanlış davranış (right/wrong behavior) diyebiliriz. Bu davranış kim olduğumuzun ve başkaları tarafından nasıl algılandığımızın önemli bir boyutudur. Bunu içsel değerlerden faydalı bir şekilde ayırabiliriz çünkü değer sistemimizin bu iki boyutu örtüşebilir ve kesişebilir, ancak bunların mutlaka aynı olması gerekmez. Doğru/yanlış davranışımızı aşağıdaki değişkenleri kullanarak tanımlayabiliriz.

Kişinin doğru ve yanlış anlayışıyla tutarlılığı

“Bunun yanlış olduğunu biliyorum ama yine de yapacağım” diyen kişiye karşılık (versus), davranışları kendi içsel doğru ve yanlış duygusuyla daha tutarlı bir şekilde eşleşen kişiyi düşünün. Zihinsel durum muayenesindeki klasik soru şudur: “Sokakta bulduğunuz 100 dolarlık banknotla ne yapardınız?” Bazıları, “Başkasına ait, polise götürürdüm” derken, bazıları da “Evet, bir şeyleri almaman gerektiğini biliyorum ama kim bilebilir ki?” diyebilir. Bir şeyin yanlış olduğunu bilmek ancak davranışı yönlendirmek için kişinin yakalanma ihtimalinin düzeyini kullanmak, kişinin bu düşüncenin yokluğunda eylemlerini seçmesinden oldukça farklıdır.

Kişinin ailesi veya kültürüyle tutarlılığı

Bireyin doğru/yanlış davranışları çevresindeki kişilerin davranışlarına benzer mi, yoksa onlardan farklı mı? Bunu açıklamak çok önemli olabilir. Örneğin, partilere veya buluşmalara gitmeyi “günah” olduğunu söyleyerek reddeden 18 yaşında bir yetişkini (adult) düşünün. Eğer bu kişi 18 yaşındaki tüm yetişkinlerin bu inancı paylaştığı bir kültürde yaşıyorsa, bu davranışı belli bir açıdan görebiliriz; 18 yaşındaki yetişkinlerin genel olarak sosyalleştiği bir ortamda yaşıyor ise davranışlarını başka bir şekilde düşünebiliriz. Bir kişinin davranışını bağlamsallaştırmak (contextualizing), onu yargılamak yerine anlamamıza yardımcı olur.

Prososyal davranış

Antisosyal davranışın tersi olan prososyal davranış (prosocial behavior), “kişisel ödül beklentisi olmadan…başkalarına fayda sağlamayı amaçlayan sosyal eylem” olarak tanımlanmaktadır.” (Gibbs, 2019, s. 157). Bu özel değer odaklı davranışın varlığını veya yokluğunu (yine bir süreklilik boyunca) tanımlamak önemlidir. Çöp atmayan iki insanı düşünün: biri güzel bir şehre sahip olma arzusuyla hareket ediyor, diğeri ise dünyayı gelecek nesillere daha yeşil bırakma arzusuyla hareket ediyor. İkinci kişinin davranışının daha olumlu olduğunu söyleyebiliriz.

Kişisel değerler

Bizi ne motive ediyor? Hayatımıza anlam veren şey nedir? Bizim için önemli olan nedir? Bunlar kişisel değerlerimiz (personal values) diyebileceğimiz şeylerdir. Kişisel değerler kişiden kişiye farklılık gösterir ve partner seçiminden kariyer seçimine kadar her şeye yön verir. Para, statü, din ve aile gibi motivasyon unsurlarının yanı sıra dürüstlük, sıkı çalışma, katılım, adalet, dürüstlük ve maneviyat gibi daha soyut kavramları da içerebilirler. Örneğin, her biri çocuklarını büyütürken çalışmayı seçen dört kadını düşünün. Biri ailesinin daha fazla paraya sahip olmasını istediği için çalışabilir, ikincisi kişisel olarak tatmin edici bulduğu için çalışabilir, üçüncüsü toplumda kadınlara eşit davranılmasının önemli olduğunu düşündüğü için çalışabilir ve dördüncüsü ise hayatta kalmak için çalışabilir. Her biri farklı kişisel değerler tarafından yönlendirilen, benzer davranışlara sahip dört kadın. Terapistler olarak hastalarımızın değerlerini yargılamadan tanımlamak ve keşfetmek için kendi kişisel değerlerimizi anlamamız önemlidir.

Değerler ve kültürel bağlam

Her ne kadar ilk ahlaki gelişim teorileri evrensel değerler kavramını desteklese de (Kohlberg, 1981), mevcut araştırmalar doğru ve yanlış hakkındaki düşünme şeklimizin içinde yaşadığımız kültür (veya kültürler) tarafından şekillendiğini göstermektedir (Pandya ve Bhangaonkar, 2015). Örneğin, bir çalışmada araştırmacılar, yetişkinlere “Tanrı’nın izlediği” telkin edildiğinde başkalarına yardım etmeyi seçmeye daha yatkın olduklarını bulmuşlardır (Shariff ve Norenzayan, 2007). Diğerleri, Amerika Birleşik Devletleri’nde muhafazakar dindar ailelerde büyüyen okul çağındaki çocukların, daha ilerici ailelerde yetişenlere kıyasla değerler hakkında farklı fikirlere sahip olduğunu bulmuşlardır (Jensen, 2015). Muhafazakar bir Güneyli ailede büyüyen tarihçi Charles Dew, The Making of a Racist adlı kitabında (Massachusetts’te) Williams College’da öğrenci olarak yaşadığı deneyimlerin ırk ve ırkçılık hakkındaki görüşlerini dönüştürmeye nasıl yardımcı olduğunu yazıyor (Dew, 2016) ). Yaşadığımız deneyimler ve bunların oluştuğu kültürler, değerlerimizin yaşam boyunca gelişimini etkiler.

Değerleri öğrenmek: açılış soruları, ardından hikayeler

Birinin değerlerini öğrenirken, bireyin yaşam deneyimi ve durumu tarafından yönlendirilmemizi sağlarız. İnsanlar terapiye stres altında oldukları için gelirler -başları belada olabilir, travma geçirebilirler, pişmanlık duyabilirler, kendilerini suçlu hissedebilirler ya da sadece yaklaşan bir kararla ilgili kafaları karışmış olabilir. Değerlerinin hikayelerinin ayrıntılarıyla nasıl iç içe geçtiğini öğrenmeliyiz. Aşağıdakilerin tümü için kişinin bu değerleri yakın çevresi ve toplumuyla paylaşıp paylaşmadığını sormak da faydalı olacaktır.

Bir kişinin doğru ve yanlış duygusunu öğrenmek

Değerleri öğrenmenin en iyi yolu bireyin kişisel deneyimiyle çalışmaktır. Örneğin kendini suçlu hisseden ya da kendini cezalandıran bir hastaya, bu duygularına yön veren düşünceleri sorabiliriz. Aktarım/transferans yoluyla içsel değerleri de öğrenebiliriz. Örneğin hastaların zamanı ve parayı idare etme biçimleri bilinçli ya da bilinçdışı değerlere ışık tutabilir. Tutarsızlıklarla yüzleştirmek, sertlik hakkında bilgi edinmemize yardımcı olabilir -örneğin, terapiyi hak etmediğini söyleyen bir kişiye neden böyle hissettiğini sormak. Uyarlayabileceğiniz ve değiştirebileceğiniz diğer bazı örnek sorular şunlardır:

  • (Siz veya başka bir kişi) bunu ne zaman yaptınız, bunun doğru olduğunu düşündünüz mü?
  • Bu karar hakkında ne düşünüyorsunuz? Keşke başka bir seçim yapsaydınız mı?
  • Kendinizi suçlu hissettiğinizi söylüyorsunuz -neyi yanlış yaptığınızı düşünüyorsunuz?
  • Size doğruyu ve yanlışı kim öğretti?
  • Yaşamınız boyunca neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair anlayışınız değişti mi? Sizce bu neden oldu?
  • Doğru ve yanlış anlayışınız kişisel inanç sisteminizle veya kültürel geçmişinizle bağlantılı mı?
  • Bunun ailenizin doğru ve yanlış anlayışından ya da kültürel geçmişinizden farklı olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Doğru/yanlış davranışı öğrenme

Doğru/yanlış davranışı öğrenmek aynı zamanda insanların anlattığı hikayelerle başlar. Sevilen biriyle kavga etmekten mi bahsediyorlar? Başları bir çeşit belada mı? Pişman olacakları bir şey mi yaptılar? İnsanların bu hikayeler hakkında konuşmasını sağlamak bize onların doğru/yanlış davranışları hakkında çok şey söyleyebilir. Bizimle ilgili hisleri (aktarım) hakkında konuşmak da yardımcı olabilir. İşte birkaç fikir:

  • Eğer bunu tekrar yapabilseydiniz, aynı şekilde yapar mıydınız?
  • Kız kardeşine davranışınızdan ne kadar pişman olduğunuzdan çok bahsettiniz. Neyi yanlış yaptığınızı düşünüyorsunuz?
  • Kaçırdığınız seansı halletme şeklim yüzünden bana kızgın görünüyorsunuz. Sizce neyi yanlış yaptım?

Kişisel değerleri öğrenmek

  • Hayatta sizin için en önemli şey nedir? Neden?
  • Hangi değerler sizi motive ediyor?
  • Hayattan ne arıyorsunuz/bekliyorsunuz?
  • Eğer dünyada tek bir şey isteseydin bu ne olurdu? Bu hayatınızı nasıl iyileştirir?
  • Rol modelleriniz kimler? Neden?

DEĞERLERİ tanımlama

Değerleri TANIMLAMA hakkında düşünürken Carlos’u ele alalım:

Carlos, yakın zamanda papazla görüşür ve ona pandemi sırasında kilise ayinlerine katılamamaktan dolayı “suçluluk duyduğunu” söyler. Papaz onunla ilgili endişe duyar ve ona bunu terapistle görüşmesini önerir. Bunun üzerine, Carlos terapiste “Birçok hatam oldu” der. “Genç bir adam olarak çok içtim. Eğer dindar/dini bütün babam bunu bilseydi, beni evden kovardı -üstelik bunun için de haklı bir nedeni vardı.” Carlos, boş zamanlarının tamamını kilisesinde papaz olarak çalışarak geçirdiğini ve kendisini çocuklarını “Tanrı’yı sevecek” ve başkalarına hizmet edecek şekilde yetiştirmeye adadığını söylüyor.

Carlos’un değerlerle ilgili kalıplarını şu şekilde TANIMLAYABİLİRİZ:

Dindar bir ailede büyüyen Carlos net bir doğru ve yanlış anlayışına (sense of right and wrong) sahiptir ve bu bazen özellikle kendisine karşı oldukça sert/acımasız ve katı (harsh and inflexible) olabiliyor. Bunun örnekleri, salgın sırasında (çoğu insan için bu imkansızken) kiliseye gitmeme konusundaki suçluluk duygusu ve doğru-yanlış davranışında (right-wrong behavior) “yanlış” olarak adlandırdığı şeylerle ilgili içsel meşguliyetidir. Artık, kendi iç değerleri ve toplumun değerleri ile tutarlı (consistent with his internal values and those of his community) olan katı davranış kurallarına bağlı kalıyor, alkolden tamamen uzak duruyor ve tüm boş zamanlarını kilisesinde bir papaz olarak çalışarak geçiriyor. Onun temel değerleri (primary values), kendi inanç ve davranışlarını paylaşan çocuklar yetiştirmekle ilgilidir.

DEĞERLERİ tanımlayan değişkenler

Doğru/yanlış duygusu şunları içerir:

  • Doğru/yanlış sistemi
  • Sertlik
  • Esneklik

Doğru/yanlış davranış şunları içerir:

  • Doğru/yanlış duygusuyla tutarlılık
  • Kişinin ailesine/kültürüne uygunluk
  • Olumlu sosyal davranış

Kişisel değerler şunları içerir:

  • Türler (ör. eğitim, aile, para)
  • Çevrelerindekilerle tutarlılık/onlardan farklılık

Önerilen etkinlik

Bireysel öğrenciler tarafından veya sınıf ortamında yapılabilir.

Herhangi bir klinik ortamda birlikte çalıştığınız bir hastayı düşünün. Bu kişinin kişisel değerlerini sıralayabilir misiniz? Onları nasıl öğrendiniz? Bu bilgiyi ortaya çıkarmada hangi sorular faydalı oldu? Bir eğitim grubundaysanız fikirlerinizi paylaşın.

Referanslar
  1. Dew, C. B. (2016). The making of a racist: A southerner reflects on family, history and the slave trade. University of Virginia Press.
  2. Emde, R. N., Biringen, Z., Clyman, R. B., & Oppenheim, D. (1991). The moral self of infancy: Affect core and procedural knowledge. Developmental Review, 11, 252–270.
  3. Freud, S. (1971). The ego and the id. In J. Strachey (Ed.), The standard edition of the complete psychological works of Sigmund Freud, Volume XIX (1923–1925): The ego and the id and other works (pp. 1–66). Hogarth Press. (Original work published in 1923).
  4. Gibbs, J. C. (2019). Moral development and reality (4th ed.). Oxford University Press.
  5. Hoffman, M. L. (2008). Empathy and prosocial behavior. In M. Lewis, J. M. Haviland-Jones,
    & L. F. Barrett (Eds.), Handbook of eemotions (pp. 440–455). The Guilford Press.
  6. Jensen, L. A. (Ed.) (2015). Moral development in a global world. Cambridge University Press.
  7. Kohlberg, L. (1981). Essays on moral development (volume I): The philosophy of moral development.
    Harper & Row.
  8. Morrison, T. (2012). Beloved. Alfred A. Knopf Inc.
  9. Oppenheim, D., Emde, R. N., Hasson, M., & Warren, S. (1997). Preschoolers face moral dilemmas: A longitudinal study of acknowledging and resolving internal conflict. The International Journal of Psycho-Analysis,
    78, 943–957.
  10. Pandya, N., & Bhangaonkar, R. (2015). Divinity in children’s moral development: An Indian perspective. In L. A. Jensen (Ed.), Moral development in a global world. Cambridge University Press.
  11. Shariff, A. F., & Norenzayan, A. (2007). God is watching you: Priming God concepts increases prosocial behavior in an anonymous economic game. Psychological Science, 18(9). https://doi.org/10.1111/j.1467-9280.2007.01983.x

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir