Kognisyon (Biliş) (9)

Yazar:

Kategori:

Anahtar kavramlar

İnsanların düşünme (think) şekli, işleyiş (function) şeklinin merkezinde yer alır.

Bilişsel işlevi (cognitive function) aşağıdaki değişkenleri kullanarak tanımlayabiliriz:

  • Bilişi açıklamaya yönelik değişkenler
    • Temel bilişsel işlevler (Basic cognitive functions)
    • Üst düzey (yönetici) bilişsel işlevler (Higher (executive) cognitive functions)
      • Duygusal ifade ve düzenleme (Emotional expression and regulation)
      • Dürtü kontrolü (Impulse contro)
      • Muhakeme (Judgment)
      • Duyusal uyaran düzenlemesi (Sensory stimulus regulation)
      • Karar verme ve problem çözme (Decision-making and problem-solving)
    • Reflektif (metabilişsel) işlevler (Reflective (metacognitive) functions)
      • Gerçeklik testi (Reality testing)
      • Kendi üzerine düşünme (Self-reflection)
      • Mentalizasyon (Mentalization)

Konunun tanımlanması: kognisyon (biliş)

Cogito ergo sum—Descartes ünlü bir şekilde, düşünmenin varoluşumuzun kanıtı olduğunu ileri sürmüştür (Descartes, 1637/1998). Düşünme şeklimiz, problem çözme, düşünceleri organize etme, bir şeyleri hatırlama ve dikkatimizi odaklama dahil yaptığımız hemen hemen her şeye yansır. Bazı insanlar bilişsel işlevlerin bir alanında güçlü yanlara sahipken diğerinde zorluklar yaşarlar. Harika bir öğretim görevlisi olmasına rağmen dağınık olan ve randevularına her zaman geç kalan, dalgın profesörü düşünün. Bir düşünce türüne diğerine göre daha fazla değer vermek yerine, insanların sorunları çözme, karar verme ve muhakemede bulunma ve kendi zihinleri ve başkalarının zihinleri hakkında düşünmenin birçok yolunu tanımlamak istiyoruz.

Bilişsel işlevin tanımlanması, çeşitli nedenlerden dolayı psikodinamik formülasyon süreci için önemlidir. Birincisi, düşünme şeklimiz işleyişimizin anahtarıdır ve bu nedenle onun gelişimi hakkında hipotezler kurmak istiyoruz. İkincisi, bilişsel işlevler kişinin yaşamı boyunca gelişip değiştiği için, bu alandaki sorunları dikkatli bir şekilde gözlemlemek ve tanımlamak, bir bireyde gelişim sırasında ne zaman sorun yaşanabileceğine dair bize ipuçları sağlayabilir.

Engellilik ve bilişsel farklılıklar

Son olarak ve belki de özellikle önemli olan, düşünme şeklimizin gelişimimizin diğer yönlerini etkileyebilmesidir. Örneğin, çocukların dikkat veya organizasyonla ilgili sorunlarının olması, kendilerini (kendilik değeri) algılama biçimlerini ve başkaları (aile, topluluk ve genel olarak toplum) tarafından görülme biçimlerini etkileyebilir. Öğrenme engelli olarak tanımlanan çocuklar, kalıcı akademik ve duygusal etkiler yaratabilecek şekillerde damgalanabilir ve kalıplaşmış olabilir (Hehir, 2002). Engelli ayrımcılığı (ableism), engelli kişilere ve/veya engelli olarak algılanan kişilere, engelli kişilerin engelli olmayanlardan daha aşağı düzeyde olduğuna dair toplumsal olarak yapılandırılmış varsayımlara dayanarak önyargılı muamele edilmesi olarak tanımlanmaktadır (Friedman ve Owen, 2017). Öğrenme güçlüğü olan öğrenciler hakkındaki engelli varsayımlarının yeterince farkında olmayan akranlar, öğretmenler ve ebeveynler, engelliliğe ve engelli kişilerin değersizleştirilmesine (örneğin, hecelemeyi öğrenmenin yazım denetim programı kullanmaktan “daha iyi” olduğunu veya öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin hayatta daha az zeki ve üretken olduklarını varsaymak) karşı baskın kültürel önyargıları güçlendirebilir.

Engelliliği deneyimlemek için engelli olmamıza gerek yok. Doğası gereği sessiz olan bir çocuk, sözlü olarak iletişim kurmaya daha az eğilimli olabilir ancak tamamen “normal” alıcı dil becerilerine sahip olabilir. Çocukların belirli bir yaşa kadar neler yapabilmeleri gerektiğine ilişkin katı kilometre taşları (örneğin, tüm çocukların 7 yaşına kadar okuyabilmesi gerekir), çocuğun uygunsuz bir şekilde dil gecikmesi (language delay) yaşadığı şeklinde işaretlenmesine yol açabilir (Galatzer-Levy & Cohler, 1993) . Bireysel olarak çocuklar kendi yörüngeleri doğrultusunda ve kendi hızlarında gelişirler. Tüm bu deneyimler kişinin bilişsel yetenekleriyle ilgilidir ve psikodinamik olarak formüle edilirken dikkate alınmalıdır.

Bilişi açıklayan değişkenler

Bilişsel işlevlerin geniş kapsamını gözden geçirmek bu kitabın kapsamı dışındadır. Bununla birlikte, tanımlanması gereken bilişsel işlevlerin bazı genel kümelerini düşünebiliriz. Bunlar:

  • Temel bilişsel işlevler
  • Üst düzey (yönetici) bilişsel işlevler
    • Duygusal ifade ve düzenleme
    • Dürtü kontrolü
    • Muhakeme
    • Duyusal uyaran düzenlemesi
    • Karar verme ve problem çözme
  • Reflektif (metabilişsel) işlevler
    • Gerçeklik testi
    • Kendi üzerine düşünme
    • Mentalizasyon

Temel bilişsel yetenek

Ne kadar akıllı? Neden bir şeyleri unutup duruyor? Neden ödevlerini takip edemiyor? Terapistler olarak her gün hastalarımız hakkında, hastalarımızın temel bilişsel yetenekleriyle (basic cognitive ability) ilgili bu soruları kendimize soruyoruz. Bu yetenekler, kişinin doğuştan donatıldığı yerleşik entelektüel/bilişsel kapasitelerdir ve zekayı, hafızayı, dikkati, algıyı, konuşmayı ve dili ve düşünceyi organize etme yeteneğini içerir (bkz. Tablo 9.1). Bu işlev alanlarını değerlendirmek bazen formel değerlendirme (formal testing) (örneğin, zeka, hafıza, dikkat) gerektirse de (Cournos ve diğerleri, 2008), özellikle açık güçlü yönleri veya zorlukları temsil ettiklerinde, bu alanlardaki genel işlev hakkında yorum yapabiliriz ve yapmalıyız. Bir hasta üçüncü sınıfta bilim yarışmalarını kazanmaya başlamış olabilir, bir diğeri asla ödevlerine odaklanamıyor, bir diğeri ise her derse bir şeyler unutmuş olarak geliyor. Bu bireylerin bilişsel işlevleri, diğer tüm alanlardaki işleyişini (kendileri hakkındaki düşünme biçimlerini, başkalarıyla ilişkilerini, strese nasıl uyum sağladıklarını, değerlerini, iş ve eğlencelerini) etkiler. Bu hepimiz için doğrudur ancak bilişsel işlevler büyük bir güç veya zorluk teşkil ettiğinde özellikle önemlidir.

Tablo 9.1 Temel bilişsel yetenekler
Zeka (Intelligence)
Hafıza (Memory)
Dikkat (Attention)
Konuşma ve Dil (Speech and Language)
Lineer/Doğrusal düşünme (Linear thinking)
Algılama (Perception)

Üst düzey (yönetici) işlevler

Ergenlik çağındaki bir çocukla tartıştıktan sonra, bir ebeveyn sert bir içki içmeyi düşünüyor ancak bunun migrene neden olabileceğini hatırlayıp bunun yerine derin nefes egzersizleri yapıyor.

Bir öğrencinin hafta sonundan sonra teslim edilmesi gereken bir dönem ödevi var ama aynı zamanda bir arkadaşının doğum günü partisine de katılmak istiyor, bu nedenle her ikisini de mümkün kılan bir çalışma programı hazırlıyor.

Bunlar iş başındaki üst düzey (yönetici) bilişsel işlevlerin örnekleridir (bkz. Tablo 9.2). Onlar, istenilen hedeflere ulaşmak için insanların kendilerini ve temel bilişsel kaynaklarını yönetmelerine yardımcı olan bir zihinsel işlemler setidir. Bir kişinin, aksi takdirde çevredeki uyaranlar tarafından otomatik olarak ortaya çıkabilecek yanıtları geçersiz kılması gerektiğinde, genellikle daha yüksek bilişsel işlevler harekete geçirilir. Üst düzey bilişsel işlevler arasında duygusal düzenleme, dürtü kontrolü, muhakeme, uyaran düzenlemesi, karar verme ve problem çözme yer alır.

Tablo 9.2 Yönetici (Üst Düzey Bilişsel) İşlevler
Duygusal düzenleme (Emotional regulation)
Dürtü kontrolü (Impulse control)
Muhakeme (Judgment)
Uyaran Düzenlemesi (Stimulus regulation)
Karar verme ve Problem çözme (Decision-making
and Problem-solving)

Duygusal ifade ve düzenleme

İlk adımı atmanın heyecanı, üniversiteden mezun olmanın gururu, çocuğunun doğuşunu izlemenin sevinci -bu duygular olmasaydı hayat renksiz olurdu. Üzüntü, kayıp ve hayal kırıklığı gibi daha acı verici duyguları deneyimleyebilmek de önemlidir. Acı verici duygular kendimizi ve başkalarını anlamamıza yardımcı olur -onlar olmasaydı deneyimlerden öğrenmede, empati kurmada ve ilişkiler kurmada zorluk yaşardık. Duygular aynı zamanda bizi motive eder ve bize yaşama “sevinci” verir. Bazı insanlar, aşağıdaki örneklerde olduğu gibi, diğerlerine göre çok çeşitli duyguları deneyimleme, tolere etme ve ifade etme konusunda daha yeteneklidir:

Torunlarımla birlikte olmayı seviyorum. O kadar hayat dolular ki! Salıncakta ileri geri hareket etmelerini izlemek bile nefesimi kesiyor. Onları tekrar görmek için sabırsızlanıyorum!

Günü torunlarla geçirdik. Öğle yemeği yedik. Kızım çok meşgul. Sanırım onları birkaç hafta sonra tekrar göreceğiz.

İki büyükanne (veya büyükbaba), iki farklı deneyim. İlki duygu dolu -ünlem işaretlerini neredeyse duyabiliyorsunuz. İkincisi kulağa daha düz geliyor, daha az duygu dolu. Kişinin çeşitli duygulara [duygu çeşitliliğine] sahip olup olmadığına dikkat etmek de önemlidir -ifade edilen duygular tamamen iyi ya da tamamen kötü olamaz.

Duyguları deneyimleyebilmek önemli olsa da onları yönetebilmek de önemlidir. Zevkli olsun ya da olmasın, kontrol dışı duygular bunaltıcı ve stresli olabilir. Her bireyin kaygı da dahil olmak üzere duyguları tolere etme kapasitesi farklıdır. Örneğin, partnerlerinden ayrılmakla ilgili bir mesaj alan iki kişinin mesaja verdikleri tepkileri düşünün:

Birisi kontrolsüz bir şekilde çığlık atmaya başlıyor ve ardından tabakları duvara fırlatmaya başlıyor.

Diğeri sessizce oturuyor, sıcak bir banyo yapıyor ve akşam yemeğinde hikayeyi oda arkadaşına anlatırken ağlıyor.

Her ikisi de üzgün olsa da, ikinci kişi duygularını yönetebiliyor ve oldukça sakin kalabiliyor gibi görünüyor, oysa birincisi bunu yapamıyor. İnsanların, hafif düzeydeki duyguları bile idare etmekte zorlandıkları veya kronik kaygı veya duygudurum semptomları nedeniyle bunaldıkları için duyguları yönetmekte zorluk çekebileceklerini unutmayın.

Kültür ve duygular

Duygusal ifade pek çok şeyle ilişkili olabilir -bazı insanların derin duyguları vardır ancak bunları kişisel veya kültürel nedenlerden dolayı ifade etme eğiliminde değildirler. Duyguların kontrol edilmesine ilişkin toplumsal/kültürel normlar ve beklentiler de değişiklik göstermektedir ve ebeveynlerin çocuklarını sosyalleştirme şeklini etkileyebilir (Tummula-Narra,
2016). Batı ve doğu kültürlerinde özerklik, kendine güven ve bireysellik hakkındaki farklı tutumlar, duygusal düzenlemeye ne ölçüde öncelik verildiğini etkiler. Kültürlerarası çalışmalar Hindistan gibi Güney Asya ülkelerinde ya da Porto Riko gibi Latin Amerika kültürlerinde ebeveynlerin, toplumsal görevleri yerine getirmek ve toplumsal uyumu korumak amacıyla çocuklarına duygularını ifade etmelerini kontrol etmeyi öğrettikleri gösterilmiştir. Almanya gibi batı ülkelerinde ebeveynler genellikle çocuklarını duygularını ifade etmeye teşvik eder, böylece kendi ihtiyaçlarını rahatlıkla gösterebilen, özgüven sahibi bireyler haline gelebilirler (Keller ve diğerleri, 2005; Trommsdorff ve Cole, 2011; Trommsdorff ve diğerleri, 2012).

Dürtü kontrolü

Dürtüler birçok biçimde gelir. Dürtüleri kontrol etmekte güçlük çeken kişiler aşağıdaki sorunlarla karşılaşabilirler:

  • Arzuyu/iştahı yönetmek (ör. maddeler, yiyecek, seks)
  • Kumar
  • Saldırganlığı/şiddeti kontrol etmek
  • Çalmak

Dürtüsel olmak her zaman kötü değildir. Bazen aşırı kontrollü olmak sorun yaratabilir. Yeni bir çift ayakkabı almaktan, iş sonrası doğaçlama bir toplantıya kadar kendiliğinden hiçbir şey yapamayan kişi, çoğu zaman başkalarıyla ilişkilerinde zorluklar yaşar. Benzer şekilde, dürtü kontrolüyle ters orantılı olan risk alma, kendine zarar veren davranışlara yol açabilir ancak aynı zamanda büyük ölçekli kariyer hamleleri için de gerekli olabilir. Bazıları için bungee jumping, mağaralarda tüplü dalış gibi risk gerektiren aktiviteler zevkliyken bazıları için dehşet vericidir.

İnsanlar dürtülerini birçok şekilde kontrol ederler. Yavaşlamayı, hazzı ertelemeyi ve 10’a kadar saymayı öğrenirler. Bazıları bunu kendi başlarına yapar, ancak bazıları 12 adımlık programların veya dini inançların desteğine ihtiyaç duyar. Bir kişinin başarılı öz kontrol stratejilerini anlamak ve tanımlamak, dürtü kontrolüyle ilgili mücadelelerini belgelemek kadar önemlidir -yine, hastaların zorlukları kadar güçlü yönlerini de not etmeyi unutmayın.

Muhakeme

Genellikle muhakeme [yargı] olarak adlandırılan, davranışın sonuçlarını dikkate alma kapasitesi (Cabaniss ve diğerleri, 2017), bir başka yüksek bilişsel işlevdir. Muhakeme, sadece amaçlanan bir davranışın uygunluğunun ve olası sonuçlarının farkında olmayı değil, aynı zamanda bu farkındalığı yansıtacak (reflect) şekilde davranmayı da içerir. Diğer bilişsel işlevlerde olduğu gibi muhakeme de “var veya yok (on or off)” bir işlev değildir; farklı durumlarda artabilir ve azalabilir. Örneğin, çok fazla içki içen genel olarak sorumluluk sahibi kişiler, okuldaki basketbol maçından sonra çocuğunu kucağına almayı unutabilir veya yeni bir partnerle seks yaparken prezervatif kullanmayabilir. Bu insanlar yapılacak doğru şeyi “bilebilir” ve hatta davranışlarının sonuçlarını hissedebilirler, ancak bazen bunlara göre hareket etmezler. Muhakeme, onların işleyişinin her yönü üzerinde çok büyük bir etkiye sahip olabilir ve bu nedenle tanımlanması önemlidir. Bölüm 10’da insanların kararlarına yön veren değerler hakkında söylenecek daha çok şey olacak.

Duyusal düzenleme

Gürültü, koku ve doku gibi uyaranlar her yerdedir ve bunlara uyum sağlayabilmemiz gerekir. Tartıştığımız diğer uyaran türlerinde olduğu gibi, insanların bu duyumlara tahammül etme ve bunlara uyum sağlama yetenekleri büyük ölçüde farklılık gösterir. Bazı insanlar bir telefon çaldığında kolayca irkilir veya kötü bir koku duyunca mideleri bulanır, bazıları ise bunun farkında değildir. Bazı insanlar yılbaşı gecesi rock konserleri veya Times Meydanı gibi çok teşvik edici ortamlardan hoşlanırlar; diğerleri parkta oynayan çocukların seslerinden rahatsız olur. Duyusal uyaranlara uyum sağlamanın zorluğu, işlevselliğe büyük bir engel olabilir. Örneğin, kokuya karşı çok hassas olan bir kişi hiçbir zaman toplu taşımayı kullanamayabilir veya uçağa binemeyebilir, bu da onun şehir dışındaki önemli konferansları veya aile toplantılarını kaçırmasına yol açabilir.

Karar verme ve problem çözme

İnsanlar kararlar verir ve sorunları çok farklı şekillerde çözerler. Şu insanların yeni bir araba seçerken kullandıkları yöntemlerin çeşitliliğini düşünün:

  • Her zaman Buick alırım çünkü bu babamın kullandığı arabaydı.
  • Kimin zamanı var? Bir bayiye gidiyorum ve ilk gördüğüm şeyi satın alıyorum.
  • Her şey renkle ilgili!
  • Arabalarla ilgili 3 yıllık Tüketici Raporları makalelerini okudum, beş modeli test ettim, bir derecelendirme sistemi oluşturdum ve sonunda ölçeğime göre en çok puanı alan arabayı satın aldım.

Bu insanların hepsinin karar verme kapasitesi var ama bunları farklı şekillerde yapıyorlar. Bazı insanlar çok detay odaklıyken bazıları daha izlenimcidir; bazı insanlar araştırmaya dayalı kararlar alırken, diğerleri “önseziler” tarafından yönlendirilir. Bazı insanlar planlamacıdır, bazıları ise “her şeyi olduğu gibi kabul eder.” Bazıları ise sadece problem çözmede değil, aynı zamanda yeni tarifler icat etmekten bilimsel keşifler yapmaya kadar her konuda onlara yardımcı olan önemli yaratıcı yeteneklere sahiptir. Bir kişi bir partiyi aylar öncesinden bir kontrol listesiyle planlayabilirken, bir başkası son anda bir hevesle hepsini bir araya getirebilir. Sonuçta her iki taraf da büyük başarılara imza atabilirdi ancak onları planlayan düşünce süreci oldukça farklı olurdu. Bizim işimiz hangisinin daha iyi olduğuna karar vermek değil, hastalarımızın problem çözme tarzlarını tanımlamak ve bunların işlevleri nasıl olumlu veya olumsuz etkilediğini düşünmektir.

​Problem çözme, düşünmeyi organize etme, ileriyi planlama ve yaratıcı düşünme yeteneğini gerektirir. Genel bilişsel yeteneklerde olduğu gibi, bu kapasitelerin de diğer işlevlerin gelişimi üzerinde büyük etkisi olabilir. Örneğin, eğer organizasyon bir sorunsa, sorumluluk gerektiren pozisyonlarda bulunmak zor olabilir.

Reflektif (metabilişsel) işlevler

Reflektif veya üstbilişsel işlevler, kendi düşüncelerimizi ve duygularımızı gözlemlememizi (kendi üzerine düşünme), başkalarının zihinsel durumlarını anlamamızı ve düşünmemizi (zihinselleştirme) ve gerçek olan ile olmayan algılar arasında ayrım yapmamızı (gerçeklik testi) sağlar (Dimaggio ve Lysaker, 2010; Flavell, 1987; Levy, 2010; Semerari ve diğerleri, 2003, 2014).

Kendi üzerine düşünme

Reflektif bilişsel işlevin önemli bir yönü, kendi üzerine düşünme olarak bilinen kişinin kendi düşüncelerini ve davranışlarını inceleme kapasitesidir (Cabaniss ve diğerleri, 2017). Bazı insanlar bunu doğal olarak yapar ve kendilerine “Bunu neden söylediğimi/yaptığımı merak ediyorum” gibi sorular sorarken, bazıları ise “Bu böyle” deyip daha ileri gitmezler. Kendi üzerine düşünme, kişinin deneyimini anlamaya çalışmak için bazen biraz geri adım atma yeteneğidir. Kendi üzerine düşünme ile ilgili olan psikolojik zihinlilik (psychological mindedness) (Cabaniss ve diğerleri, 2017), kişinin düşünceleri, duyguları ve davranışları için olası bilinçdışı motivasyonlar hakkında düşünebilme yeteneğidir. Kendi üzerine düşünebilmek, insanların kendileri ve başkalarıyla ilişkileri hakkındaki duygularını öğrenmelerine ve geliştirmelerine yardımcı olur. Şu kişiyi düşünün: Parterine doğum gününde sadece kart alıyor ve partneri hayal kırıklığına uğruyor. Partnerine sonraki sene de sadece kart alıyor ve bu sefer partneri, karta göz yaşlarıyla tepki veriyor. Kişi ise bu durumda şaşkına dönüyor. Kendi üzerine düşünemeyen bu kişi, duruma nasıl katkıda bulunmuş olabileceğini düşünmez.

Gerçeklik testi ve gerçeklik duygusu

Reflektif biliş kapasitesi aynı zamanda gerçeklik testi (Bellak ve Meyers, 1975; Cabaniss ve diğerleri, 2017) ve gerçeklik duygusu (sense of reality) (Bellak ve Meyers, 1975) ile de ilgilidir. Gerçeklik testi, gerçek olan ve olmayan algılar arasında ayrım yapma yeteneğini ifade eder (halüsinasyonlar, sanrılar, illüzyonlar veya olayların büyük ölçüde çarpıtılmış algılarına sahip olmanın aksine). Söylemeye gerek yok, ilişkilerden işe kadar işlevin her yönü için gereklidir. Bazı insanlar stresli dönemlerde gerçekliği test etme kapasitesini zaman zaman kaybederler. Bazıları ise gerçekliği test edebilir ancak bazen sonuçlarından şüphe duyabilirler (Lysaker ve diğerleri, 2014). “Özel güçlerim olduğunu öğrendiği ve kendini tehdit altında hissettiği için patronumun beni kovmaya çalıştığından eminim” diyen kişi genellikle gerçeği test edemiyor gibi görünürken “İşimin güvende olduğunu biliyorum ama bazen son teslim tarihinden önce kovulmaktan endişeleniyorum” diyen kişinin gerçeği test etmekle ilgili ara sıra zorluk yaşadığı söylenebilir. Gerçeklikle ilgili her iki zorluk türünün de not edilmesi ve tanımlanması önemlidir.

İyi bir gerçeklik duygusuna sahip olmak, kişinin kendi bedeninin yanı sıra dış olayların da gerçek ve tanıdık olarak deneyimlenmesi anlamına gelir. Gerçeklikten kopmanın örnekleri arasında şunlar yer alır: depersonalizasyon ve derealizasyon duyguları, deja-vu deneyimleri, rüya benzeri durumlar, beden dışı [kendini dışarıdan algılamayla ilgili] deneyimler, başkalarıyla bütünleşme duyguları [füzyon] ve çarpık bir beden imajına sahip olmak sayılabilir (Bellak ve Meyers, 1975). Panik bozukluğu, yeme bozuklukları ve travma geçmişi olan kişiler, bu deneyimleri yaşarken gerçeklik testini sağlam bir şekilde yapabilirler. Psikopatolojinin olmadığı durumlarda da dini veya manevi deneyimlerin parçası olabilirler (örneğin belirli dini grupların farklı dillerde konuşması) (Keri ve diğerleri, 2020).

Zihinselleştirme

Başkalarının zihinleri hakkında düşünmeye zihinleştirme denir (bkz. Bölüm 7 ve 24). Zihinselleştirme, diğer insanların kendisininkinden farklı düşünce ve duygulara sahip olduğunu anlama ve onların ne hissettiği ya da düşündüğü hakkında çıkarımlarda bulunma kapasitesidir (Spezzano, 2012). İki hastanın terapistlerinin tek seferlik gecikmesine verdiği tepkileri düşünün:

  • Bunu bana nasıl yapabildiniz? Biliyorsunuz, direksiyon sınavım yarın ve endişeden deliriyorum! Ne düşünüyordunuz?
  • Ha, bu çok tuhaf, asla geç kalmıyorsunuz. Umarım her şey yolundadır. Acil bir durumunuz var mı diye merak ettim. Bir terapist olmak kolay olmayabilir.

Birinci kişi terapistin zihninde ve hayatında bir şeyler olabileceğini hayal edemezken, ikinci kişi bunu hayal edebilir. Bu yeteneği tanımlayabilmek bilişsel işlevi anlamak için önemlidir.

Zihinselleştirme -başka bir kişinin zihninde neler olup bittiğini gerçekten düşünmeye çalışmak- kültürel stereotiplere ve sosyal gruplarla ilgili örtülü ön yargılara dayalı çıkarımlarda bulunmaktan farklıdır. (Kang ve Falk, 2020; Mattan ve diğerleri, 2018; Reihl ve diğerleri, 2015; Stoute, 2019; West ve Eaton, 2019). Örneğin bir kişi şöyle diyebilir: “O adamın ne düşündüğünü biliyorum. Onlar [belirli bir grubun tüm üyeleri] hükümetten nefret ediyor.” Kişinin, başka bir kişinin aklından geçenleri düşündüğüne inanmasına rağmen, bu aslında örtülü ön yargının ve stereotipleştirmenin kanıtıdır.

Kognisyonları öğrenmek: açılış soruları, ardından hikayeler

Temel bilişsel işlevleri öğrenmek

Temel bilişsel işlevlerle ilgili bilgiler, insanlarla doğrudan deneyiminizden gelecektir. Aşağıdaki gibi şeyleri fark edebilirsiniz:

  • Anlattıkları hikayeleri tutarlı bir şekilde organize edebiliyorlar mı?
  • Randevularını hatırlayıp yenilerini planlayabiliyorlar mı?
  • Randevulara gelip faturaları zamanında ödüyorlar mı?
  • Makul bir bilgi birikimine sahipler mi?

Ayrıca aşağıdaki gibi doğrudan sorular da sorabilirsiniz:

  • Randevularına genellikle zamanında giden biri misiniz yoksa sıklıkla geç mi kalıyorsunuz?
  • İşinizde/okulunuzda genel olarak konsantre olup işinizi halledebiliyor musunuz?
  • Genel olarak iyi organize olur musunuz yoksa dağınık mısınız?

Üst düzey (yürütücü) bilişsel işlevler hakkında bilgi edinmek

Duyguları yönetmek

Özellikle duyguları merak ettiğinizde, en çok hikaye sorarak öğreneceksiniz:

  • Öfkelendiğinizde veya endişelendiğinizde ne olur? Bu duyguyla “kalabiliyor musunuz” yoksa bir şeyler yapmaya zorlandığınızı mı hissediyorsunuz? Bana çok üzüldüğünüz bir zamanı anlatır mısınız?
  • İnsanlar sizi sakin ve soğukkanlı biri olarak mı tanımlıyor yoksa duyguları hızla değişen biri olarak mı?
  • Hiç başkalarına fiziksel şiddet uyguladınız mı? Bunun gerçekleştiği bir zamanı bana anlatabilir misiniz?

Dürtü kontrolü

Pek çok klinisyen madde kullanımı ve yeme bozuklukları hakkında sorular soruyor ancak dürtü kontrolü ve muhakeme hakkında bilgi edinmek bundan çok daha fazlasını içeriyor. İnsanların dürtülerle ilgili ne tür sorunlar yaşadığını tanımlayabilmek istiyoruz ancak aynı zamanda dürtülerini dizginlemeye çalıştıkları bireysel yolları da tanımlamak istiyoruz. Şunlar gibi sorular faydalı olabilir:

  • Arkadaşlarınız sizi risk alan biri olarak tanımlar mı?
  • Aldığınız riskin öyküsünü anlatır mısınız?
  • Hiç çok dürtüsel olduğunuzu hissettiniz mi? Bana öyle hissettiğiniz bir zamanı anlatın.
  • Birisi sizi çabuk öfkelenen biri olarak tanımlayabilir mi?
  • Geri durma eğiliminde misiniz yoksa sadece olaylara atlıyor musunuz?
  • Muhtemelen yapmamanız gerektiğini düşündüğünüz şeyleri yapmaktan kaçınmakta zorlanıyor musunuz? Bu yakın zamanda mı oldu? Bana onu anlatır mısınız?
  • Hiç aşırı içki içtiğiniz/yediğiniz oldu mu? Eğer öyleyse, ne kadar? Bunun gerçekleştiği bir zamanı bana anlatabilir misiniz?
  • Kendinizi dürtüsellikten uzak tutmak için ne tür şeyler yapıyorsunuz?

Muhakeme

Muhakemeyi değerlendirmek için aşağıdaki gibi sorular sormayı düşünün:

  • Kurallara uyma eğiliminde olan bir kişi misiniz?
  • Kuralları çiğnediğiniz zamanlar oldu mu? Bunu yapmaya nasıl karar verdin?
  • Sizi tanıyan insanlar sizi sağduyulu biri olarak tanımlar mı?

Burada yine hikaye dinlemek yardımcı olabilir. Yetersiz yatırımlar, kuralların esnetilmesi, prezervatif ve diğer doğum kontrol yöntemlerinin kullanılmaması ve sarhoşken araba kullanılması hakkındaki hikayeler, bir kişinin muhakemesi hakkında size çok şey söyleyebilir. Bir hikayenin açıkça zayıf muhakeme yeteneği gösterdiğini düşünüyorsanız, kişinin akıllıca davrandığını düşünüp düşünmediğini öğrenin. Bu, muhakemeyi dürtü kontrolünden ayırmanıza yardımcı olabilir. Örneğin şu değişimi düşünün:

Hasta 1: Bu adamla barda tanıştım ve onun evine dönüp seks yaptık.
Terapist: Prezervatif kullandınız mı?
Hasta 1: Hayır.
Terapist: Yapmak istediğiniz bu muydu?
Hasta 1: Evet, sorun değil. Henüz kötü bir şey yaşamadım.

Bu hasta açıkça güvenilmez/şüpheli muhakemeyi kullandı. Öte yandan başka bir hastanın aynı soruya verdiği yanıtı düşünün:

Hasta 2: Hayır, şaka mı yapıyorsunuz? Bu çok tehlikeli. Ama şu anda güvende olduğumdan emin olmak için duramıyorum; sadece harekete geçiyorum.

Bu, hastanın güvenli bir şekilde nasıl hareket edeceğini bildiğini ancak dürtü kontrolünün zayıf olduğunu gösteriyor. Muhakeme yeteneği hala bozuk ama aradaki fark tedavi açısından önemli.

Duyusal düzenleme

  • Yüksek ses veya koku gibi şeylere karşı özellikle hassas olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Sizi en çok ne rahatsız eder?
  • Çevreyi hiç başkalarının yapmadığını düşündüğünüz şekillerde deneyimlediniz mi?

Karar verme ve problem çözme

Bunu genellikle ana şikayetten veya kişinin buluşmak için zaman bulma şeklinden veya tedaviye başlama konusundaki kararından öğreneceksiniz. Doğrudan sorular ve ardından hikaye talepleri, insanların karar vermesiyle ilgili en fazla bilgiyi edinmenize yardımcı olacaktır:

  • Karar vermeyi kolay/zor buluyor musunuz?
  • Bana yakın zamanda aldığınız bir karardan bahseder misiniz. O kararı nasıl aldınız?
  • Genellikle seçenekleri mi araştırırsınız yoksa “içgüdülerinize güvenme” eğiliminde misiniz?
  • Yapacak çok işiniz olduğunda bir liste yapar mısınız?

Gerçeklik testi ve gerçeklik duygusu hakkında bilgi edinmek

Şu sorulardan herhangi birine “evet” cevabı almanız, sizi “Bana bunun gerçekleştiği bir zamanı anlatın” şeklinde bir hikaye sormaya sevk edebilir.

Gerçeklik testi

  • Bir şeyin gerçekten olup olmadığına veya bunun bir rüya olup olmadığına karar vermekte hiç zorluk çekiyor musunuz?
  • Bir şeyin yalnızca zihninizde mi gerçekleştiğini hiç merak ettiniz mi?
  • Hiç size, insanlar tarafından, söylediklerinizin anlamsız olduğu söylendi mi?
  • Fikirleriniz çok mu uzak? Bunun gerçekleştiği bir zamanı bana anlatabilir misiniz?
  • Hiç kulaklarınızda tuhaf sesler duydunuz mu veya nedenini açıklayamadığınız bir ses duyduğunuzu düşündünüz mü? Hiç gözünüzün ucuyla bir şey gördüğünüzü, sonra etrafınıza baktığınızda orada olmadığını düşündüğünüz oldu mu? O anlarda duyduğunuz (ya da gördüğünüz) şeyin, o an gerçek gibi görünse de gerçek olamayacağını biliyor muydunuz?
  • Halüsinasyon görüp görmediğinizi hiç merak ettiniz mi? Bana o zamanı anlatın.
  • Sık sık insanların bir şekilde size karşı olduklarını mı hissediyorsunuz? Sizi takip mi ediyorlar? Sizi izliyorlar mı?

Gerçeklik duygusu

  • Çoğu insan bazen bir deja vu deneyimi gibi, daha önce olmuş olan şeylerin olduğu deneyimini yaşar. Bu hiç sizin başınıza geldi mi? Bunun gerçekten olup olmadığını yoksa sadece hayal ürünü mü olduğunu merak ettiniz mi?
  • Hiç trans halinde dolaşıyormuş gibi hissettiniz mi? Çevrenizdeki insanların veya nesnelerin gerçek dışı veya iki boyutlu olduğunu mu hissettiniz? Sanki hayatınızı bir filmde yaşıyormuşsunuz gibi mi?
  • Hiç kendinizin veya vücudunuzun gerçek olmadığını hissettiniz mi? Hiç vücudunuzun bazı kısımlarının normalden çok daha büyük veya daha küçük olduğunu hissettiniz mi? Sanki vücudunuzun bir kısmı değişiyormuş gibi?
  • Kendinizi diğer insanlardan ayrı ve bağımsız bir kişi olarak hissetmekte hiç zorluk yaşadınız mı? Sık sık başka insanlarla bir şekilde kaynaştığınız hissine kapılıyor musunuz?

Reflektif (metabilişsel) bilişsel işlevi öğrenmek

Kendi üzerine düşünme

Kendi üzerine düşünmeyi değerlendirmenin iyi bir yolu, bir düşüncenin, duygunun veya davranışın altında yatan olası bir anlamın olduğunu nazikçe öne sürmektir; buna bazen deneme yorumu (trial interpretation) denir. Bir hasta ile terapist arasındaki şu konuşmayı düşünün:

Hasta: Kız kardeşimin doğum öncesi partisinde (baby shower) uyuduğuma inanamıyorum! Çok yorulmuştum. Sanırım alarm saatim arızalanmış olmalı.

Terapist: Geçen sefer partnerinizle ilişkiniz yeni sona erdiğinde kız kardeşinizin bebek sahibi olmasının sizin için ne kadar zor olduğundan bahsetmiştiniz. Partiye gitmek istememiş olabilir misiniz?

Hasta: Vay be, bilerek mi uyuyakaldığımı söylüyorsunuz? Bu biraz bana benziyor. Gerçekten gitmek istemedim. Bana nasıl olduğumu bile sormuyor.

Psikolojik farkındalık her şeyi hemen anlamak anlamına gelmez. Bu kişi ambivalansı hemen fark etmiyor ancak terapist olası bilinçdışı motivasyonları sorduğunda kabul edici ve düşünceli davranıyor. Psikolojik açıdan daha az düşünen bir kişi, terapistin yorumlarına şöyle cevap verebilirdi:

Mümkün değil! Tabii ki onun adına mutluyum. Terapistler her zaman her şeyin çifte anlamı olduğunu düşünürler.

Zihinselleştirme

Zihinselleştirmeyi değerlendirmenin iyi bir yolu, şu örnekte olduğu gibi, hastadan başka bir kişinin nasıl düşündüğünü veya hissettiğini düşünmesini istemektir:

Hasta: Arkadaşıma o kadar kızgınım ki, son telefon aramama cevap vermedi ve eminim ki bana kızgın olduğundandır.
Terapist: Onu ne zaman aradınız?
Hasta: Yaklaşık 20 dakika önce.
Terapist: Sizce henüz geri aramamasının başka bir nedeni olabilir mi?
Hasta: Hayır, insanlar sizi beğenirse hemen size geri dönerler.

Bu hastanın bir arkadaşının davranışının başka bir nedenini düşünmekte zorlanması, zihinselleştirmede sorunlara işaret ediyor. İnsanlara şöyle sorular sormak zihinselleştirme yeteneklerini ölçmenize yardımcı olabilir:

  • Bu kişi olaylara nasıl farklı bakıyor olabilir?
  • Nasıl hissettiğimi düşünüyorsunuz?

Bilişle ilgili kalıpları tanımlama

Artık bilişle ilgili kalıpları TANIMLAMAYA çalışabiliriz. Monica’yı düşünün:

Monica bu ülkeye üniversite için geldi ve 15 yıl önce mezun olduğundan beri burada yaşıyor. Yeşil kartı var ve üniversitede kütüphaneci olarak çalışıyor. Beş yıldır birlikte olduğu erkek arkadaşı tarafından terk edildikten sonra destek talebiyle terapiye başvuruyor. Şu ana kadar dört seansa da zamanında geldi ve değerlendirme ücretlerini ödedi. Her ne kadar İngilizce onun ana dili olmasa da terapist, Monica’nın sadece hafif bir aksanla kusursuz İngilizce konuştuğunu belirtiyor. Monica uyumakta zorluk çektiğini ancak çalışmayı başardığını ve yeni bir daireye taşındığını söylüyor. “Gerçi son dakikaya kadar iki yer arasında karar veriyordum.” Çocukluğunu “mutlu” olarak tanımlıyor, ardından annesinin çok depresyonda olduğunu ve alkol kullandığını söylüyor. Terapist bu çelişkiyi fark ettiğinde şöyle diyor: “Çok ilginç, bu konuda bu kadar düşünmemiştim.” Ayrılığın koşulları sorulduğunda Monica şöyle diyor: “Gerçekten bilmiyorum. İlişkimi sonlandırdığımdan beri her şeyin gerçekten iyi gittiğini düşündüm.

Monica’nın bilişle ilgili kalıplarını şu şekilde tanımlayabiliriz:

Monica’nın iyi bir temel bilişsel işlevi (basic cognitive function) var gibi görünüyor. Değerlendirme oturumlarına zamanında geldi, mali durumunu yönetebiliyor ve mükemmel dil becerisine sahip. Seçim yapmada yaşadığı son dakika zorluklarına rağmen, son zamanlarda kendi dairesini seçip satın alma becerisinin de gösterdiği gibi, karar verme (making decisions), problem çözme (problem-solving) ve muhakeme (judgment) yeteneğine sahiptir. Terapistin yorumlarını dikkate alma yeteneği, kendi üzerine düşünme (self-reflection) kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor; ancak son ilişkisinin partnerini etkilemiş olabileceğini hayal edememesi, zihinselleştirmede (mentalization) zorluk yaşayabileceğini gösteriyor.

Önerilen etkinlik

Şu hastaların bilişsel işlevlerini nasıl tanımlarsınız?

Peyzaj mimarı olarak çalışan Simone, başkalarını yönetmek üzere terfi ettirilene kadar iş yerinde çok iyi durumdaydı. Artık dönüşümlü olarak kızgın ve endişeli ve ekip üyelerinin ne yaptığını takip edemiyor. İşi devretmekte zorluk çekiyor ve yaptıklarının çoğunu yeniden yapmak zorunda kalıyor. Patronuna rapor vermek zorunda kaldığı haftalık toplantıdan korkuyor -bu korku ilk kez yere dağılmış 10 listeyle içeri girdiğinde ortaya çıktı.

Gerry, karısının işte çok fazla vakit geçirmesinden bıktığını söylüyor. Gerry’nin hoşlandığı lüks yaşam tarzlarının karşılığını ödeyen bir bankada yüksek profilli bir işi var. “Evlilik sorunlarımızın tümü onun bir işkolik olmasından kaynaklanıyor” diyor ve şöyle devam ediyor: “İşlerin düzelmesinin tek yolu, patronu ona bir daha geç saatlere kadar kalmasını söylediğinde HAYIR demesi!”

Yorum

Simone’un yaratıcı yeteneği (creative talent) var gibi görünüyor; ancak organizasyon becerilerinden (organizational ability) yoksundur. Ayrıca, özellikle ekibini yönetmeyle ilgili karar vermede (making decision) de zorluk çekiyor.

Gerry zihinselleştirme (mentalization) yapamıyor ve kendi üzerine düşünme (elf-reflection) kapasitesinden yoksun.

Referanslar
  1. Bellak, L., & Meyers, B. (1975). Ego function assessment and analysability. International Review of Psychoanalysis, 2, 413–427. http://www.mindmeister.com/generic_files/get_file/9559058?filetype=attachment_file
  2. Cabaniss, D. L., Cherry, S., Douglas, C. J., & Schwartz, A. (2017). Psychodynamic psychotherapy: A clinical manual (2nd ed.). Wiley Blackwell.
  3. Cournos, F., Lowenthal, D. A., & Cabaniss, D. S. (2008). Clinical evaluation and treatment: A multimodal approach. In A. Tasman, J. Kay, J. A. Lieberman, M. First, & M. Mario (Eds.), Psychiatry (3rd ed., pp. 525–545). Wiley Blackwell. https://doi.org/10.1002/9780470515167
  4. Descartes, R. (1998). Discourse on method and meditations on first philosophy. (D. Cress, Trans.). Hackett Publishing Company. (Original work published in 1637).
  5. Dimaggio, G., & Lysaker, P. H. (Eds.) (2010). Metacognition and severe adult mental disorders: From basic research to treatment. Routledge.
  6. Flavell, J. H. (1987). Speculations about the nature and development of metacognition. In F. E. Weinert & R. H. Kluwe (Eds.), Metacognition, motivation, and understanding (pp. 21–29). Lawrence Erlbaum Associates.
  7. Friedman, C., & Owen, A. L. (2017). Defining disability: Understandings of and attitudes towards ableism and disability. Disability Studies Quarterly, 37(1), 2–30. http://dsq-sds. org/article/view/5061/4545
  8. Gabbard, G. O., Litowitz, B. E., & Williams, P. (Eds.) (2012). Textbook of psychoanalysis (2nd ed.). American Psychiatric Publishing, Inc.
  9. Galatzer-Levy, R. M., & Cohler, B. J. (1993). The essential other: A developmental psychology of the self. Basic Books.
  10. Hehir, T. (2002). Eliminating ableism in education. Harvard Educational Review, 72(1), 1–32. https://doi.org/10.17763/haer.72.1.03866528702g2105
  11. Kang, Y., & Falk, E. B. (2020). Neural mechanisms of attitude change toward stigmatized individuals: Temporoparietal junction activity predicts bias reduction. Mindfulness, 11, 1378–1389. https://doi.org/10.1007/s12671-020-
    01357-y
  12. Keller, H., Voelker, S., & Yovsi, R. D. (2005). Conceptions of parenting in different cultural communities: The case of West African Nso and Northern German women. Social Development, 14(1), 158–180. https://doi.org/10.1111/j.1467-9507.2005.00295.x
  13. Keri, S., Kallai, I., & Csigo, K. (2020). Attribution of mental states in glossolalia: A direct comparison with schizophrenia. Frontiers in Psychology, 11, 638. Published online 2020 Apr 15.https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fpsyg.2020.00638
  14. Levy, A. (2010). Tools of critical thinking: Metathoughts for psychology. Waveland Press, Inc.
  15. Lysaker, P. H., DiMaggio, G., & Brüne, M. (2014). Social cognition and metacognition in Schizophrenia: Psychopathology and treatment approaches (1st ed.). Elsevier Inc. Academic Press.
  16. Mattan, B. D., Wei, K. Y., Cloutier, J., & Kubota, J. T. (2018). The social neuroscience of race-based and status-based
    prejudice. Current Opinion in Psychology, 24, 27–34. https://doi.org/10.1016/j.copsyc.2018.04.010
  17. Reihl, K. M., Hurley, R. A., & Taber, K. H. (2015). Neurobiology of implicit and explicit bias: Implications for clinicians. The Journal of Neuropsychiatry and Clinical Neurosciences, 27(4), 248–253. https://doi.org/10.1176/appi.neuropsych.15080212
  18. Semerari, A., Carcione, A., Dimaggio, G., Maurizio, F., Nicolo, G., Procacci, M., & Alleva, G. (2003). How to evaluate metacognitive function in psychotherapy? The metacognition assessment scale and its applications. Clinical Psychology & Psychotherapy, 10, 238–261. https://doi.org/10.1002/cpp
  19. Semerari, A., Colle, L., Pellecchia, G., Buccioni, I., Carcione, A., Dimaggio, G., Nicolo, G., Procacci, M., & Pedone, R. (2014). Metacognitive dysfunctions in personality disorders: Correlations with disorder severity and personality styles. Journal of Personality Disorders, 28(6), 1–16. https://doi.org/10.1521/pedi_2014_28_137
  20. Spezzano, C. (2012). Intersubjectivity. In G. O. Gabbard, B. E. Litowitz, & P. Williams (Eds.), Textbook of psychoanalysis (2nd ed.). American Psychiatric Publishing, Inc.
  21. Stoute, B. J. (2019). Racial socialization and thwarted mentalization: Psychoanalytic reflections from the lived experience of James Baldwin’s America. Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry, 57(10), S117. https://doi.org/10.1016/J.JAAC.2018.09.015
  22. Trommsdorff, G., & Cole, P. M. (2011). Emotion, self-regulation,
    and social behavior in cultural contexts. In X. Chen & K. H. Rubin (Eds.), Socioemotional development in cultural context (pp. 131–163). Guilford Press.
  23. Trommsdorff, G., Cole, P., & Heikamp, T. (2012). Cultural variations in mothers’ intuitive theories: A preliminary report on interviewing mothers from five nations about their socialization of children’s emotions. Global Studies of Childhood, 2, 158–169. https://dx.doi.org/10.2304/gsch.2012.2.2.158
  24. Tummula-Narra, P. (2016). Psychoanalytic theory and cultural competence in psychotherapy (pp. 125–132). American Psychological Association.
  25. West, K., & Eaton, A. A. (2019). Prejudiced and unaware of it: Evidence for the dunning-Kruger model in the domains of racism and sexism. Personality and Individual Differences, 146, 111–119. https://doi.org/10.1016/j.paid.2019.03.04

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir